Atina’da ‘Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm’ panelinde konuşan ressam Eleni Vasilopulou, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın dünya halkları için çok büyük bir şans olduğunu belirterek, ‘Dünya halklarının O’na özgürlük borcu var’ dedi
Atina Kürt Demokratik Kürt Kültür Merkezi, “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” kampanyası kapsamında Atina’da panel düzenledi. Gazeteciler Cemiyeti’nde düzenlenen panele, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Cengiz Çiçek, Demokratik Birlik Partisi (PYD) Yunanistan Temsilcisi İbrahim Müslim, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası komplo sürecinde evinde kaldığı Voula Damianakou’nun kızı ressam Eleni Vasilopulou, “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemleri kapsamında Atina’da 24 Mart 2006’da bedenini ateşe veren Elefteria Fortulaki’nin çocukları, Syrza Milletvekili Mina Kasimaki ile Yunanlılar, sosyalistler ve çok sayıda Kürt katıldı.
İmralı’dan haber alınamıyor
Panelin moderatörlüğünü yapan akademisyen Ariadni Antonaki, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a özgürlük konusunda bir araya geldiklerini belirterek, İmralı Adası’nda tecrit ve haber alınamama haline değinerek, “Abdullah Öcalan bir halk önderidir ve 35 aydır haber alınamıyor. Dünya halklarının önderi olan Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit, uluslararası bir sorun haline geldi” dedi.
Kürt halkının mücadelesi sadece Türkiye’deki sömürgeciliğe karşı değil
HDK Eş Sözcüsü Cengiz Çiçek, Yunanistan’ın uluslararası komplonun önemli merkezlerinden biri olduğuna işaret ederek, İmralı tecrit haliyle sürdürülen bu duruma dair şunları söyledi: “İmralı’da 25 yılın toplam hikayesi, kapatılan sadece Sayın Öcalan değil, fikirleri, düşüncesi ve ideolojisidir. Tecrit meselesinin kendisi, İmralı Ada Cezaevi’ne kapatılmanın kendisi, sadece Kürtlerin değil, Ortadoğu ve dünyadaki tüm ezilenlerin kapitalizme karşı mücadelesinin ta kendisidir. Söz konusu Kürt sorunu ya da Kürt halkının mücadelesi olduğunda, herkesin kabul etmesi gereken bir gerçek var. Kürt halkının özgürlük mücadelesi sadece Türkiye’deki sömürgeciliğe karşı bir mücadele değil. Elbette Kürtlerin sömürgecilik karşıtı mücadelesi, Kürtlerin statüsü için çok önemli. Ancak gelinen aşamada 50 yıllık Kürt halk mücadelesi, Ortadoğu ve dünyadaki tüm sömürgeci politikalar karşı evrensel bir mücadele haline geldi.”
‘Türkiye’nin rolü gardiyanlıktır’
Uluslararası komplonun amaç ve sonuçlarına değinen Çiçek, “İmralı tecridi dediğimiz şey, komplonun mantığında yatıyor. 9 Ekim 1998 ve 15 Şubat 1999 tarihleri arasındaki komplo, bugün fazlasıyla tartışılması gereken bir serüven. Biz avukatlar olarak yıllarca komplonun izini sürdük ve gerçekliğini anlatmaya çalıştık. Artık bütün insanlık komplo karşısında, tecrit karşısında şu sınavla karşı karşıya: Söz konusu sadece Sayın Öcalan’ın hukuki ve siyasal hakları değil, aynı zamanda her birimizin kolektif ve siyasal haklarıdır. Türkiye’nin İmralı uygulamaları, Sayın Öcalan’ın bedenine dönük değil, kendisinin temsil ettiği paradigmaya dönüktür. Sayın Öcalan Türk devletinin elinde esir değil, NATO ve kapitalist güçlerin esiridir. Hatta bir avukat görüşmesinde bu durumu şöyle özetledi; Türkiye devletinin rolünü çok önemsemeyin, Türkiye’nin rolü gardiyanlıktır. Ben burada NATO ve uluslararası güçlerin esiriyim” diye aktardı.
Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununu ulusal zemine taşımak için Avrupa yolunu seçtiğini dile getiren Çiçek, şöyle devam etti: “Sayın Öcalan Avrupa’ya geldikten sonra Kürt sorununu ulusal bir zeminde tartışmaya açmak istedi. Kendi deyimiyle temel amacı şuydu; Kürt halkını hukuk kapısından içeri sokmak. Kürt halkının her özgür halk gibi statüsünü sağlamak. Bir başka deyimle, Kürt halkının tanınması. Biz Kürtler bu yönüyle yer kürede vatansız halklardan biri olarak politik mücadelemizi sürdürüyoruz. 25 yıllık İmralı hukuksuzluğu, aynı zamanda Kürt halkının statüsüzlüğüne dönük kapitalist modernitenin ideolojik saldırılarının sonucudur.”
‘İmralı hukukun kara deliğidir’
İmralı’nın hukukun kara deliği olduğunu ifade eden Çiçek, “Nasıl ki komploda Avrupa kendi hukukunu çiğnedi, 25 yıllık İmralı uygulamalarında da Türk devleti kendi iç hukukunu ve uluslararası hukuku tamamen çiğnedi. Biz avukatları hep şunu söyledik, İmralı’nın hukukla tek ilişkisi var, hukukun asıya alınmasıdır. Sayın Öcalan’a dönük tüm uygulamalar, Kürt özgürlük mücadelesinin tasfiyesine yöneliktir. O nedenle her anı bir işkencedir ve İmralı bir işkence sistemidir. Sayın Öcalan’a dönük uygulamalar neyse, Kürtlere biçilen kefen odur. Sayın Öcalan yıllar önce İmralı sistemini bir ölüm koridoru olarak tanımlamıştı. Birkaç örnek vermek isterim, biz avukatlar olarak kendisiyle görüşürken, aniden dışarıdan askerlerin sesini duyardık. Aslında bizler için de bir işkenceydi. Müvekkilinizle görüşüyorsunuz, dışarıdan yüzlerce askerin ‘Her Türk asker doğar, vatan sana canım feda’ sloganlarını duyuyorsunuz. İmralı’nın mutlak sessizliğinde, o ses sizin beyninize çivi gibi çakılır. Kürt halkının Öcalan’la ilişkisini devlet nasıl görüyor. Bunları yerli yerine oturtamazsak, mücadelemizi de yerli yerine oturtamayız” şeklinde konuştu.
‘Halkların önderliği haline geldi’
Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki duruşunun halkların birleşik mücadelesiyle komplonun boşa çıkarılması olduğunu vurgulayan Çiçek, “Sayın Öcalan, 2009 ve 2011 yılları arasında tek başına olduğu hücresinde savunmalarını kaleme aldı. Her birimizin bugün okuduğu Demokratik Modernite, Demokratik Ulus çözümlemelerini bu kitaplarda buluşturdu. Aslında benim tabirimle, anti kapitalist bir manifesto yazdı. Bu Rojava’da devrim olarak vücut buldu. Biz avukatlarının ya da O’nun izini sürenlerin temel tespitlerinden biri şu; aslında Sayın Öcalan’ın tecride karşı yazdığı Demokratik Ulus Manifestosu ve bunların dışarıya ulaşması, mücadelesinin çeperini büyüttü, Sadece Kürt Halk Önderi değil, yer yüzündeki halkların önderliği haline geldi. Kapitalizmin böl parçala yönet politikasına karşı, Türkiye, Ortadoğu ve dünyada halkların birlikteliğini öneren mücadelesini kalemiyle de ördü. O dönem devlet bu tehlikeyi gördüğü için Sayın Öcalan’ın tüm kitaplarını aldı. 2 yıl boyunca Sayın Öcalan’ın elinde sadece bir A4 kağıdı ve bir de kalem vardı. Öyle zorlu koşullarda bu kitabı bize armağan etti ki bugün dünyanın dört bir tarafında ilgi gören kitaplarını kaynaksız yazdı. Bu kendisi için sömürgeciliğe ve kapitalizme karşı bir mücadele biçimiydi” diye belirtti.
