Yerel seçimlerde aday listelerinin kesinleşmesinde son düzlüğe girildi. Biraz daha fazla oy alabilmek ve hatta mümkünse kazanabilmek için kimi partiler tarafından ne yazık ki kimi popülist adaylara yelken açıldı.
Kimi partilerin bu zaaflarının farkında olan ve toplumsal mücadeleden yoksun kimi medyatik figürler de sözde popülaritelerini kullanarak kendilerinin aday gösterilebilmesi için kıskaç oluşturdu. Örnek vermenin anlamı yok, bakmak ve görmek arasındaki ince sınırı aşanların rahatlıkla görebileceği örneklerle dolu meydan.
Bir halkın özgürlük iddiasını örgütlemek yerine seçim kazanmak uğruna popüler kişilere yönelmek fikri sistem içi partilere elbette yakışır ama eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesi yürüten partilerin içini boşaltıp birer seçim partisine dönüştürür.
Futbolcu, sanatçı ya da tanınan birilerinin bir şeyi olduğundan kaynaklı bu tarz popüler kişilere yönelmek her ne kadar kimi avantajları sağlar gözükse de esasında hiç de öyle değil.
Tanınan, sevilen birini bu partide görelim anlayışını, o partinin var olması için yıllarca uğraşmış, çalışmış, bedeller ödemiş bir sürü insan varken, birdenbire onların önüne geçip bir şey olmayı karakterine yakıştıramayan ve bu teklifleri reddeden tanınmış kişiler de var elbette.
Sadece tanındığı için kişileri aday yapmanın en temel zararı, niteliği, emeği ve parti değerlerini önemsizleştirmek olur. Bir kişiyi sırf halk içinde popüler olduğu için aday göstermek, kişinin niteliklerinin yerine popülerliğini veya ününü ön plana çıkarır, mücadele kimliğini değil.
Böylesi durumlarda aday kişinin ideolojik, politik, örgütsel çizgisinin ne olduğuyla beraber felsefik derinliği ve tarihsel bilgisi de göz ardı edilir ve popülerlik faktörü daha da ağır basar. Aday kişi bilinçli ya da bilinçsiz reyona sunulmuş meta gibi nesneleşir.
Tanınan kişinin, parti değerlerini gerçek anlamda özümseyip özümsemediği sorusunun cevabı önem taşır. Aday kişi tarafından değerler etrafında açığa çıkan mücadele özümsenmediğinde doğru temelde bir yol yürümek mümkün olmazken, politik süreçleri analiz etmek de zor olur. Kişi bir süre sonra partisinin dışında hareket etmeye başlar. Kişisel düşünceleri partinin önüne geçtiğinden karşıtlaşır ve özel savaşın kullanışlı bir aparatına dönüşür.
Oy verenler açısından bakıldığında da durum farklı değil çünkü seçmen tanınan kişiyi kişisel popülaritesi nedeniyle destekleyebilirken, aslında adayın fikirlerini veya politikalarını tam olarak anlamamış veya değerlendirmemiş olabilir. Bu da seçim sonuçlarının gerçek tercihleri yansıtmamasına ve demokratik iradeye zarar vermesine yol açar.
Hal böyle olunca meşru mücadele yanlış yürütülür ve etkili bir mücadele potansiyeli sekteye uğrar. Tasfiyenin bir yüzü de etkili bir mücadele yürütebilecekken etkisiz kalmaktır.
Bir parti veya oluşumda popülizm tehlikesi ortaya çıktığında göze hoş gelmek ve kulağa hoş bir tını bırakmak temel amaç olduğundan ilkeler günlük çıkarlara göre esnedikçe esner.
Zira toplumsal değerler için emek harcamayanların kısa vadede kazandırdığı birkaç oya karşın uzun vadede parti içi ilkesel değerler aşınır durur. Söz gelimi o partinin amaçları ve mücadele değerleri için hiçbir şey yapmamışların bir yerlere taşınması zamanla o partinin değerlerinin zayıflamasına ve tasfiyesine neden olabilir. Partinin özü anlamını yitirdiğinde biçimi de ona göre şekil alır. Tasfiyeye uğramış özün biçimi de benzer olur.
Toplumun temelsizce beklentilerle manipüle edildiği popülist siyaset kıskacı devrimci bir yolda yürüdüğünü iddia eden bir hareketin yapacağı en büyük hata olur.
Bir iddiayı örgütlemek yerine bir düzen partisi edasıyla oy toplamayı kolaylaştıracak adaya yönelmek devrimci mücadelelerin altını oyar. Mücadele değerleri yerine popülist kişilerin belirleyici olduğu bir politika tarzı halka bir şey sunmaz.
Bir halkın özgürlük ideallerini bir kenara bırakıp kişisel egolarla bir şey olabileceğini düşünen tanınanlar ise pragmatist tercihlerin bir figüranı olmaktan ve uzun yollarda yere düşmekten kurtulamazlar. Sonuç parti ve tanınmış kişi için trajik olur. Tarihin çöp sepeti popülizm kıskacında tükenip giden partiler ve figürlerle dolu.
En nihayetinde egemenlerin siyaset sahnesi olan popülist siyaset günü kurtarabilir ama geleceği kaybetmeye mahkumdur. Uzun vadede karşı olduğu sistemin bir aparatına dönüşürken savrulup sönümlenir. Popülist siyaset omurgasızdır, çukurdur. Ahlaki ve politik toplumu yaratma önünde engeldir. Rüzgâr nereden eserse oradan şekil alır. Amaç oy kotarmak olduğundan ideolojik duruş talidir. Güç kaybettirir, takatsiz bırakır ve kısa süre sonra göze, kulağa gelen hoşluğunu da kaybeder.
Devrimci bir siyaset geleneği ile yol yürüyenlerin planları uzun vadeli olduğundan, popülist siyasete tutunmanın büyük kaybettirdiğini çok iyi bilirler. Bu yüzden ilkesiz bir yürüyüşle gelen zafer yerine ilkeli bir mağlubiyet onlar için her zaman yeğdir.