Şu dünyaya bakın ki, nasıl değişiyor. İklim değişiyor, teknik, sanat değişiyor. Ve en güzeli kurallar değişiyor. Genellikle kendimden canlı örnek verdiğim için bazen tenkit ediliyorum. Efendim, kendimi çok önemsiyormuşum! Değil beyler, neyim var ki, neyimi önemseyeyim. Ben çürütülen bir meyve sepetinden bir parçası iyi kötü sağlam kalmış bir elma ya da portakal gibiyim.
Şimdi desem ki, ben 51 yıldır bölücülükle suçlanıyorum; savcılar, hakimler, mahkumiyetler ve beraatler, polis, jandarma ve MİT’te çektiklerimiz de hariç… Ama ben bölücü değilim ve biz bölücü değiliz. Yani Kürtler aptal mıdır ki, bölücü olsun! Sen kalk Anadolu ve Rumeli’yi denizleriyle birlikte Türklere ver ve 600 yıldır soyulan, çökertilen Kürt diyarını da Kürtlere ver.
Öyle şey olur mu? Rumeli ve Anadolu’nun adı Türkistan değildir. Atalarımız haklı haksız bu yerleri asıl sahiplerinden beraber kullanmak için almışlardır. Peki Kürt bunu bilmez mi? Beş yüz yıldır Kürt ve Türk tüm Ortadoğu’yu soydu, yatırım batıya yapıldı. Müzeler, saraylar ve camiler Türklerin koyun yünlerinin satış parasıyla yapılmadı.
Hamid Bey’in tarihini okuyun. Hamid Bey der ki, “Yavuz Sultan Selim, Kürdistan, İran, Irak ve Suriye’yi fütuhatından sonra bin deve yükü altın ve iki bin deve yükü gümüş ve mücevheratla kıymetli kap kacağı İskenderun limanından vapurla İstanbul’a gönderdi.”
Peki bu fütuhatın birinci derecede savaşçıları kimlerdir? Tabii ki Kürtler.
Hani şimdi bir tabir vardır: “Suç duyurusu”. İşte şimdi ben bunu yapıyorum. Peki savcılar, kızgın danalar gibi TBMM kürsüsüne hücum edenler ve ister erkek, ister kadın olsun, her gün köşe yazarları, örneğin Nazlı Ilıcak, “Demokrasilerde kurunun yanında yaşı yakamazsınız. 21’inci Asrın eşiğinde bir Dersim olayını yeniden yaşamayı içinize sindirebilecekseniz, dünyaya kabul ettirebilecekseniz, Kürtlerin üzerine ateşe devam ediniz” diyor. Görüyor musunuz? 20’nci yüzyılın Amazon’unu?
Peki, Sayın Nazlı Ilıcak, bilmiyorum ana oldun mu? Diyelim ki, oldun ve çocuğun haklı haksız öldürüldü. Sen “Çocuğumu neden öldürdünüz?” demiyorsun da cesedini istiyorsun. Ama güvenlik kuvvetleri bu analık isteğin için seni de öldürürse, kim dinler Dersim soykırımını?
Evet, Dersim’i içimize sindiremediğimiz için bu olaylar oluyor.
Dersim çocuklarının kaybedeceği bir şeyler kalmamış. Eğer Dersimli gençler senin gibi Afrodit misali güzel bir hanımdan korkarlarsa, canları cehenneme!
——————-
23 Şubat 1992
ARŞİV YAZILARI