İmralı tecridinin derinleştirilmesinin temel nedeninin Abdullah Öcalan’ın fikirlerinin dünyaca kabul görmesi olduğunun altını çizen Çiçek, “25 yılın sonunda İmralı’da ortaya çıkan mücadele, dünya halklarının eşitlik ve özgürlük mücadelesi ile sömürgeciler arasındadır. İmralı bu yönüyle bir direniş merkezidir. Kapitalizme ve sömürgeciliğe karşı dünya halklarının mücadele merkezidir. İmralı tecridinin karşısında mücadelede başarısızlığa uğrarsak, sadece Kürt halkı değil, 21’inci yüzyıl kapitalizm koşullarında bütün mücadele grupları başarısızlığa uğrayacaktır. Tecrit politikaları başarıya ulaşırsa, 21’inci yüzyılda sosyalizm ve devrim mücadelesi büyük yaralar alacaktır. Bu yönüyle ele alındığında, günümüzdeki İmralı tecridi hukukun kara deliği olmaktan çıkmış, politikanın kara deliği haline getirilmek isteniyor” diye konuştu.
‘Sayın Öcalan’ın özgürlük sürecini örgütlememiz gerekiyor’
Abdullah Öcalan’dan 35 aydır haber alınamadığını belirten Çiçek, şunları söyledi: “Mandela’nın özgürleşme süreci nasıl örüldüyse, bizler de dünya halkları olarak Sayın Öcalan’ın özgürlük sürecini örgütlememiz gerekiyor. Bu koşullarda devrimci, sosyalist olmamak için bir bahanemiz yok. Gördüğümüz gerçek şu, her türlü baskı ve kuşatmaya rağmen doğru öncülük yaparsanız, doğru devrimcilik yaparsanız, doğru pratik sahibi olursanız, Kurdistan halkı kendi önderliği etrafında tekrar bir ateşten çember örmeye hazır. Sayın Öcalan İmralı’ya kapatıldığında, kendi hikayesini Prometheus’a benzetti. Prometheus, tanrılardan ateşi çalış insanlarla paylaştı. Zeus da onu cezalandırmak için onu kayalıklara çiviledi. Sayın Öcalan da ‘İnsanlık için tanrılardan bir ateş çaldım, İmralı kayalıklarına çivilendim’ dedi. Prometheus nasıl bir işkenceye tabi tutulduysa, Sayın Öcalan da 25 yıldır işkenceye tabi tutuluyor. Prometheus’u işkencede kurtaran biri var, Zeus’un oğlu Herakler. Bizler de Sayın Öcalan’ı bu işkence sisteminden kurtarabiliriz. Eşitlik, adalet ve özgürlük değerleri bizler için erişilmez şeyler değil.
Sayın Öcalan 21’inci yüzyıl devriminin önderidir. Sadece Kürtler değil, insanlık değerlerini eşit bir adil dünya üzeri duyanların, sınıfsız sömürüsüz bir dünya isteyenlerin, Sayın Öcalan’a yoldaşlık borcu var. Ayağa kalkmak için daha fazla beklemeyelim, êdî bes e, rabe, (Artık yeter, kalk). Elefteria’nın memleketinden şu sözü veriyoruz, bedeli ne olursa olsun, Sayın Öcalan kendi halkıyla mutlaka ama mutlaka kucaklaşacak. Sayın Öcalan bütün ezilen halklarla mutlaka bir gün buluşacak. Biz kazanacağız, faşizm, sömürgecilik, kapitalizme kaybedecek.”
