30’u aşkın altın madeni ruhsatına sahip olan Koza Altın şirketinin yağma sırası Agirî’de: Mollakara’da yeni bir Licik faciası yaşanmasın
Erzingan Licik’te yaşanan göçüğün ardından gözlerin çevrildiği maden sahalarından biri de yıllardır hazırlık çalışmaları yapılan Agirî (Ağrı), Mollakara Altın Madeni oldu. Kentte basın açıklaması yapan STK’ler, sahanın neden olacağı tahribatları anlattı ve yeni bir Licik faciası yaşanmaması için çalışmanın durdurulması çağrısı yaptı. Licik’teki Çöpler madeninde 9 işçinin toprak altında kaldığı facianın yankıları sürerken Türkiye genelindeki diğer projeler tartışma konusu oldu. Dikkatlerin çekildiği yerlerden biri de Agirî’nin Giyadîn (Diyadin) ilçesinde bulunan Mollakara Altın Madeni oldu.
Maden girişimi durdurulmalı
Agirî’de 4 altın madeni ruhsatı dağıtılırken bu ruhsatlardan birisi de Koza Altın’ın. Geçtiğimiz yıllarda Koza Altın işletmelerinin, 20 ton altın rezervi tespit ettiği bölgede altın arama çalışmaları için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) onayı alan tesisisin hazırlık çalışmaları sürüyor. İnsan Hakları Derneği Agirî Şubesi ile Wan Çevre Derneği, Agirî’de düzenlediği basın açıklaması ile tesisin vereceği zararlara dikkat çekti ve çalışmaların bir an evvel durdurulması gerektiğini söyledi.
Tüm bölge etkilenecek
Agirî merkez Cumhuriyet Caddesi’nde yapılan basın açıklamasını okuyan İHD Agirî Şube Eşbaşkanı Cengiz Oruç, “Bölgemizde bulunan Diyadin Mollakara Altın Madeni bölgenin ve kalkınmanın temeline dinamitle donatılmış nükleer bir bomba. Diyadin Mollakara Madeni, Fırat Nehri’nin kolu olan Murat Nehri’nin doğduğu Tendürek Dağı eteklerinden çıkıp, 722 km yol kat ederek Fırat’a ulaşıyor. Yine bu bölge tarım ve hayvancılık ile yoğunlaşmış, yaylacılık ve meraları ile değerli bir bölge. Koza Altın Madenciliğin buradaki faaliyetleri bölge halkının zararına. Bu maden ocağının siyanür ile altın ayrıştırması, Doğu Anadolu coğrafyası ile beraber Irak ve Suriye’deki tabiatı da etkileyecek” dedi.
Halkın geleceği karartılıyor
Siyanür ile altın ayrıştırma işlemi sırasında doğaya bırakılacak gözle görünür zehir oranının yüzde 10 civarında olduğunu söyleyen Oruç, “Maden ocağında işlem ve kazı esnasında havaya ve doğaya siyanürle birlikte arsenik, antimon, cıva, nikel, krom ve kurşun gibi ağır madenlerde zehir saçacak. Mevcut şirket bölgedeki taşınmaz ve gayrimenkulleri yüksek fiyatlara alarak bölgede bir kaos ortamı yaratmış, insanlara aş ve iş sözleri ile halkın geleceğini karartmıştır. Bölgede birçok endemik bitki yetişiyor ki bunların hepsi tehdit altında. Yine bu bölge yaylaları ile meşhur Tendürek ve Aladağlardaki hayvancılığı bitirecek” diye belirtti.
‘Yeni bir İliç yaşanmasın’
Yeni bir licik katliamına karşı madenin projesinin iptali istenen açıklamada, “Burada kazanan para babaları, dış şirketler olup, bölgenin yararına katkı sağlayamazlar. Oysa bölgedeki kaynaklar tarım, sera, termal turizm için kullanılırsa rantabilitesi yüksek olacaktır. Halkın gelir seviyesi, yaşam kalitesi yüksek olabileceği gibi doğudan batıya göçü önlemiş olur. Maden ocağının 10-15 yıllık bir sürede tahrip edeceği doğa 300 yılda toparlanamaz. Tahrip edilen alan 300 yıl zehir yayacaktır. Maden işletmesinin yaptırmış, hazırlamış olduğu ÇED raporu gerçeği yansıtmıyor. Tüm bu saydıklarımızın önüne geçilmesi için devlet kararını gözden geçirmeli. Halk şirket için heba edilmemeli” ifadeleriyle süreci yargıya taşıyacaklarını belirtti.
EKOLOJİ SERVİSİ