Başlığımız, sömürgecinin Kürdistan’da yarattığı işbirlikçi ve düşkün kişiliği dramatize ederek normalleştiren Mahsum Kırmızıgül’ün meşhur repliğini akıllara getiriyor olabilir. Ne deniliyordu orada öyle yaw? Kardeş olan bir asker ve bir gerilla karşı karşıya geliyor, gerilla olanı, “sen ölürsen kahraman, ben ölürsem terorist olacaxım” falan. Komikti tabii. Konumuz bu değil elbette. Çok daha ciddi bir konu önümüzde duruyor. KDP’nin, tarihin tüm işbirlikçi şebekelerine taş çıkaran yeni planı bugünkü yazımızın konusu.
Geçtiğimiz günlerde Federe Kürdistan’ın Duhok kentinde Irak Sınır Muhafız Birlikleri’ne bağlı güçlerin Hakkari sınırına doğru ilerlediği haberleri medyaya yansıdı. Söz konusu hareketliliğin ne olduğuna bakıldığında tek düze bir hareketlilik olmadığı anlaşılıyor. Birden fazla noktaya, birden fazla hareketlilik söz konusu. Bu hareketliliğin adreslerinden biri Zaxo’nun Batifa nahiyesine bağlı Serzêrî köyüydü. Söz konusu köy, Hakkari’nin Çukurca ilçesi sınırında. Sınırın öte yanı Üzümlü.
Bir diğer hareketliliğin ise Şemdinli’ye sınır olan Amediye köyleri olduğu görüntülerle de destekleniyor. Çukurca’dan Şemdinli’ye olan söz konusu bu sınır, Zap, Metina ve Avaşin olarak bilinen ve çatışmaların an itibariyle de çok çetin geçtiği alanları kapsıyor. Burada olağanüstü olan durum askeri hareketlilik değil, askeri hareketliliğin Irak bayrakları altında gerçekleşmiş olması.
Herkes KDP’lileştirilmek isteniyor
Türkiye, geçtiğimiz 10 yıl içerisinde Federe Kürdistan Bölgesi’nde her geçen yıl daha da genişletilen saldırılar düzenliyor. Bu saldırılarda KDP’nin açık ve sınırsız bir desteği var. Kürt kamuoyunun KDP’nin bu kirli işbirliğine karşı tepkisi ise gittikçe derinleşiyor.
KDP, tüm girişimlerine rağmen savaşın, çatışmaların yoğunlaştığı Kuzey sınırı olan Behdinan halkını PKK’ye karşı bir cephede yer aldıramadı. Aksine, 2019 yılında Türkiye’nin Duhok’un Amediye ilçesine bağlı Şêladiz nahiyesinde kurulan askeri üsleri ateşe verildi. KDP ise Türk devletine mahcup olmuş olacak ki bölge halkından intikamını acımasız bir şekilde aldı. Türkiye’nin askeri üslerinin ateşe verildiği gösterilerde yer alan gençlerden bazıları savaş uçakları ile katledildi. Geriye kalanlarının çoğu tutuklandı ve hapis cezalarına çarptırıldı. Kimileri de baskılarla Avrupa’ya göç etmek zorunda bırakıldı.
KDP ne yaparsa yapsın, istediği sonucu elde edemiyor. Özel savaş medyası bombalanan, katledilen, bağı bahçesi yakılan ve köyleri boşaltılan yurttaşlara mikrofonu her uzattığında, ‘PKK’nin sebep olduğu bu duruma ilişkin ne düşünüyorsunuz’ sorusunu ısrarla soruyor ancak istediği yanıtı alamıyor. Çünkü bölge halkı yaşananların sebebinin PKK olmadığını biliyor ve katledilmelerinin bir gerekçesinin olmadığının farkında.
KDP kadar etkin olan YNK de artık Türkiye’nin açıkça tehdit ettiği bir parti. Türkiye, YNK’ye hem doğrudan hem de KDP eliyle dolaylı olarak ekonomik bir ambargo uygulayarak diz çöktürmek istiyor. Türkiye, en üst düzeyden artık YNK’yi açıktan tehdit ediyor, PKK’ye karşı savaşmaması durumunda daha sert (!) önlemler alacağını beyan ediyor.
Irak’la gerçekleşen görüşmelerde de PKK masadaki ana konu. Türkiye, Irak’tan PKK’yi yasaklı örgütler listesine almasını ve gerçekleştirilen saldırılarda kendisini KDP gibi desteklemesini istiyor. Irak, şu ana kadar saldırıları meşru görmediği gibi Türkiye’nin bu taleplerini kabul edecek bir açıklamada da bulunmadı.
