İktidarlaşan din zamanla devlet aklı ile bütünleşince artık indirilen dine gerek kalmadan tamamıyla uydurulan din uygulamaya konuldu. Hıristiyanlık kapitalizmin dini, Yahudilik Siyonizm’in dini, Müslümanlık Yezit’lerin dini olarak devletleşti ve iktidarlaştı
Rubar Amedi
Dinler tarihi toplumlar tarihi kadar eski ve kadimdir. Din insanların çaresiz ve umutsuz kaldıklarında bağlandıkları en büyük somut varlıktır. Çok tanrılı dinlerin ve tek tanrılı semavi dinlerin de temel çıkışı yeni bir yaşam uygulama ve bu yaşam formuna ilkesel bağlanarak umutla yaşamlarını idame etmektir.
Doğaüstü olaylara güç getiremeyen ve anlamakta zorlanan komünal toplum insanları bilincinin yetmediği, aklının ermediği her doğa olayını ilahi bir kudrete bağlayarak anlamaya çalıştı.
Şimşeklerin çakıp alevler çıkarmasını, depremler ile yeryüzünün sallanmasını, denizlerin kabarıp tsunamilere yol açmasını bir ilahi kudrete dayandırarak tanrı anlamsallığını yaratmaya çalıştılar. Her bir büyük doğal felaket olaylarını tanrının öfkesi ve gazabı olarak gördüler, yaşamın tümünü tanrı ve tanrıçalar ile adlandırarak yaşamlarına bir sistem getirmeye çalıştılar. Böylelikle toplumlar doğayı ve yaşamı anlamaya çalışarak yaşamlarına bir manevi düzen getirmeyi ve bu manevi düzene göre kurallar bütünlüğünde yaşamayı amaçladılar.
Tüm toplumlara göre tanrılar asla yeryüzünde değillerdir. Toplumlara göre tanrıların kudreti onların gökyüzünde olmalarındandır. Yeryüzündekiler ancak tanrının silueti olabilirler, asla tanrının kendisi olamaz, kendilerine benzeyen ve kendileri gibi olan biri tanrı olamaz.
Çok tanrılı dinlerden tek tanrılı İbrahimî diye bilinen semavi dinlere geçiş ile birlikte yaratıcının tek olduğunu, ilahi ve kudretin ancak bu tek yaratıcıda bulunduğunu ve yeryüzündekilerin de ancak bu tek ve yaratıcı olan tanrının temsilcisi olabileceğine kanaat getirilerek artık çok tanrılı dinler sürecinin bittiğine inanılarak yeni bir sürecin başlangıcı yaratıldı.
Günümüzde tarihi belgeler ile kanıtlanan ve resmi olarak kabul edilen İran’da M.Ö. 1400-1200 tarihleri arasında yaşamış olan Zerdüştlük ve Zerdüşt peygamber ilk tek tanrılı inançlardan biri olarak kabul edilir.
Gerek çok tanrılı dinlerde ve gerekse de semavi dinlerde din olgusunun temel amacı toplumun var olma gerekçesi olan vicdan, ahlak ve toplumsal olma özelliklerini kaybetmemeye yöneliktir. Bunun içindir ki yasaklanan ve suç sayılan cehennemle cezalandırılıp cennet ile ödüllendirilen tanrının tüm söylemleri doğru, güzel olan ahlakı topluma sirayet ettirmek içindi. Her kıtadaki tanrıların isimleri ve konumları değişse de özü itibari ile söylemleri aynı içeriğe sahiptir.
Toplumlar saflıkları, vicdani ve iyi niyetli yaklaşımları ile tanrıların ve tanrının öfkesinden, gazabından kendilerini kurtarmak için tapınaklar yapıp adaklar adayıp, dualar söyleyerek tanrının gazabından ve öfkesinden kurtulmaya çalıştılar. İyi ve ahlaklı yaşamanın temel yolunun tanrıya ibadet etmekten, yalan ve yanlışa düşmeden toplumsal ahlaktan uzaklaşmamak olduğuna inandılar.
Zamanla toplumların iyi niyetini ve saflıklarını suiistimal etmeye çalışan kabile şefleri ve tanrının yeryüzündeki temsilcileri olduğunu iddia eden kişiler kendi arzu ve isteklerini tanrının buyruğuymuş gibi topluma lanse ederek bir nevi toplumun dini duyguları ile oynadılar ve bu konuda toplumu sömürmeye başladılar.
Toplumsal iktidarı elinde bulunduran sömürücü ve egemen güçler artık dini kendi tekellerine alarak gerçek özünden uzaklaştırıp kendi iktidarları ve zümrelerinin çıkarı için kullanmaya başladılar.
Sümer rahip devletinden itibaren dini sistematik bir devlet aklıyla ele geçiren egemenler, rahipler aracılığıyla kurdukları Zigguratlar ile toplumu kontrol altına almayı başardılar ve tek tanrılı sürece kadar sistemsel bir sömürü biçimini adeta gönüllü din sömürücülüğüne dönüştürerek toplumun toplum olma özellikleri dinsel sömürü yoluyla tamamen ellerinden alınıp engellendiler.
İbrahimî dinler ile beraber tek tanrı sürecine geçildiğinde artık şamanların, rahiplerin yarattıkları tanrı figürü ve tanrıcılık oynama durumları fiilen bitti, tanrı krallar çağı sona erdi. Tanrı artık peygamberler aracılığıyla kutsal kelamlar indirerek toplumda yeni bir yaşam, yeni bir düzen, yeni bir toplumsal ahlak yaratarak toplumu yeniden dizayn etmeye başladı.
