İmralı’daki tecrit için Adalet Bakanlığı’na birçok kez başvuran Amed Barosu avukatlarından Adile Salman ‘İmralı tecridinin kaldırılması, bu ülkede temel hak ve özgürlüklerin demokratik hakların kullanılabilmesi için engellerin ortadan kaldırılması demek olacaktır’ dedi
Amed Barosu 2022 yılında, İmralı F Tipi Kapalı Cezaevi’nde ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşmeleri engellenen 107 avukatın kendilerine başvurması üzerine, Adalet Bakanlığı ve Türkiye Barolar Birliği’ne (TBB) başvuru gerçekleştirmiş ancak bir cevap almamıştı. Baro 2023 yılında tekrar Adalet Bakanlığı’na başvurdu. Amed Barosu’nun bu başvurusu da yanıtsız bırakılırken, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşme talebiyle 35 barodan bin 330 avukat, 22 Ocak günü Adalet Bakanlığı’na yeni bir başvuruda gerçekleştirdi.
Amed Barosu Cezaevi İzlem Komisyonu Sözcüsü Avukat Adile Salman, Adalet Bakanlığı’na yapılan başvuruları JINNEWS’ten Şehriban Aslan‘a değerlendirdi.
‘Hukuktaki aleniyet ilkesinin gereği yapılmıyor’
Hukukçular olarak Türkiye hukuk sisteminde ve infaz rejiminde yeri olmayan bir uygulama ile karşı karşıya olduklarını söyleyen Salman, “Görüşmelerin yapılması için aileler ve avukatlar sürekli başvuruda bulunuyor, ancak bu başvurular cevapsız bırakılıyor. Çeşitli disiplin cezaları gerekçe gösteriliyor, ancak hukuktaki aleniyet ilkesinin gereği yapılmıyor. Bu kararlar avukatlarına gösterilmiyor. Bu cezaların gerekçelerinin ne olduğu bilinmiyor. Bu şekilde uygulanan İmralı infaz rejiminde bir başvuruya ne kadar süre cevap verilebilirliğine dönük hukukta bir cevabı kalmadı. Çünkü baştan beri hukuksuz yürütülen bir süreçten bahsediyoruz” ifadelerini kullandı.
Amed Barosu’nun başvuruları
Amed Barosu Başkanlığı’nın 2022 tarihinde Abdullah Öcalan’la görüştürülmeyerek mesleki faaliyetleri engellendiği gerekçesiyle 107 üye avukatın kendilerine yaptığı başvuruya istinaden Adalet Bakanlığı ve TBB’ye yaptığı başvuruyu hatırlatan Salman, şöyle konuştu:
“2021 yılında da baronun buna ilişkin temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği, Anayasa ve AİHS’in bu noktada güvence altına aldığı temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin başvuru yapıldı. Ancak buna bir yılın sonunda cevap verilmedi. 2023 yılında tekrardan önceki süreç de dahil edilerek Adalet Bakanlığı’na bir başvuru daha yapıldı. Burada İmralı Ada Hapishanesi’nde bulunan müvekkilleriyle görüşme noktasındaki savunma faaliyetlerinin engellenmesi ve baroların yüklendiği insan hakları savunuculuğunun sorumluluğu gereği olarak başvurularımız oldu. 2023 yılındaki başvuruya da cevap gelmedi. Son olarak yine 22 Ocak’ta Diyarbakır Barosu üyelerinin de olduğu farklı barolardan bin 330 avukat imza verdi. Yine uzun süredir süren bu tecrit, savunma hakkının ihlalinin AİHS’e, Anayasa’ya aykırı olduğuna ilişkin; Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerdeki kurallar ve koruma altına alınmış hakların uygulanmasının mücadelesi olduğunu tekrardan hatırlatarak tüm hukukçular tarafından bunun altı çizilerek Adalet Bakanlığı’na başvuru gerçekleştirildi.”
‘Tecrit, ifade özgürlüğünün iktidarın etkisinde olduğunu gösteriyor’
İnsani ve hukuksal olgu taşıyan her bir bireyin tecride karşı söz kurabilmesi gerektiğine dikkat çeken Salman,“Maalesef ki tecridin ve Kürt sorununun çözümsüz bırakılma iradesinin karşısında tecritten bahsetmek, hukuki açıdan dahi ulusal ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu söyleyememek; hukukçular tarafından dile getirilememesi toplumun, hukukun, bireylerin ifade özgürlüğünün siyasal iktidarın etkisinde olduğunu göstermektedir” dedi.
“Siyasallaşan yargının hukuk devleti ilkesi ile çeliştiğini ifade etmek gerekir” diyen Salaman, bütün hukukçuların sessiz kalmaması gerektiğini belirterek, “Sadece hukuk sistemi üzerinden değil, Sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşması, İmralı’daki tecridin kaldırılması, bu noktada söz kurabilme ve buna karşı söylemler geliştirmesi, ülkenin demokratikleşmesini isteyen tüm bireylerin söz kurabilmesi gerekir. İmralı tecridinin kaldırılması, bu ülkede temel hak ve özgürlüklerin demokratik hakların kullanılabilmesi için engellerin ortadan kaldırılması demek olacaktır. Diyarbakır Barosu’nun da tecrit son bulana kadar da meslektaşlarımızın mesleki faaliyetlerinin önündeki engel kaldırılıncaya kadar çalışacağını ve sözünü kuracağını belirtmek isterim” ifadeleriyle sözlerini sonlandırdı.
HABER MERKEZİ