Bir süre önce bir tv dizisinin erkek oyuncusu Talat Bulut hakkında aynı dizideki set emekçisi bir kadın cinsel taciz sebebiyle suç duyurusundan bulunmuş, bu konuda savcılıkça takipsizlik kararı verilmiş, geçen haftalarda bu kez bir internet dizisinin kadın oyuncusu yine aynı dizideki erkek oyuncuyu kendisine yönelik cinsel taciz, fiziksel ve psikolojik şiddet sebebiyle şikayet etmiş ve sosyal medyada bu durum ‘Susma Bitsin’ etiketi ile gündem olmuş, tartışılmış, son olarak da birkaç gün önce şarkıcı Sıla, Ahmet Kural hakkında kendisine yönelik fiziksel şiddeti sebebiyle hukuk yoluna başvurmuş ve Sıla’nın sosyal medya hesapları aracılığıyla öğrendiğimiz bu olay sebebiyle twitter ortamında ‘Seninleyiz Sıla’ ve ‘Erkek Şiddeti’ etiketleri ile bir tartışma başlamış ve pek çok kadın Sıla’ya destek olmuştu. Hatta pek çok kadın takip eden anlarda kendi yaşadıkları erkek şiddeti, cinsel taciz ve ayrımcılığı teşhir etmeye başlamıştı.
Çokça gündem olan, aynı dizideki başka kadın oyuncuya tazminat davası açılmasına neden olan, hatta reyting meselesi yapılan ilk olay ve bu olayın erkeği adli merciler önünde delil yetersizliği sebebiyle aklayan neticesi bir yana, son iki olayda durum biraz daha farklı seyir izliyor gibi. İnternet dizisisin erkek şiddetine uğrayan kadın oyuncusuna hem Oyuncular Sendikası, kadın örgütleri, kadınlar ve feministler sahip çıkmış, hem de ilk olaydan farklı olarak yapım şirketi kadın oyuncunun mağduriyetine karşı yanında olacağını belirtmişti. Ancak daha birkaç gün önce dizinin prodüksiyon, koordinasyon, organizasyon ve reji ekibi adına yapılan açıklamada kadın oyuncu kınanıyordu. Hem de sektörü zora sokma ve kendilerini itibarsızlaştırma gerekçesi ile. Şiddeti teşhir etmek, uğranılan erkek şiddetine karşı hak aramak sizi nasıl itibarsızlaştırıyor diye sormak lazım kendilerine. Asıl itibar şiddete dur diyerek, kadının daha önceleri yaptığı onca itiraza ve şiddeti dile getirmesine rağmen oradakilerin yaptığı gibi susarak değil de şiddete maruz kalan kadının yanında olarak kazanılmaz mı? Bunlar olurken bir yanda, diğer yanda da sosyal medya aracılığıyla kadına saldırıyordu birileri tam bir erkek dayanışması örneğiyle. Kadın çok da bilindik bir ezberle ‘durumdan nemalanmak’ ile suçlanıyordu. Biz bunları gördüğümüze, okuduğumuza hiç şaşırmadık. Nerede kaldılar acaba diyorduk hatta.
Sıla’nın yaşadıklarını sosyal medya hesapları aracılığı ile paylaşmasıysa çok daha büyük bir etki yarattı. Herkes onun şiddete uğradığı yönündeki beyanını, şiddetin faili hakkındaki açıklamasını, ertesi gün adliyeye giderek suç duyurusunda bulunup 6284 sayılı yasa aracılığıyla şiddetin faili Ahmet Kural hakkında aldığı uzaklaştırma kararını konuşuyordu. Tabi 6284 bir kere daha gündem oldu ve kadınlar için nasıl bir koruma getirdiği de. Kadınlar Sıla’nın güçlü tavrı ve itirazı karşısında öyle bir ses çıkardılar ki, hem adamı reklamlarında oynatan banka onunla olan sözleşmesini tek taraflı sonlandırdı, hem de aynı adam birkaç gün önce ‘tüm kadınlardan özür dilerim, itişme kakışma olayıyla bile anılmamalıydım’ diye itişmeyi kakışmayı normalleştiren ve raporlarla da sabit dövülme izlerini, darpları inkar eden açıklama yapmak zorunda kaldı ve olayın açığa çıkmasının hemen sonrasında ‘sadece bir itiş kakış oldu ve ben de maalesef şikayetçi olacağım’ demesine rağmen.
Bu arada her cenahtan erkek ama’lı, fakat’lı cümleler kurmayı sürdürüyor, ‘bir de karşı tarafı dinlemek lazım’ diyordu. Ama bu erkeklerin solcu, halktan ve emekten yana olanlarının, mesele Kürt meselesi, mesele işçi sınıfı meselesi olduğunda ‘bir de karşı tarafı dinlemek lazım’ denmesine karşı olduklarının da altını çizelim. Erkek şiddeti söz konusu olunca neden böyle tavır aldıkları açık değil mi? Çünkü erkekler egemen ve iktidar. Egemen olan da egemenliğinden kendi iradesi ile vazgeçmek niyetinde değil. O nedenle kadın dayanışması ve feminist mücadele önemli ve kadınların tek kurtuluş yolu.
Ünlüler mahallesinde de bunlar yaşanırken, yani erkek şiddeti oraları da es geçmiyorken, arka mahallelerde yıllardır kıyametler kopuyor. O arka mahalleler kadınların işkencehaneleri ile dolu. Her sınıftan, kimlikten, inançtan, siyasal görüşten erkek, yine her sınıftan, kimlikten, inançtan ve siyasal görüşten kadına şiddet uygulamaya devam ediyor, şiddet uygulamayı kendine hak görüyor. Elbette bunu erkek egemenliğinden ve iktidardan aldığı güçle ve de bu sebeple başına bir şey gelmeyeceğine olan güven ile yapıyor. Bu erkeklerin başına bir şey gelmesi ise kadınların dayanışmasına, bir araya gelerek güçlenmesine ve şiddete karşı ses çıkarmalarına bağlı. O halde SUSMA BİTSİN !