Devrimci demokratik bir alternatif var, kapitalist hegemonyaya, talana, ranta, tek adam rejimine karşı, emekçilerin, yoksulların, ezilenlerin, yok sayılanların, ekolojik, kadın özgürlükçü, eşit, seküler, katılımcı, komünal bir yaşamı savunanların ortak mücadelesini örgütlemeyi önüne koymuş DEM Parti ve onun onurlu adayları var
Mete Elçi
DEM Parti, 15-16 Aralık 2023 günlerinde yaptığı PM toplantısında, 31 Mart Yerel Seçimleri için Türkiye’nin Batısında izlenecek stratejiyi “Kent Uzlaşısı” kavramı altında açıkladı. PM sonuç bildirgesinde Kent Uzlaşısı aşağıda yer aldığı şekliyle öncelikli görev olarak nitelendirildi:
“Türkiye’nin batısında ise kenti var eden, yaşatan sosyal ve siyasal dinamikleri geniş ölçekte kapsayan tüm kurum, kuruluş, işçi, emekçi, ekolojist, kadın, gençlik, halklar ve inanç örgütleri, siyasi partiler, emek ve meslek örgütleri, demokrat ve vicdan sahibi yurttaşlar, tüm toplumsal taraflar ve siyasi aktörlerle görüşmek, müzakere etmek, birlikte yürümek, ortak mücadeleyi örecek Kent Uzlaşısı zeminini oluşturmayı öncelikli görev olarak görüyoruz.”
Yukarıda temel çerçevesi çizilmiş Kent Uzlaşısı kavramının altını biraz daha doldurabilmek adına, aşağıda başlıklar halinde sıralandığı üzere, nelerin amaçlandığı, kimlerle bu çalışmanın yapılabileceği ve hangi temel ilkelere dayanılabileceği konularında bir önerme ve tartışma yararlı olacaktır.
Temel amaçlar:
- Tek adam rejimi ve kurumsallaşan faşizme karşı yerelden ve yerinden öz savunmayı örgütleme.
- Sistemin birbirine alternatif olarak ortaya koyduğu iki bloğa karşı devrimci demokratik alternatifi ortaya koyma. Ezilenlerin, sömürülenlerin, ayrımcılığa uğrayanların ve halkların yalnız ve alternatifsiz olmadığını gösterme.
- Yaşam alanlarımızı rant ve talan alanı olarak gören, kent suçlarının faili kapitalist sistemin ve neoliberal politikaların temsilcilerine karşı, kentlerimizi ve yerelimizi koruma, toplumsal yararı gözeten, katılımcı, şeffaf, demokratik, özgürlükçü, seküler, dayanışmacı bir yerelden ve yerinden yönetim iddiasını ortaya koyma ve deneyimini hayata geçirme.
- Üçüncü Yol örgütlenmesini çökertme, yalnızlaştırma, bölgeye sıkıştırma, ülkenin tümü, hatta bölge ve dünya halkları için önerdiği modeli boşa düşürme planına karşı, ortak mücadele mevzileri oluşturma ve gönüllü ortak yaşam, demokrasi, özgürlük, eşitlik, barış mücadelesini ülke geneline yayma.
- Kayyum politikalarını ülke genelinde yürütülecek çalışma ve mücadele ortaklıklarıyla boşa düşürme.
- Mümkün olan her yerde ortak adaylarla yerel seçimlere girme ve belediye yönetimlerinde yer alma.
- Seçimleri de içeren ama onu aşan uzun soluklu bir mücadele ortaklığını kurma.