Türkiye, kısacası KDP dışında kalan Irak ve Kürdistan Bölgesi’ndeki tüm partilerin, hükümetlerin ve halkın desteğini almak istiyor. Deyim yerindeyse herkesin KDP’lileşmesi isteniyor.
Askeri hareketliliğin zamanlaması manidar
Türkiye’nin son bir ay içerisinde MİT, Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı ve ordu düzeyinde gerçekleştirdikleri görüşmeler sonrası yukarıda sözü edilen Irak Sınır Muhafız Birlikleri’nin askeri hareketliliği yaşandı. Zamanlama, elbette ki manidar. Irak, söz konusu askeri hareketliliğin Türkiye’nin talebi ve lehinde olduğunu ifade eden bir açıklama yapmadı. Aksine, sınırlarını saldırılara karşı koruma yönünde geliştirilen bir askeri hareketlilik olduğunu beyan eden açıklamalar var.
Türk devletinin diplomasi trafiği ve Irak’tan beklentileri göz önünde bulundurulduğunda askeri hareketliliğin hiç de masum bir eylem olmadığı hemen anlaşılır bir durumdur. KDP, yıllardır hem ihanetini gizlemek hem de Kürt halkının desteğini almak için Kürtlere Kürdistan bayrağı altında bir cephe açıyordu. Ancak planladığı gibi olmadı. Kürdistan Bölgesi’nde yaşayan yurttaşlar, söz konusu bayraklarının kirletilmemesi gerektiği fikrini hemen benimsedi ve yaygınlaştırdı.
Kürdistan Bölgesi bayrağı altında gerçekleşen ihanete ve işbirliğe yoğun tepkiler olmasına rağmen KDP bu ısrarından vazgeçmedi. KDP’nin son yıllarda gerçekleştirdiği ihanetin boyutları muhtemelen tarih boyunca hafızalardan silinmeyecek. KDP, bir PKK gerillasının kendilerine yönelik bir kurşunla yanıt vermesi için çok çabaladı ancak bu karşılık gelmedi. Karşıdan bir kurşun patlasa, dünyaya, PKK’nin kendilerine saldırdığını ve artık ‘kardeş Türkiye devletinin’ de desteğiyle PKK’ye karşı savaştıklarını ilan edecekti. Ancak gelinen aşamada istediği desteği de bulamayınca taktiği değiştirmek zorunda kaldığını hissetmiş olmalı. İşin içinde Türkiye’nin baskılarına artık bir şekilde yanıt vermesi gereken Irak’ın da bir hinliği var.
Saldır Irak, öl peşmerge!
Irak bayraklı Sınır Muhafız Birlikleri, Basra’dan Kerbela’dan, Necef’ten, Anbar’dan gelen Sünni veya Şii Araplardan oluşmuyor. Bu birlikler bizzat bölgede yaşayan askeri güçlerden meydana geliyor. KDP, bölgedeki bu askeri birliklerin yapısını, niteliğini ve niceliğini belirleyen güçtür. Dolayısıyla bölgede bir güç olmasından hareketle bu birliklerden bizzat yine kendisi sorumludur. Belki merkezi bir karar olmaksızın bu birlikleri harekete geçiremez ancak güçler, kendisine bağlı askeri kadrolardan oluşuyor.
Irak’ın niçin böyle bir karar aldığı henüz netleşmiş değil. Ancak KDP için bulunmaz bir nimet artık. KDP, Kürdistan Bölgesi bayrağı altında gerçekleştiremediğini Irak bayrağı altında gerçekleştirecek, Türkiye’ye istihbari destek verecek. Yine Kürdistan Bölgesi bayrağının sorumluluğunu da taşımak zorunda kalmadan Irak adına her türlü provokasyonu yapabilecek bir zemin yakalamış durumda. Provokasyonlarla bir yandan Irak ile PKK karşı karşıya getirilerek Türkiye’nin de talebi yerine getirilmiş olacak. Ayrıca Kürt kamuoyuna da hesap vermekten kaçınmış olacak. Çünkü yeni plana göre KDP PKK’ye saldırmış olmayacak, Irak saldırmış olacak. Plan bununla da sınırlı değil. Bu birliklerde yer alan kadrolar KDP’lidirler. Olası çatışmalarda da hayatını kaybedenler peşmerge diye duyurulacak ve Kürtlerin tepkisi PKK’ye yöneltilecek. İşte KDP’nin, tarihin tüm işbirlikçi şebekelerine taş çıkaran yeni planı tam olarak bu. Saldır Irak, öl peşmerge!