İndirilen tüm semavi dinlerin özü toplumlara iyiyi, güzeli, ahlaklı olanı, zalimin zulmünün günah olduğunu, helalin ve haramın ne olduğunu ve ne olmadığını tanımlar. İndirilen tüm kutsal dinler ezilen kesimlere hitap etmiştir, semavi dinlerin ilk çıkışları büyük bir toplumsal devrimdir, ilericidir ve devrimci bir ruha sahiptir. Kendi çağında yaşanan toplumsal sorunlara ve ahlaksal çöküşe karşı egemen sisteme karşı ideolojik bir çıkış ve duruştur aynı zamanda.
İlk tek tanrılı dinin peygamberi Hz. Musa Yahudileri Firavun’un zulmünden, Hz. İsa mazlum Hıristiyan halkını Roma’nın zulmünden, Hz. Muhammed Arapları putperestlerin zulmünden kurtarmaya çalıştı. Tanrının toplumlara dini indirmesinin temel nedeni toplumu toplum olma özelliklerinde korumak, iktidar denen egemen mantığın yerine komünal yardımlaşma mantığını hâkim kılmak ve adaletli bir sistem yaygınlaştırmaktı.
Bir kişinin varlıklı olması cennete gitmesine neden olmuyordu, vicdanlı ve adil olması cennete gitmesi için yeterli oluyordu. Hz. İsa’nın söylediği “Zenginin cennete gitmesi devenin iğne deliğinden geçmesi kadar zordur” belirlemesi bu durumu ifade eder.
Tüm peygamberler yaşadıkları çağ boyunca dini tanrının söylemleri doğrultusunda vahiy yolluyla halkına anlatarak adaletsiz bir düzene ve zalimin zulmüne karşı mücadele ederek tanrının kelamını uygulamaya çalıştılar. Karşılaştıkları zorluklarla Hz. İsa gibi ölümüne neden olsa bile mücadele etmekten vazgeçmediler. En büyük tehlike yine en yakınlarında idi. İsa’nın havarisinin İsa’ya ihanet etmesi Musa’nın Tur-i Sina’da Allah ile konuşması ve halkını doğru yola çekmek için Allah’ın on emrini getirdiğinde kardeşi Harun kavmini buzağıya taptırmıştı. Koca İslam peygamberi Hz. Muhammed vefat ettiğinde iktidar anlaşmazlığı yüzünden üç gün cenazesi yerinde kalmıştır. Bir hadise göre kızı Aişe bile Çarşamba gecesi kürek sesinden gömüldüğünü anlıyor. Koca ümmetin peygamberinin cenazesi 17 kişi ile defnediliyor. Tüm peygamberler yaşadıkları sürece dini iktidarcı egemen güçlerden uzak tutarak, uygulamaya çalıştılar. Çünkü indirilen dinin temel amacı da zaten buydu.
Peygamberlerin vefatından sonra devrimci rolünü kaybeden dinler iktidarlaşarak gerçek toplumcu amaçlarından uzaklaştılar. Tamamen toplumlar artık indirilen din ile değil iktidarların uydurdukları din ile yönetilmeye başlandılar.
İktidarlaşan din zamanla devlet aklı ile bütünleşince artık indirilen dine gerek kalmadan tamamıyla uydurulan din uygulamaya konuldu. Hıristiyanlık kapitalizmin dini, Yahudilik Siyonizm’in dini, Müslümanlık Yezit’lerin dini olarak devletleşti ve iktidarlaştı. Topluma dayatılan ve kabul ettirilen sadece biat kültürü oldu. Öyle ki Kuran’ın zalimin zulmü ile ilgili ayetleri bile camilerde yasaklı ve okunmaması gereken ayetler olarak iktidarlarca belirlendi, yani Allah’ın ayetleri bile yasaklandı.
Dini kendi tekellerine alan egemen güçler yaptıkları tüm mezalimleri ve kötülükleri uydurdukları dini gerekçelerle saklamaya ve kendilerini haklı çıkarmaya çalıştılar. Öyleki Türk devleti Afrin’i işgal edip Kürt soykırımını gerçekleştirdiğinde bunu dini gerekçelere bağlayarak camilerinde işgal için Fetih süresi dahi okutuldu. Ha keza Saddam Güney Kürdistan’da Kürt katliamı ve soykırımını yine aynı dini gerekçelerle Enfal süresi ile bu katliamı gerçekleştirdi.
Dini sömürüler ve iktidarın gücü ile topluma dayatılan, uydurulan din artık zamanla alıklaşan toplumlarca gerçek din olarak kabul edilmeye başlandı. Asıl dinin gerçek özü olan toplumsallığının bir anlamı ve önemi kalmadı. Kitleler için en büyük din egemen ulus devletlerin yarattığı milliyetçilik oldu.
İndirilen din merhamet içerirken,
Uydurulan din zulmü meşru gördü,
İndirilen din toplumsal iken,
Uydurulan din bireyselliği meşru gördü,
İndirilen din çalmayı, yalanı, dolanı günah sayarken,
Uydurulan din bunu Allah adına helal saydı,
İndirilen din yoksul halkın dini iken,
Uydurulan din egemenlerin ve zalimlerin dini oldu,
İndirilen din uydurulan hadisler, rivayetler ve söylemler ile uydurulan dine dönüştürüldü.
Bu bakımdan toplumlar için gerekli olan asla uydurulan din değildir. Toplumların toplum olma özellikleri indirilen dinin özünün uygulanması ile mümkün olacaktır.