Kimlerle:
- Tüm emekten, ezilenlerden, ayrımcılığa uğrayanlardan, özgürlük, eşitlik, demokrasi, barıştan yana kurumlar ve kuruluşlarla,
- İşçi ve emekçi temsilcileriyle,
- Ekoloji hareketleri ve ekolojistlerle,
- Kadın, gençlik, LGBTİQ+ örgütleriyle,
- Halklar ve inanç örgütleriyle,
- Engelli örgütleriyle,
- Siyasi partilerle,
- Emek ve meslek örgütleriyle,
- Demokratik ve vicdan sahibi yurttaşlarla,
- Aydın, sanatçı, yazar, gazetecilerle,
- Toplumcu mücadelenin içinde yer alan tüm paydaşlarla ve siyasi aktörlerle…
İlkeler:
- Demokratik, katılımcı, şeffaf bir yönetim anlayışını hakim kılma,
- Kent suçlarına, rant ve talan politikalarına karşı, yerelin, toplumun, emekçilerin, ezilenlerin, ayrımcılığa uğrayanların yararını, ekolojik ve sağlıklı bir yaşamı gözeten ve ortak mücadeleyi örgütleyecek bir çalışma,
- Müşterekleri, toplumsal dayanışmayı geliştirme, mahalle meclisleri, forumlar gibi yerinden yönetim ve doğrudan demokrasi deneyimlerini oluşturma, güçlendirme,
- Tek adam rejimine ve merkezin tahakkümüne karşı yereli ve yerinden yönetimi savunma,
- Doğaya uyumlu çözümleri önemseyen, yaşlıların, engelli bireylerin, çocukların, kadınların ve hayvanların özgürce, bir arada yaşayabileceği, ortak kültürel, sanatsal, entelektüel, sportif etkinliklerle daha mutlu ve üretken bir yaşamı kurma,
- Depreme ve Afetlere karşı dirençli bir kent için çalışmalar yapma, afet durumlarında arama, kurtarma, kriz yönetimi, dayanışma ağlarının örgütlenmesi gibi alanlarda yerellerde ekipler kurma, eğitimler düzenleme,
- Sanatın yerel ve evrensel değerlerine, barıştırıcı ve birleştirici gücüne, ötekileştiren değil bir arada yaşama bilinci veren değerlerine sahip çıkma,
Dünyadan örnekler
Pek çok ülkede özgün örnekleri var Kent Uzlaşısı benzeri yaklaşımların: Meksika’daki Topraksız Köylüler Hareketi, Arjantin’deki İşsiz İşçiler Hareketi, Brezilya’da askeri rejime karşı geniş bir toplumsal muhalefet örgütleyen ve Lula’nın ilk iktidara gelişinde büyük rol oynayan CUT (Central Unica dos Trabalhadores- İşçilerin Merkezi Birliği), Filipinlerde nükleer enerjiye karşı çevre örgütleri ile işbirliğine giden, örgütlenemez durumda olan köylüleri, balıkçıları ve yoksulları sendikalı yapan ve Marcos diktatörlüğünün yıkılmasında çok etkili olan KMU, 1999 Seattle olayı ile birlikte anti-kapitalist mücadeleyi küresel düzeyde yaygınlaştırmaya çalışan SIGTUR (Southern Initiative on Globalization and Trade Union Rights – Küreselleşme ve İşçi Sendika Hakları üzerine Güney İnisiyatifi)…
Özgün bir örnek olarak, 1985 yılında kurulan COSATU kurulduğu ilk andan itibaren mücadelesini anti-ırkçı, anti-cinsiyetçi ve demokratik bir Afrika kurmak olarak açıklamış ve temel stratejik amaçlarını “örgütlü olmayanları örgütlemek” ve “barış ve demokrasi mücadelesini uluslararası özgürlük mücadeleleri ile birlikte vermek” olarak koymuştur. Her düzeyde eşitlik ilkesi ile hareket eden COSATU, korporatist sendikacılığın “profesyonelliğine” karşı 5 kişilik yönetim merkezini tamamen amatörler ile kurmakla kalmamış, toplumsal cinsiyet ve sınıf merkezli sorunların birbirine eklemli olduğu tespitinden hareketle, ev içi emeğin örgütlenmesi, kadın özgürleşmesi ve sendikal harekette kadınların daha çok yer alması için çok ciddi bir mücadele vermiştir. Afrika Ulusal Konseyi ve Güney Afrika Komünist Partisi ile birlikte ırkçı Apartheit rejiminin yıkılmasında büyük rol oynamıştır.
