En son yedi yıl önce Silvan Barajı ile ilgili yazmış, röportajlar vermişim. Aradan geçen yedi yılda; ulus devlet inşasının devam hızı, barajın tamamlanma süresi ve maliyetlerinde artış oldu. Bunca haklı itirazı bugün dahi duymamazlıktan gelen güya iktidarın su işleri, baraj yapımına devam etmiştir. Hasankeyf’te olduğu gibi Gelîyê Godernê’nin tarihi köprüsü dağların dinamitlerle patlatılması sonucu hasar görmüştür. Yakınlarda yaşayan canlılar ve köylüler bu patlamaların yarattığı korku ve tehlike ile yaşamak zorunda bırakılmaktadır. Canlı yaşam için ekolojik kırım olacak Silvan Barajı Gelîyê Godernê’yi ekolojik kırım suç mahalline çevirmiştir.
Gelîyê Godernê’de Silvan Barajı bitene kadar onlarca HES ve su bendi yapılacaktır. Baraj ve uzantısı HES’ler zorunlu olan can suyunu bile yeterli ve düzenli bırakmamaktadır. Birçok balık ve su canlısının yaşamı bitme noktasına gelmiştir. Yapılan kırımları gizleme, doğa talanı ve su metalaştırılırken kullanılan argümanlar hep aynı olmuştur. “Çorak ovalar su ile buluşacak”, “istihdam ve ülke ekonomisine katkı sağlayacak”, “dünyada tarım devi olacağız”, “enerjide dışa bağımlılığımız bitecek”, “enerjiye ihtiyacımız var” gibi söylemler ile oluşacak haklı tepkilerin önüne geçmeye, suçun üstü örtmeye çalışılmıştır. Sulu tarım yapılarak verim alınmaz, doğru bir tarım politikası olmazsa su da çözüm olmayacaktır.
Genellikle vadiler, kuşların uçuş koridorları olup oradaki ormanlık alanlar da göç yolları üzerindeki dinlenme merkezleridir. Silvan Barajı ile oluşacak dolgu, ormanları yok edip koridoru dolduracak ve kuşların yaşam koridorları da ellerinden alınacaktır. Güvenlik ve ulaşım nedeniyle insanların ulaşamadığı bu alanda domuz, tilki ve onlarca sürüngen canlı türünün doğal yaşam alanları sular altında kalacak ve yaşam şansları kalmayacaktır.
Gelîyê Godernê; Biyolojik çeşitlilik ve endemik bitki türleri ile nesli tükenmek üzere olan birçok canlı türüne ev sahipliği yapar. Kekikleri, melengiçleri, meşelikleri, şelaleleri ile önemli yaşam alanlarına sahip bir kanyon olan vadi, biyolojik çeşitlilik açısından endemik flora ve faunaya sahiptir. Aslında adı konulmamış ve tespit edilememiş onlarca türün olduğu, on binlerce yıllık geçmişinden anlaşılabilir. Sistemce her türlü engelleme yöntemi kullanılmış, güvenlik bölgesinde yıllarca süren yasaklardan dolayı bu türlerle ilgili çalışmalar yapılamamıştır.
Güvenlik barajı olan Silvan Barajı ile onlarca köy ve yaşam alanı yok edilecek, yüzbinlerce insan en nihayetinde zorunlu göçe tabi kalacaktır. Gönüllü istimlak süreci sonuç vermezse, kamu yararı maddesi devreye giriyor, o da sonuç vermezse acele kamulaştırma ile insanların yaşam alanları gasp edilerek göçertilmektedir. Tekçi ulus devlet aklının yüzyıllık politikası canlı yaşamı yok etmeye devam etmektedir.
Barajların hele Silvan Barajı’nın kurulduğu yer ve topografya açısından baraj göletinde birikecek toprak, tarımda ya da yaşamın hiçbir alanında kullanılmayacak zehirli bir çökeltiye dönüşecektir. Dünyada birçok ülke bu sorunla karşı karşıya kalmış ve çaresizce çözüm aramış ve en nihayetinde süresi dolmadan baraj terkedilmiştir.
Bu ve benzeri barajların kuruluş amaçlarından biri endüstriyel tarım politikalarını desteklemektir. Beraberinde destekleyici yanlış politikalar da hayata geçirilmiştir. Tarımda toplulaştırma hamlesi ile, olabildiğince organik tarım ve hayvancılık yapan küçük çiftçiler, bitirilmeye çalışılmaktadır. Küçük alanlar birleştirilerek birleştirilmekte ve sermayeye sunulması planlanmaktadır. Desteklemeler de bu tarım politikası neticesinde belirlenmekte ve geçimlik çiftçi sisteme mecbur bırakılmaktadır.
Silvan Barajı da dahil tüm barajların beraberinde getireceği en önemli tehlikelerden biri, suyun piyasalaşmasının önünün açılmasıdır. Tüm canlıların yaşam hakkı olan suyun tekelleşmesi, sermayeye devredilmesi, ticarileşmesi kabul edilmezken, su da enerji dağıtımı gibi su tekellerine ihale edilerek sulamada kullanılacak su, artık vanalardan ve parayla akacaktır. Doğal olarak küçük çiftçi de büyük çiftçi ile baş edemeyip sistemin sömürebileceği bir hal alacaktır.
Canlıların yaşam alanlarının tahrip ve talan edilmesi bir an önce durdurulmalı, ekolojik kırımla sonuçlanacağı bilinmelidir. Doğal yaşam hakkı duyarlılığından uzak, bilgiden yoksun, oluşacak yaşam hakkı ihlalleri, yıkım, talan ve tahribatlar ile ekolojik kırımın faili olacaktır. İnsanın doğanın bir parçası olduğu bilinciyle tüm varlıkların birlikte-barışık ve dayanışmacı yaşamasının doğru olduğu unutulmamalıdır.