Polen Ekoloji Kolektifi üyesi Umut Şener, Kurdistan doğasının savaş gerekçesi ile yağmalanmaya hazır hale getirildiğinin belirterek, bölgenin sermayeye peşkeş çekildiğini söyledi
“Güvenlik” adı altında savaş politikalarıyla özelikle Amed, Dersim ve Cûdî gibi bölgelerde sistematik bir şekilde ekolojik kıyım yapılıyor. Polen Ekoloji Kolektifi üyesi Umut Şener, Kurdistan’da yaşanan ekolojik sorunlar ile kültürel soykırım arasındaki ilişkilerin yansımalarını değerlendirdi. Fırat – Dicle havzasının, dünyanın en eski tarım alanı ve yerleşik yaşama geçişin, devletli toplumların ve aynı zamanda sınıflı toplumların ortaya çıktığı topraklar olduğunu hatırlatan Şener, sınıflı toplumun başladığı tarihten bu yana söz konusu topraklara saldırıların olduğunu vurguladı.
Sûr yağmalanıp tahrip edildi
Kültürel saldırılara örnek veren Şener, “2015’te tarihi Sûr alanına yönelik saldırıları gösterebiliriz. Bazalt taşlara kadar her şey yağmalandı. Ermeni, Süryani gibi Hristiyanlardan kalan evlerde define bulma hayaliyle, tarihi yerleşim alanları tahrip edildi. Bunun yanında savaş politikaları da aynı bakış açısıyla yağmacı bir zihniyetle işletilirken, ‘terörle mücadele’ adı altında, kültürel ve ekolojik olarak değeri çok yüksek bir alan tamamen tahrip edildi. Bu durum, siyasal nedenlerden, politik gerekçelerden ayrı düşünülemez. Karşılığında ise ekonomik getirisi var, birileri bu yıkımı, bu talanı ve yağmayı her koşulda kendileri için ranta çeviriyor” diye konuştu.
Çift yönlü hedef!
“Bölgede sömürgeleştirilme iki yönü ile hedefleniyor” diye devam eden Şener, “Bir yandan emperyalizmin çoklu krizleri ve bunun içerisinde kültürel hegemonya saldırılarını yaşıyoruz. Diğer taraftan ise ekonomik saldırıları yaşıyoruz. Kurdistan ise bu ikisinin iç içe yaşandığı bir yer. Çünkü ulusal haklar anlamında tanınmayan ve tanınmamakta ısrar edilen bir topluluğa ait bir topraktan bahsediyoruz. Doğal olarak da oranın kültürünün yok edilmesi siyasal olarak varlık gerekçelerinin yok edilmesi demek ve siyasal, kültürel olarak da yok saymak demek” diye belirtti.
‘Kurdistan ekolojisi’
Kürt Özgürlük Hareketi’nin dışında ekoloji mücadelesinin Türkiye siyasal gündemine çok geç girdiğini dile getiren Şener, Kürtler ile ekoloji arasındaki bağlamı, Mihrdad İzedi’nin “Bir El Kitabı Kürtler” adlı kitabı üzerinden ele aldı. Kitabın 50’li sayfalarında, “Kurdistan Ekolojisi” başlığının olduğunu ve Kürtlerin uzun zamandır ekolojiyi ele aldıklarını hatırlattı. Şener, şunları dile getirdi: “Türkiye’deki siyasal mücadele hareketleri ekolojiyi çok geç gündemlerine aldılar. Çünkü çok uzun bir süre ana akım liberaller, çevrecilik gibi bir adlandırmayı tercih etti. Şirketleri ve patronları karşısına almadan bir mücadele yürütmek mümkün değil. Mesela AK Belen’deki orman Cengiz Holding için katlediliyor.”
Ormanlar yakılıyor
Orman, toprak ve tarımdan geçim sağlayan halkın geçim kaynaklarının savaş nedeniyle ortadan kaldırıldığını vurgulayan Şener, Kurdistan doğasının savaş gerekçesi ile yağmalanmaya hazır hale getirildiğinin de altını çizdi. Şener, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu ekonomik yıkımın olağan sonucu da Kürdistan insanının batıya göç ederek orada ucuz iş gücüne dönüşmesidir. Bu anlamda sömürgeciliğin temel boyutlarından birisini Kürt işçisinin ucuz emeği üzerinden oluşturuyor. Savaş her şeyin daha vahşi hale geldiği koşullardır; savaş ortamı yiten doğanın, canın bu kadar kolay mazur görülebilmesini sağlıyor. Bir asker ölüyor, bir anda hektarlarca ormanın yanması adeta intikam naralarıyla karşılanıyor. Bu durum elbette sömürgeciliğin daha az ‘maliyetle’ sürdürülmesinin ideolojik koşullarını sağlıyor.”
Kaynak: MA