DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, taşımalı asker ve polislere dair muhalefetin sessizliğine tepki göstererek, “Her bir kaçak seçmene karşı iki kişiyi kazanmamız gerekiyor. Bu düzenbazlara ve yalancılara karşı bu oyunları boşa çıkartacak güçlü bir iradeye sahibiz” dedi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) il eşbaşkanları, partinin genel merkezinde toplandı. Yerel seçimlerin tartışılacağı toplantı öncesi DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan açıklamalarda bulundu. Dünya genelindeki savaşlar nedeniyle bir belirsizlik ve düzensizlik halinin mevcut olduğunu belirten Tuncer, “Vekalet savaşları başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın birçok yerinde hegemon güçlerin kıvılcımıyla devam ettiriliyor. Rantı elde edenin yaşadığı coğrafyada savaşlar olmuyor. Savaşlar daha çok emekçilerin, ezilenlerin yaşamış olduğu bölgelerde oluyor. Rantı elde edenle savaşta yaşamını yitiren insanlar aynı değil, hep beraber izliyoruz. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde de hem bu enerji sahalarına sahip olmak hem bu enerjinin güvenli bir şekilde kendi ülkelerine taşınması mücadelesi ağırlıklı olarak devam edecek gibi duruyor. Bu savaşların, bu çatışmaların, bu vekalet savaşlarının yoğun olarak yaşandığı yerlerden birisi de bizim de yaşamış olduğumuz Ortadoğu coğrafyasıdır” dedi.
Türkiye’nin İsrail’e gönderdiği ‘parçalar’
İsrail’in Gazze’ye dönük saldırılarına dikkati çeken Bakırhan, “Gazze’de Filistin halkına bir soykırım uygulanıyor. Ciddi bir işgal politikası devam ediyor. Bunu da biraz önce bahsettiğim gibi alan kapmaya, enerji hatlarının güvenli bir şekilde batıya taşınmasından bağımsız düşünmemek gerekiyor. Şimdi yeni bir savaş, çatışma alanı daha ortaya çıkardılar. Kızıldeniz’de hep birlikte izliyorsunuz. Kızıldenizde’de artık savaş gemileri var. Belli ki orası yeni dönemde ciddi bir savaş ve çatışma alanı olmaya devam edecek. Kan üzerinden rant devşirmeye çalışıyorlar. Kan ve savaş üzerinden kendi yönetimlerini ve bekalarını yaşatmaya çalışıyorlar. Diyalog yok, barış yok, meseleleri müzakere ile değerlendirme durumu asla yok” diye kaydetti.
Türkiye’nin “savaş politikalarını tetikleyen, destekleyen ve hegemon güçlerden bağımsız olmayan bir duruş” ortaya koyduğunu söyleyen Bakırhan, Türkiye’nin İsrail’e gönderdiği “parçaları” hatırlattı. Bakırhan, “En son TÜİK çok önemli bir şey söyledi. TÜİK, aslında bizim dile getirdiğimiz, bütün sol sosyalist güçlerin dile getirdiği bir gerçekliği aslında itiraf etti. Diyor: Türkiye İsrail’e silah göndermedi, sadece parçalarını gönderdi. Eskiden Yeşilçam filmleri vardı; ‘Ben adam öldürmem ama cinayet işlerim’ diyorlardı o filmlerde. Şimdi doğru silah göndermemişler, parçalarını göndermişler. Sadece montajını İsraillilere bırakmışlar. Bununla da övünüyorlar” ifadelerini kullandı. Bakırhan, Ortadoğu’da sorunların tamamının diyalog ve müzakere ile çözülebileceğine inandıklarını vurguladı.
‘Akşener yargılanmalı’
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in 1990’lı yıllarda yaşanan faili meçhul cinayetlere dair “mertçe işleniyordu” açıklamasına dikkati çeken Bakırhan, söz konusu açıklamayı yapan Akşener’in yargılanması gerektiğini söyledi. Bakırhan, “Öldürmenin, kaybetmenin, faili meçhul cinayetlerin namertçe olduğunu söylemiştik, onu tekrar ediyoruz. İranlı alim, düşünür Hafizi Şiraz bir kitabında ‘zalimler hedefine ulaşamaz’ demiştir. Biz de buna katılıyoruz. Başta her gün Kürtleri idam sehpasına götüren İran olmak üzere, başta Ortadoğu’da savaş yanlısı olan, başta Kürt meselesinde çatışmayı, faili meçhul cinayetleri, öldürmeyi, tutuklamaları hayata geçiren zalimlerin asla ve asla hedeflerine ulaşmayacağına biz de inanıyoruz” şeklinde konuştu.
