Dildeki kullanılan kelimeler, kelimelerin fonetik, etimolojik kökeni o toplumun hangi zihniyet yapılanmasından olduğunu gösterir. Ayrıca hangi kültürel ortamdan geldiğini gösterir. Dil kavramı kültür kavramı ile sıkıca bağlantılı olup dar anlamda kültür alanının başat unsurudır. Dili dar anlamda kültür olarak tanımlayabiliriz. Dil bir toplumun kazandığı zihniyet, ahlak, estetik, duygu ve düşüncelerin toplumsal birikimidir. Bu bakımdan dil kimliktir. Kültür ise tarih ve toplum ile iç içe ve ilişkisel karakterde oluşandır. Bu mana ile kültür dil ve inanç ilişkisini ele alırken, toplumsallık, zaman ve mekâna içkin boyutunu anlamak, kavramak çok önemlidir. Zaman ve mekandan münezzeh kültürden bahsedilemez. Bir toplumun yarattığı, onun ürünü olan ve toplumun kimliğini yansıtan maddi manevi tüm unsurların birleşimi ve toplumun değerlerine, inançlarına ait her şeydir.
Kültür kelimesinin Kürtçedeki karşılığı “çand” veya “çandıni” olarak ifade edilir. “Çandıni” kelimesi ise “ekin ekme, toprağı işleme” manasına gelir. Kültür kavramının birçok dildeki karşılığı “tarla sürmek, toprağı işleme, inşa etme” anlamlarına gelir. Farklı dillerdeki ortak olan “kök anlamına” bakıldığında mana bakımından ortaklaşılıyor. Kültürün kök manası; tarla sürme, ekin ekme, toprak işleme. İnşa etme, bakma anlamlarını içerir. Yani bir var etme, oluşturma, toplumun bilinçli üretim faaliyeti ortaya çıkıyor.
Reya Heq Alevi sürekleri kendi inançlarını zaman ve mekan ile ilişkilendirerek tanımlarlar. Kendi hakikatlerini, varlıklarını, izlerini sesin söze dönüştüğü andan itibaren başlatırlar. Yani önce ses vardı, zamanla ses söze dönüştü. İnsanlığın gelişiminde söze sahip olmak, simgesel dil aşamasına gelmek binlerce yıla dayanan bir zaman içinde olmuş; bir kültür de oluşturmuştur. Alevi zihin dünyasının önce “sesi” esas alması kadını toplumsal yaşamın dışına atmaya çalışan eril zihniyete karşı bir duruşu ifade eder. Kutsal kitapların “önce söz vardı” demeleri toplumu ana kadının zihniyetinden, anlam gücünden, özgürlük arayışından, kemaletinden mahrum bırakmaktır. Bir toplum için cehennem demek, ana kadının anlam gücünden, zekasından ve zihniyetinden uzaklaşmaktır.
Alevi inancında dil sadece konuşma aracı değildir. Dil aynı zamanda ikrar verilendir, nefestir. Sözün gücü, etkisi, kutsallığı hitabetten değil, anlam derinliğinden kaynaklıdır. Söz ağızdan çıkar ama kalpten gelir. Kalp Hakkın mihman olduğu gönül sarayıdır. Bu yaklaşımdan hareketle “doğru söz Hakk kelamıdır” söylemi çok önemlidir. sxıtkı bütün verilen söz kuru gürültü değil, ikrardır. Söz canlıdır, akışkandır, kutsaldır. Doğru söz Hakk kelamı olduğundan dolayı, sözcükleri yerinde, manasına uygun kullanmak gerekiyor. Söz içinde kutsallığı barındırırsa Hakk nefesi olur. Bu hakikatten dolayıdır ki, “pir sözü Hakk nefesidir” denilir. Hakk nefesinde hilaf olmaz. Sözcükler, kavramlar, kuramlar gökten zembille inmedi, zamanı ve mekânı vardır. Somut tarihsel zaman ve mekanla ilişkisi vardır. Sözün canı vardır, ruh taşır.