Tüm örnekler içinde fikriyatımıza en çok denk düşen örnek kuşkusuz 21. yüzyılın ilk devrimi ve bir kadın devrimi olarak nitelenen Rojava Devrimi’dir. 19 Temmuz 2012’de Kobanê’de halkın yönetimlere el koyması ve kanton ilan etmesiyle başlayan ve Efrîn ve Qamışlo’da yeni kantonların ilanı ile devam eden devrim süreci, 2013 yılı sonlarında Özerk Yönetim sisteminin kuruluşu ve Toplumsal Sözleşme’nin kabulü ardından 6 Eylül 2018’de Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ilan edilmesi ile yeni boyutlar kazandı. Kadın özgürlükçü, ekolojik, demokratik, komünal ve meclislere dayalı bir yönetimi hayata geçiren Rojava Devrimi, bizlere IŞİD gibi tarihteki en zalim ve karanlık yapılardan birine karşı yaşam ve özgürlük savaşının verildiği koşullarda dahi bir toplumsal devrimi başarmanın mümkün olduğunu göstermiştir.
Aday gösterme tartışmaları
Son bir not olarak, tüm yerellerde aday gösterme politikasına karşı özellikle CHP ve ulusalcı kanattan gelen eleştirilere de net bir yanıt vermek gerekiyor:
Keşke DEM’e yüklenildiği kadar CHP’ye de yüklenilse! AKP/MHP artığı partilerle yaptığı ittifak, Zafer Partisi gibi ırkçı bir partiyle yaptığı gizli protokol, onlara açtığı alan, onlardan yediği kazığa karşılık HDP’den kaç seçimdir aldığı karşılıksız desteğe hangi anlamlı yanıtı verdi? Kayyum politikalarına mı karşı çıktı? Yine Kürdistan’da seçilmiş belediye başkanları yerine kayyum atansa karşı mı çıkacak? Kumpas davalarına itiraz mı etti? Demokrasi mitingini bile iptal eden, toplumsal itirazın sokaklarda karşılık bulmasına engel olup, tüm itirazları seçimlere endeksleyen, seçim güveliğini sağlamayı bile beceremeyen, ezilenlere, sömürülenlere, kimliklere, dillere, inançlara, ayrımcılığa uğrayanlara alan açmayan CHP’ye biz neden destek olalım? Kurulan 6’lı ittifakın tüm partileri aday çıkarırken ve kimse onlara siz Cumhur İttifakı’yla uzlaştınız demezken, bize gelip siz yine bağrınıza taş basın, nasılsa AKP/MHP faşist bloğuna destek olmazsınız deme hoyratlığı da bir yere kadar.
DEM derdini anlatmak, fikriyatını tartıştırmak istiyor, sadece mevcut iktidara kaybettirmek için, toplumu sağa ve kapitalist, rantçı, devletçi, tekçi alternatife teslim etmek isteyen “muhalefete”, CHP’ye destek veren etkisiz eleman konumunda kalmak değil. Hiçbir alan açılmazsa, kent uzlaşısı çerçevesinde sunulan hiçbir öneriye olumlu yanıt verilmezse ve buna rağmen sen yine de bizi destekle denirse, kimse DEM’in üzerine gelmesin, bu hesabı CHP’ye, Yavaş’a ve İmamoğlu’na sorsun. Ankara’yı faşist Yavaş dizayn etsin, 6 MHP’li 1 AKP’li eski belediye başkanını Ankara’dan CHP belediye başkan adayı çıkarttırsın, İstanbul’u İmamoğlu dizayn etsin, neredeyse hemen her yerden sağcı adaylar gösterilsin (İzmir’de Tunç Soyer tekrar aday gösterilseydi büyük olasılıkla biz aday göstermeyecektik; ama inadına sağcı neoliberal bir aday çıkardılar) ve DEM Parti bütün bunlara rıza göstersin. Hayır, sistemin iki bloğundan birine mahkûm değiliz! Devrimci demokratik bir alternatif var, kapitalist hegemonyaya, talana, ranta, tek adam rejimine karşı, emekçilerin, yoksulların, ezilenlerin, yok sayılanların, ekolojik, kadın özgürlükçü, eşit, seküler, katılımcı, komünal bir yaşamı savunanların ortak mücadelesini örgütlemeyi önüne koymuş DEM Parti ve onun onurlu adayları var.