Okuyucularım bu yazıyı okumaya başlarken diyecekler ki yine barıştan ve barış süreçlerinden bahsediyor!
Sevgili okuyucular, barış ekmek kadar, su kadar, aldığımız nefes kadar önemli ve değerlidir. Türkiye bugün otoriter bir yönetim ile yönetiliyorsa ve korkunç bir ekonomik krizin pençesinde ise barış sağlanamadığındandır.
Bu belirlemeden sonra gelelim Türkiye’nin barış süreçleri arayışlarına!
Yakın geçmişte Türkiye de önemli barış süreçleri girişimleri ve deneyimleri yaşamıştır. Türkiye’de devlet ile PKK diyaloğu ilk somut adımı 20 Mart 1993 tarihli tek yanlı ateşkesin ilan edilmesi ile başlamıştır. Esasında bunu Türkiye’nin ilk barış süreci girişimi olarak da değerlendirebiliriz. Ancak bu girişim bölgesel gelişmeler (Amerika’nın Irak’a müdahalesi gibi) ve Türkiye içerisinde devleti çeteleşmeye götüren ekibin provokasyonları ile başarısızlığa uğramıştır. İkinci ateşkes denemesi 15 Aralık 1995 tarihinde gerçekleşmiştir. Üçüncü ateşkes 1 Eylül 1998 tarihinde gerçekleşmiş ancak devlet içinde çözümden yana olmayan ekibin girişimleri ile bu süreç başarısız olmuş ve Türkiye’nin uluslararası alandan özellikle de NATO’dan aldığı destekle Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkartılması ve nihayetinde 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim edilmesi ile sona ermiştir. Dördüncü ateşkes 1 Eylül 1999’da ilan edilmiş ve bu ateşkesin en önemli özelliği ise PKK militanlarının tamamının 2002 yılı sonuna kadar Türkiye’nin dışına çıkmasıdır. Ancak iktidara gelen AKP bu fırsatı değerlendirmemiştir. Beşinci ateşkes dönemi 1 Ekim 2006 tarihlidir. Bu ateşkesin özelliği meşhur Oslo görüşmelerinin başlamasıdır. Altıncı ateşkes dönemi 13 Nisan 2009 tarihlidir. Bu ateşkesin özelliği ise 2009’daki Habur sürecinin yaşanmasıdır. Yedinci ateşkes dönemi 13 Ağustos 2010 tarihlidir. Oslo görüşmeleri başarılı olamamıştır. Sekizinci ve son ateşkes dönemi 21 Mart 2013 tarihidir. Bu tarih ile birlikte 2013-2015 dönemi olarak adlandırılan barış ve çözüm süreci yaşanmıştır. Bu süreçte barışın toplumsallaştırılması noktasında Türkiye’de ilk defa Abdullah Öcalan’ın önerisiyle Hükümet tarafından Akil İnsanlar Heyeti oluşturulmuş ve Türkiye’nin tamamında barış süreci anlatılmış ve barış sürecine olan destek bu şekilde sağlanmıştır. Türkiye’de ilk defa 6511 sayılı kamuoyunda Barış ve Çözüm Süreci Kanunu diye bilinen özel bir kanun çıkarılmıştır. Bu son süreç bölgesel gelişmeler ve tarafların silahsızlandırılma konusundaki derin görüş ayrılıkları elbette ki Türkiye siyasetinin beceriksizliği nedeni ile başarılamamıştır. Bu başarısızlığın maliyeti oldukça ağır olmuştur. Türkiye hızla silahlı çatışma sürecine sürüklenmiştir. 24 Temmuz 2015’te başlayan silahlı çatışma dönemi halen kesintisiz olarak ve daha büyük bir coğrafi alanda sürmektedir. Akil İnsanlar Heyeti’nden 20 kişilik bir grubun 1 Ağustos 2015 tarihli taraflara barış çağrısı yapan bildirisinden sonra PKK’nin 10 Ekim 2015’te açıklamayı düşündüğü ateşkes süreci, IŞİD’in Ankara Gar Katliamı nedeni ile anlamını yitirmiştir. Çatışmalar başladıktan sonra Türkiye’nin en büyük sivil katliamları gerçekleşmiştir.
Bütün bu süreçlerin tamamı halen İmralı Ada Hapishanesi’nde tutulmakta olan Abdullah Öcalan üzerinden yürütülmüştür. Abdullah Öcalan’ın siyasal pozisyonu yeni bir barış sürecinin kendisi ile yürütülmesini zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve özgürlüğünün sağlanması amacıyla 1 Şubat 2024’te Kars ve Van’dan başlatılan Özgürlük Yürüyüşü devam etmektedir. Esasında bu yürüyüşlerin bir diğer amacı da yeni bir barış sürecine şans tanımaktır.
Yukarıda çok kısaca bahsettiğim Türkiye’nin barış süreçleri arayışlarının devam etmesinin ve yerel seçimlerden bağımsız olarak yeni bir sürecin mutlaka başlatılması gerektiğini belirtmek isterim. Ortadoğu’da yaşanan kaotik gelişmeler ve Türkiye’nin ekonomik krizinin derinleşmesi Türkiye’nin Kürtlerle barışmasından başka bir seçeneğinin olmadığını bir kez daha ortaya koymaktadır. Bunun yolunun da İmralı Ada Hapishanesi’nde tutulan Abdullah Öcalan ile görüşmekten geçtiğini bütün dünyanın bildiği kadar Türkiye’yi yönetenlerin de iyi bildiği kanaatindeyim.
Yeni bir barış sürecini başlatmaktan başka seçeneğimiz yoktur.