‘Asgari ücret açlık sınırırın altında kaldı’
Bakırhan, ekonomideki gidişata işaret ederek, şunları söyledi: “Asgari ücret açıkladılar, günlerce onunla övündüler. 17 bin 2 lira, 2 lira da üzerine koydular ama bir ay geçmeden açlık sınırı 17 bin 440 lira oldu. Yani bir ay içerisinde övündükleri o yüksek dedikleri asgari ücret şu anda açlık sınırının altında kaldı. On bir ay sonra nasıl bir noktaya geleceğini takdir edersiniz. Düşünün Türkiye’de yoksulluk sınırı 48 bin 500 liraya çıktı. 48 bin lira yoksulluk sınırıdır, 17 bin lira ile insanların ailelerini nasıl geçindireceğini gerçekten merak ediyorum. Öyle bir noktaya getirdiler ki Türkiye artık bir kart toplumu oldu. Her emekçinin cebinde 3-5 tane banka kartı bulunuyor. Bir yerden çekiyor diğerinin asgarisini yatırıyor, oradan çekiyor diğerininkini yatırıyor. Yani toplumu kart toplumu haline getirdiler. Neredeyse o sirkteki cambazlar gibi oradan oraya koşturmaya ve bir biçimiyle ay sonunu getirmeye çalışan bir toplum haline geldik. Takip ediyorsunuz her gün gencecik insanlar, her gün çoluk çocukları olan ailenin bireyleri intihar ediyor. İntiharın temel sebebi bu yoksulluktur, bu ekonomik çıkmazdır, bu yaşadığımız ekonomik kaostur. Yine cinnet toplumu haline geldik. Her gün katliamların, kavgaların, aile içi meselelerde en basit en sıradan sebeplerle insanların öldürüldüğü bir cinnet sürecini hep birlikte yaşıyoruz.”
Halk oylaması
DEM Parti’nin halk oylamalarına da değinen Bakırhan, şöyle devam etti: “Yakın zamanda bir ön seçim süreci geçirdik. Yeni bir yöntemdi. Yani merkeziyetçiliği bir kenara bırakan halkı esas alan, halkın yaşadığı yerde kendisini yönetecek yöneticileri seçmesini sağlayan bu düşüncenin çok değerli ve çok kıymetli olduğunu belirtmek istiyorum. Evet günün sonunda kimi yerlerde yetmezlikler, eksiklikler çıkmış olabilir ama dünyada hiçbir yerde denenmemiş böylesine demokratik yöntemi ilk defa uygulamak da çok değerli çok kıymetli. Eminim ki ortaya çıkan eksiklikler yanlışlıklar varsa bunların önümüzdeki dönem tekrar etmemesi için de bir çaba içerisinde olacağız.
Biz böylesine demokratik yöntemler denerken, onlar yine oyunlarla ve hilelerle bizim bu irademizi gasp etmeye çalışıyorlar. Seçime 2 ay gibi kısa bir süre kaldı. Eminim bölgede yaşayan Amed, Batman, Siirt, Wan, Kars bütün Kürdistan ve batı illerinde yaşayan insanlarımız bu kayyımları göndermenin heyecanını yaşıyorlar. Şimdi bunu hükümet de gördü. Asker, polis, jandarma nerede kolluk varsa özellikle Kürdistan’a kazanacağımız kentlere kaydırmaya çalışıyorlar, taşımaya çalışıyorlar. Nerede bir kışla varsa, nerede bir askeri nöbet kulübesi varsa yüzlerce-binlerce asker ve polis taşıyorlar. Görenler de zannedecek ki bu kolluk güçleri seçimde oy kullanmak için bu kadar bir heyecan yaşıyorlar. Öyle bir durum yok. AKP’ye oy kullanmak için taşıyorlar. Şimdi burada yine Kürdün yaşadığını emekçinin yaşadığını görmeyen buna sessiz kalan tekki koymayan bir muhalefetle bir sivil toplumla karşı karşıya kaldık.
Muhalefet ses etmedi
Biz her yerde dile getirmemize rağmen özellikle Türkiye’de siyaset yaptığını söyleyenler buna bir ses vermediler, itiraz etmediler, gündemlerine almadılar. Kürdistan coğrafyasında yaşananlara duyarsız bir muhalefet ile karşı karşıyayız. Ama emin olun biz bu meselenin, bu zorba yaklaşımın, bu hileci yaklaşımın kesinlikle peşini bırakmayacağız. Bu düzenbazlara, yalancılara karşı, bu oyunları boşa çıkartacak güçlü bir iradeye sahibiz. Bunun gibi yüzlerce, binlerce oyunla karşılaştık. Bu çelik irade bunların tamamını boşa çıkardığı gibi bunu da boşa çıkaracağımıza eminiz. Bunun için çeşitli açıklamalar yaptık. Başta Kürdistan’a kaydırılan seçmenler dahil olmak üzere itirazlarımızı reddeden savcılar, hakimler, seçim kurulları olmak üzere tamamı hakkında suç duyurusunda bulunacağımızı belirtmiştik.
