6 Şubat depremlerinin yıldönümünde EŞİK, yayınladığı basın metninde ‘Afete dönüştürülen deprem kadınları ve çocukları sarsmaya devam ediyor’ dedi
11 kentte on binlerce insanın hayatını kaybettiği 6 Şubat depremlerinin üstünden bir yıl geçmesine rağmen depremlerin çocukları ve kadınları sarsmaya devam ettiğini vurgulayan Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİT) depremlerin halen devam eden etkilerine dair basın metni yayınladı.
“Kanımızı donduran; gözlerimizin önünde seyreden ayrımcılık, kayırmacılık, rantçılık, beceriksizlik, fırsatçılık ve görevini yapmamakta birbiri ile yarışan kamu kurumlarıydı. Afetin değil halkın algısının yönetilmesini, afetin fırsata dönüştürülmesini öfkeyle izledik, izliyoruz bir yıldır” denilen metinde, depremin ikinci ayında yayınladıkları raporda bunları kayıt altına aldıkları belirtildi.
Metinde depremlerden etkilenen kentlerde durumun halen çok vahim olduğu belirtilerek, Hatay özelinde yazın sıcağı, kışın soğuğunda insanların hala çadırlarda yaşandığı, konteyner kentlerin çamur içinde olduğu, tavanların aktığı, ısınma ve altyapı sorunları olduğu söylendi.
‘Kadın ve çocuklar için durum daha ağır’
Metinde kadın ve çocukların içinde bulundukları koşullara dair, “Durum kadınlar ve çocuklar için çok daha ağır. Bakım emeğini omuzlamak durumunda kalmış olan kadınların yükü depremle birlikte daha da ağırlaşmış durumda. Bununla birlikte yaşadığı şiddet de katmerlenmiş. Başlıca sorunları: barınma, zorlu yaşam koşulları, güvensiz ortam, sağlıksız beslenme, eğitim, ulaşım, hijyen, temiz su, sağlık hizmetlerinde aksamalar ve işsizlik. Yani insanca yaşamakla ilgili her şey. Bunların üzerine bir de son bir yılda arşa çıkan pahalılık eklendi” denildi.
Kadınların yaşadıklarına dair şöyle devam edildi:
“Kadınlar gerek çadırda, gerek konteynerlerde zor yaşam koşullarından çamaşır, bulaşık, temizlik, beslenme gibi tüm ev işlerini olmayan malzemelerle yerine getirmeye çalışıyor. Çocuklarına, hastalarına, yaşlılarına, eşlerine, ihtiyaç sahibi akrabalarına bakıyor. Servis yok, toplu taşıma sınırlı. Bu koşullarda kadınlar çocuklarını okullara götürmeye çalışıyor. Yetersiz beslenme nedeniyle çocuklarda büyüme geriliği başlamış. Temel hijyen sağlanamıyor, uyuz ve bunun gibi salgın hastalıklar baş göstermiş, yıkılan sağlık kurumlarının yerine yenileri açılmamış.
İş olanakları yok. Bulunan işlere de yaşlı bakım evi, kreş gibi hizmetlerin olmaması nedeniyle kadınlar bakım yükümlülüğü nedeniyle gidemiyor. Bulabildikleri oranda konteynerdan yapabileceği şekilde, güvencesiz, ev eksenli işler yapıyorlar. Ulaşım güçlüğü nedeniyle kız çocukları okula gönderilmiyor, bakım işlerine destek oluyor.
Kentlerde ve kırsaldaki durum
Hatay’da, hayatta kalıp da göç edenler hala geri dönememiş. Kentte adeta her şeyi yutan devasa bir kara delik var. Mülkiyetin erkeklere ait olması nedeniyle kadınlar kısıtlı devlet desteklerinden yararlanamıyor. Devlet desteğini alıp kaçan erkeklerin ve ortada kalan çok sayıda kadının hikayeleri anlatılıyor şehirde.
Kırsalda zeytinliklerin ve tarım alanlarının rezerv alan ilan edilmesi ve TOKİ’lere açılması nedeniyle kadınlar geçimlik kaynaklarından mahrum kalıyor. Tarlalarına girip ot, mantar dahi toplayamıyor. Karşı koyduğunda biber gazına, copa maruz kalıyor. Dikmece köylüsü kadınlar hem depremin yükü, hem geçimlik kaynaklarından olmanın zorluklarına direnmeye çalışıyor.”
‘Eşitlik politikaları uygulanmadıkça yaşamlar zorlaşacak’
“Ev içi şiddetin daha fazla arttığını, kadınların bunca yük altında bir de şiddete maruz kaldığını, tüm bunlara karşın hiçbir kamusal destek mekanizmasından yararlanamadığı da işin bir başka vahim boyutu” denilen metinde, kadının bakım emeğini toplumsallaşmadıkça, sağlıklı barınma, beslenme, istihdam olanağı yaratılmadıkça, kadına yönelik şiddetle mücadele mekanizmaları afet koşulları dikkate alınarak düzenlenmedikçe ve eşitlik politikaları uygulanmadıkça kadınların ve çocukların yaşamının daha da katmerlenerek zorlaşacağı belirtildi.
Afet yönetiminde, yerel yönetimlerde ve her yerde eşitlikten vazgeçmeyeceklerini vurguladıkları metinde son olarak, “Afete dirençli kentlerin yaratılması ve hazırlanacak planların, alt yapıların, izleme faaliyetlerinin toplumsal cinsiyet duyarlı bir şekilde yürütülmesi şart. Ayrıca, belediyelerin afetlere müdahale kapasitelerinin ve yetki alanlarının artırılması, mor yeşil ve kamucu belediyecilik anlayışıyla yönetilmesi artık bir zorunluluk” vurgusu yapıldı.
HABER MERKEZİ