Dersim bölgesinde “zimane me zimane Xizire” – “dilimiz Xızır’ın dilidir” derler. Xızır’ın dilinde yalan, yanlış olmaz. Doğru söz ibadetten sayılır. Xızır’ın dili Neolitiğin dilidir. Neolitiğin dili, barışın, sevginin, direnişin dilidir. Ana kadının kemaletini barındırır. Xızır’ın dilinin en karakteristik özelliği yaratıcı olmasıdır. Enerjik, akışkan, mistik, büyüsel, sihirsel olmasıdır. Söze büyüsellik, sihirsellik katan kimdir? Büyü, sihir, barış, kemalet kimler üzerinden bu günlere kadar gelmiştir? Söze ruh katan kimdir? Alevi inancındaki maneviyatı, toplumsallığı, duygu yoğunluğunu esas alan ritüeller aynı zamanda edebiyatın, ahlakın kutsallığının ifadesidir. Edebiyatın, söz söylemenin edepli olmakla ilişkisi bundandır. İlk kelamcıların, şairlerin, dengbêjlerin kadın olması sözün gücünün ifadesidir. Xızır’ın dili ana tanrıça zamanlarının şiirsel dilidir. Bu dilde verilen söz eylemdir, emektir. Zikir- fikir-eylem birliği diyalektik bir oluş içindedir. Zikir (kutsal söz), fikir (kutsal inanç, kutsal düşünce), eylem (yaratıcı, yapıcı, oluşturucu, kutsal emek) birliği ana kadının dilinde, duygusunda, kemaletinde anlam kazanmıştır.
Söz nefestir, nefes dolaşım halindedir, enerjiktir, akışkandır. Söylenen her nefes kainat ile birleşir, kendine yer edinir, evrende yok olmaz. “Bir nefescik söyleyeyim. Dinlemezsen neyleyeyim. Aşk deryasın boylayayım. Ummana dalmaya geldim” söylemi sözün doğadaki etkisini dile getirir. Nefes, bütün kainatta kuantumik etki yaratır, doğadaki enerji ile birleşerek toplumsallığa hizmet eder. Söylenen her nefes keramet yüklüdür. Evrendeki enerji ile birleşerek kadim zamanların ruhunu, hafızasını anda birleştirir. Bu bakımdan, Alevi nefeslerinin /deyişlerinin /kilamlarının /gotınların mana deryası sadece Alevilere seslenmez; Ummana, aşk deryasına, bütün kainatta, yetmiş iki dile, cümle cana seslenir. Alevi sürekleri inançlarına ait kutsal kavramları yetmiş iki dilde görünür kılmışlardır. Barışın, aşkın, sevdanın, doğanın, direnişin, duygunun dildir. Alevi dili turna avazıdır. Sazın her perdesi farklı süreklerin durağıdır, mekânıdır; çok kültürlülüğü ifade eder. Her perdenin kendine ait bir hakikati, özelliği, güzelliği, avazı vardır. Xızır’ın dili, özgür toplumun, Neolitiğin dilidir. Özgür toplumun zihin dünyasının bütün kavramları, sözleri Xızır’ın dilinin içinde gizlidir. Bu dil bir ummandır, dalmasını, dinlenmesini bilene.
Özgür toplumun dilini unutmak, özgür toplumun hafızasından uzaklaşmak anlamına gelir.
İnsana kimliğini veren, sahip olduğu kültürüdür. Dil, bir kimliktir. Bu kimlik yitirildi mi toplumsal hafıza da yitirilir. Yitirilen dil “yokluk” halidir, “varlık” hali değildir. Alevi inancında en büyük dua “var olasın” nasihatıdır. Varlığını, hakikatini yitirme, başkası olma, başkasına benzeme, kendine yabancılaşma; varlığını, birliğini, dirliğini yitirme halidir, yoldan çıkma halidir. Kısacası kendi olmaktan çıkma hali Alevi inancında “düşkünlük” olarak kabul edilir.
Alevi inancındaki “kök kavramlar” bu kültürün sürekliliğini, belleğini taşırlar. Xizir, Pir, mürşit, rayber, müsahip, derya, jiyar, diyar, ziyaret, delîl, peyik, aşure, stare, cem, erkan, dar, didar, serdar, rıza, duazde, pak, can, cıvat, Cemal, Cömert, Şir – i Yezdan, Heq, xweda, Ezda, destur, dewreş, deyiş, gulbank, Dızgun, edep, Fam, Guman, Ferişte, hakikat, tarikat, marifet, Serdar, Mansur, himmet, kal û bel, Kamber, keramet…. Kavramların hemen hemen çoğu Aryeniktir. Bu kavramların çoğu Kürtçe olmak üzere bir kısmı da aynı dil ailesinden olan Farsça’dır.
Binlerce yıllık Xızır’ın dili egemen ulus dilinin, kültürünün etkisinde yok olması, inancın yok olmasıdır. Özellikle Reya Heq Kürt Alevi süreklerinin kendi hafızalarını, belleklerini, dillerini, kültürlerini yeniden diriltmesi, canlandırması gerekir. Bu dilin kavramları Xızır’ın emanetidir. Xızır’ın dili ile cem û cıvat yapmaları, Gulbank vermeleri en büyük varoluştur.
“Dilim özgürlüğümdür” diyen cümle canların Dünya Anadili Günü’nü kutlarım.
*Dilimiz Xizir’ın dilidir.