İki kişiyi kazanacağız
Şimdi bizlere büyük görevler düşüyor, en başta da siz il eş başkanı arkadaşlarımıza çok büyük görevler düşüyor. Evet onlar kaçak seçmen taşıyorlar, irademizi gasp etmeye çalışıyorlar. Onların getirdiği her bir kaçak seçmene karşı biz iki kişiyi kazanmamız gerekiyor. Kendi halinde bırakırsak sonuçlar ortada. Kazandığımız oy oranının üzerinde bir seçmen taşıması var. Size soruyorum, bunu nasıl alt edeceğiz? Çok kolay. İkna edeceğiz, kazanacağız. Demokratik yerel yönetim anlayışımızı anlatacağız. Dünyaya örnek olan demokratik yöntemlerimizi anlatamaya çalışacağız. Bunların usulsüzlüklerini, yolsuzluklarını anlatacağız. Bunların savaş politikalarını benimsediğini, diyalog, müzakere, barıştan, farklılıktan anlamadıklarını anlatmaya çalışacağız.
Şimdiden tezi yok her bir arkadaşımız ki özellikle kendi kentinde seçmen olan arkadaşlarımız dünyanın neresinde olursa -bırakalım Türkiye metropollerini- bunlara ulaşmak, onları gerçekten bu vicdani, ahlaki, düzenbazlara karşı en kararlı bir şekilde iradelerini ortaya koymaya bir çağrı yapmamız gerekiyor. 7 bin karşısında Siirt’in, Batman’ın, Kars’ın 15 bin seçmen olup oyunu kullanmaya gelmeyen insanımızı taşıması gerekiyor. Yine buradan siyasi partilere çağrı yaptık, ne kadar karşılığı olur bilmiyoruz. Onların gündemi farklı. Hangi zenginin nerede belediye başkanı olacağıyla ilgileniyorlar. Onlar öyle demokrasi ya da demokratik yöntemlerle kent dinamiklerinin katılımıyla aday belirleme ile ilgilenmiyorlar. Bütün siyasi partiler kendi arasında hangi müteahhittin, hangi zenginin belediye başkanı adayı olacağı kavgasını yürütüyor. Bakın bizim genel merkezimizde tek bir tane aday adayı yok, tek bir tane aday yok. Tek bir kavga yok. Çünkü biz onlara işaret ettiğimiz yer halkın kendisidir. Halkın ortaya koyduğu tercih de esas olduğu için burada bir şey yok. Barolara çağrı yapıyoruz. Barolarımız hukuk kuruluşları, insan hakları derneği bu yobazlığa, bu düzenbazlığa karşı çıkmalı, onlar da suç duyurusunda bulunmalıdır. Bunu ilgili yerlere taşımalıdır.
Yürüyüşü destekliyoruz
Birçok kurumumuz Sayın Öcalan’a özgürlük ve üzerindeki tecridin kaldırılması için 1-15 Şubat tarihleri arasında bir yürüyüş gerçekleştirecekler. Biz de DEM Parti olarak bu yürüyüşü destekliyoruz. Tecrit sorunları çözmüyor, derinleştiriyor. Türkiye ekonomisini bu hale getiren tecrit şahsında Kürt sorununun çözümsüz kalmasıdır. Gerçekten bu ülke Ortadoğu’da barışı temsil edecekse, askeri üs yerine kendi demokratik değerlerini götürmek istiyorsa tecridi kaldırarak, diyalog ve müzakere ile Kürt sorununun çözümüne dönmesi gerekiyor. Biz Kürtlerin, Alevilerin, kadınların, emekçilerin, gençlerin olmadığı hiçbir denklemde yer almayacağız. Onların siyaset tarzı yalan dolan olabilir ama bizimkisi diyalogdur, müzakeredir, Türkiye uzlaşısıdır. Bu zemini büyütmek ve başarıyla ulaştırarak bu ülkeden öğrencilerin aç kalmadığı, okullarını terk etmediği, insanların yoksulluktan dolayı intihar etmediği, bu cinnet toplumundan kardeşçe birlikte insanca yaşayacağımız bir demokratik Türkiye yaratmaktır.”
HABER MERKEZİ