KHK’lıların oturma eyleminin 280’inci haftasında, 6 Şubat depremlerini anan kamu emekçileri, depremle birlikte rejimin, ekonominin ve rant odaklı kentleşme anlayışının da yerle bir olduğunu vurguladı
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) İzmir Şubeler Platformu, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen kamu emekçilerinin işlerine iadesi talebiyle Karşıyaka Çarşıda düzenlediği oturma eylemine 280’inci haftasında devam etti. “İhraç tecrittir. Tecrit insan hakları ihlalidir. Hak ihlallerine hayır. İşimize geri döneceğiz” ve “6 Şubat depremlerini unutmuyoruz, affetmiyoruz” pankartları açılan açıklamada 6 Şubat depremlerinde yıkıma uğrayan 11 kentin isimlerinin yazılı olduğu dövizler taşındı.
‘Milyonlarca depremzede kaderleri ile baş başa bırakıldı’
Oturma eyleminde konuşan Birleşik Taşımacılık İşçileri Sendikası (BTS) İzmir Şubesi Başkanı Erdal Akyol, 6 Şubat’ta Hatay ve Mereş merkezli yaşanan depremlere ve sonrasında iktidarın yaklaşımına dikkati çekti. Depremle birlikte sadece binaların değil, ülkenin yönetim rejiminin, ekonomisi ve tamamen ranta dayalı kentleşme politikalarının da yerle bir olduğunu belirten Akyol, “Böylesine büyük bir yıkımın yaşanmasının asıl nedeninin halkın can ve mal güvenliğini değil, sermayenin ihtiyaçlarını önceleyen rantçı politikaları benimseyen merkezi ve yerel yönetim anlayışı olduğu açıktır. Depremlerin üzerinden bir yıl gibi bir süre geçmiş olmasına rağmen barınma, sağlıklı beslenme ve eğitim sorunları başta olmak üzere, en temel ihtiyaçların karşılanmasında yaşanan sorunlar hala sürmektedir. Depremin ilk günlerinden itibaren sorumluluktan kaçmak için öne sürülen ‘asrın felaketi’ algısı ve propagandası kısa süre içinde etkisini yitirmiştir. Deprem bölgesinde yaşam mücadelesi veren depremzedeler başta olmak üzere, depremden etkilenen milyonlar kendi kaderleri ile baş başa bırakılmıştır” dedi.
Toplumsal yıkım
Deprem sonrasında yaşanan barınma sorununun büyümesiyle konut ve kira fiyatlarında anormal artışlar olduğunu belirten Akyol, “Bu durum depremin yarattığı yıkımın sadece fiziki olmadığını, ülke olarak ciddi bir toplumsal yıkımla da karşı karşıya olduğumuzun kanıtıdır. Deprem gibi büyük bir afet sonrasında ortaya çıkan sonucun ‘asrın felaketi’ olarak tanımlanması, deprem nedeniyle ortaya çıkan yıkımın etkilerinin tür ve boyutları kadar, doğal afete maruz kalanların hangi ülkede yaşadığıyla da doğrudan ilişkilidir. Türkiye’de doğal bir afetin ranta ve yağmaya dayalı çarpık kentleşme politikaları nedeniyle nasıl büyük bir felakete dönüştüğü 6 Şubat depremleri ile bir kez daha görülmüştür. İktidar, bugüne kadar bırakalım olası deprem riskine karşı somut adımlar atmayı, doğal afetin büyük bir felakete dönüşmesine neden olacak politika ve uygulamaları hayata geçirmekten geri durmamıştır” diye belirtti.
KHK yıldönümü
Akyol, 7 yıl önce 7 Şubat günü ilan edilen 686 sayılı KHK ile 4464 kişinin ihraç edildiğine değinerek, şöyle devam etti: “15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra ilan edilen olağanüstü hal çerçevesinde yürürlüğe konulan KHK’lar ile çok kapsamlı olağanüstü hal tedbirleri alınmış ve yasalarda, olağanüstü hal dönemiyle sınırlı olmayan değişiklikler yapılmıştır. Darbe girişimiyle ortaya çıkan tehlikenin boyutları büyüktür. Bu durum, başta hukuk güvenliği olmak üzere, hukuk devletinin temel niteliklerine aykırı bir görünüm yaratmıştır. Hak arama yollarının kapatılması ise, hukuk devletinde, hiçbir gerekçeyle açıklanamayacak bir aykırılık oluşturmanın yanında, diğer bütün aykırılıkları da daha ağır bir hale getirmiştir. Gerek depremde gerekse KHK’lar da tüm suçluların hukukun üstün olduğu bir Türkiye’de yargılanmaları umuduyla, depremde hayatını kaybedenleri saygıyla anıyor yakınlarına başsağlığı diliyoruz.”
HABER MERKEZİ