‘Bu paradigma, dünyaya en büyük armağandır’
Abdullah Öcalan’ın Kürtler için başlattığı mücadelenin bugün dünya halkları için mücadeleye dönüştüğünü dile getiren PYD Temsilcisi Dr. İbrahim Müslim, “Sayın Öcalan’ın paradigması, bugün dünya halkları tarafından benimsendi. Ben de bir doktor olarak, PYD temsilcisi olarak, Sayın Öcalan’a bizlere armağan ettiği paradigmadan dolayı borçluyuz. Bir Kürt olarak, Demokratik Konfederalizm bizlere ışık oldu. Bu paradigma, dünyaya en büyük armağandır” dedi.
İmralı tecridinin de bu paradigmanın yaşam bulmasının sonucu olduğunu söyleyen Müslim, “Bu devrim gün geçtikte büyüyor. İmralı tecridi bunu engelleyemedi. Ancak bugün Sayın Öcalan’ın özgürlüğü sağlanmalı, çünkü özgürlüğü halkların özgürlüğüdür. Sayın Öcalan özgürleşirse, Kürtler, Yunanlılar, dünya halklarının özgürlüğü sağlanacaktır. Bizler bu nedenle Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü sağlamalıyız. Halklar da Öcalan’ın özgürlüğü için mücadele etmeli” ifadelerini kullandı.
Vasilopulou: Bir yıldız gibi evimize düştü
Ressam Eleni Vasilopulou, uluslararası komplo sürecinde kendilerine misafir olan Abdullah Öcalan’ı şu sözlerle anlattı: “Dile getirmekte zorlanıyorum, evimize geldiğinde bir dünya gibiydi, bir yıldız gibi evimize düştü. Bizlere Kürt Halk Önderi kapıyı açmanızı bekliyor denildiğinde, annemle şok olduk. Annem Öcalan’ı duyduğunda bir şey diyemedi. Hemen kapıyı açtık ve yanında Rozerin vardı. Bir saat sonra iki kişi daha geldi. Bizler şaşırdık, birbirimizi arıyorduk. Bir yemek için acil bir şekilde hazırlıklara başladık ve kendilerine makarna yaptık. Sayın Öcalan, büyük bir devrimciydi ve bir şeyler yapmak için düşünüyorduk. Misafirimiz olduğu için kendimizi dünyanın en şanslı insanları olarak düşünüyorduk.”
‘Komploda Öcalan duruşuya kazandı’
Uluslararası komploda Abdullah Öcalan’ın küresel güçlere karşı kazandığını dile getiren Eleni Vasilopulou, “Komploda Öcalan kazandı. Siyasi ve politik olarak büyük bir zafer elde etti. Bunu duruşuyla elde etti. Dönemin Yunan hükümeti Öcalan şansında Kürt halkına büyük bir ihanette bulundu. Ancak Öcalan’ın paradigması dünya için en büyük şans, kıymetini bilmeliyiz. Eğer Öcalan özgürleşirse, dünya çapında büyük bir devrim olacaktır. Bu insanlık için en büyük gelişme olacaktır. Dünya halklarının Öcalan’a özgürlük borcu var” şeklinde konuştu.
Panele katılan Syrza Milletvekili Mina Kasimaki, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük derinleştirilen tecrit ve mutlak iletişimsizlik haline tepki göstererek, halkların ortak mücadelesinin önemine vurgu yaptı. Kasimaki, İstanbul’dan Atina’ya seyahati sırasında İmralı Adası üzerinden geçtiğini belirterek, şunları söyledi: “İmralı Adası’nı görünce, yüreğim dayanamadı. Türkiye’nin tecrit politikalarına karşı ortak mücadele etmek gerekiyor. Halkların sorunu yoktur, Türkiye’nin sorunu vardır. Halkların bu soruna karşı mücadele etmesi ve bu sorunu çözmesi gerekiyor ancak bu şekilde tecrit kırılır” dedi.
Panel, katılımcıların “Bijî Serok Apo” sloganlarıyla sona erdi.
Kaynak: MA