İsa Balcı ile son kitabı Ahmet’i konuştuk. Balcı kitabını şöyle anlatıyor: ‘Ahmet için çok katmanlı, en azından benim düş dünyamda çok katmanlı ama kısaca bir arkadaşlık hikayesi diyebilirim. Bireyin küçük kıyametleri ve toplumun büyük kıyametlerinin sergisi’
Hüseyin Kalkan
Gezi ile birlikte yazmaya başladı. Bir daha durmadı. Kendisini şimdiye kadar yazdığı politik öykülerle tanıdık, elimizdeki son kitabı bir novella, (anlatı veya kısa roman) burda başladık sohbette. İsa Balcı’dan söz ediyorum. Son yılların üretken yazarından. Anladığım kadarı ile artık derdine öykü de yetmemiş, anlatmaya başlamış. Sözcükler arasında sesi duyuluyor. Biraz hüzünlü biraz sitemkar. Neden novella diye soruyoruz. Kısacık yanıtlıyor ve yanıtı derdini anlatmaya yetiyor: “Ahmet’i yazmaya başlarken aslında öykü dosyası olarak düşünüyordum. Bilinçli olarak birbirinin tekrarı olan on iki öykü yazmıştım. Dosyayı tekrar okurken Rilke’nin ‘Paramparça olmuş hayatın hikâyesi ancak ufak tefek parçalar halinde anlatılabilir’ sözü anlatılan kişinin kafa dağınıklığını daha iyi yansıttı. Öyküleri bölmek yerine blok metin olması kendiliğinden ortaya çıktı. Aslında novella olmasını ben değil hikayesini anlatan karakter istedi.”
Ülkenin günlüğü
Yazın türleri iç içe geçer. Roman dersin bakarsın şiir gibi akar. Anlatı dersin, günlük olur vs. Bu bir handikap değil bir zenginlik, bir ustalık. Kısaca edebiyatın bir güzelliği. Kitabı ile ilgili Balcı bu iç içe geçme durumunu şöyle anlatıyor: “Bir bakıma günlük denebilir ama ben günlük demeyi tercih etmiyorum. Edebiyatın “andan” başlayarak, dünyaya yayılan tanıklığın anlatımıdır diye düşünüyorum. Ezilenlerin, işçilerin, Kürtlerin, devrimcilerin, kadınların, LGBTİ + kısaca sistem tarafından düşman bellenmiş tüm kesimler için hafıza, bellek yaratmaya çabası. Bunu yaparken dikkat ettiğim yegane düşüncem benim olanı savunmak ve orada kalmak. Bizim olanı savunmak.”
Bizim olanı savunmak
Bir önceki paragrafın son güzel cümlesini çalıp bir ara başlık yaptım. Farkındasınız. Biliyorum. Güzel şeyler benim olsun isterim ve bizim olanı savunmak isterim: “Teknik olarak otobiyografik değil. Ama ülkenin röntgeni diyebiliriz. Tabii bazı öyküler benim de yaşadığım anlardan yola çıkarak yazdığım metinler ama aslında hepimizin büyük çoğunluğun yaşadığı meseleler. Bazı öykülerde yazarın duygusu artar, kendisine daha yakın hisseder. Meseleyi daha iyi bilir, tanıklık etmiştir. Belki burada teknik meseleyi biraz açmak gerekiyor. Öykü kurmaca bir metindir. Doğruyu bozmadan gerçeği, gerçeği bozmadan doğruyu anlatma işçiliği. Sanki bu cümleden yola çıktığımda yazdıklarım bir otobiyografi gibi değil.”
Yeni İsimler
Ben geçmiş meseleler derken aslında Gezi’yi kast etmiştim. Gerisini İsa Balcı getirdi: “Bunu şöyle açıklayayım. Eski meselelerden kastınız eğer cinayetse hala cinayet işleniyor. Ülkenin eskiyen meselesi ezilenler açısından yok. Egemenler açısından da yok. Ülke bir cinayet kataloğu gibi. Dün Erdal Eren’i asanlar bugün Berkin Elvan’ı katletti. Yarın dünyanın kuzeyinde olan bir ülke gibi olacaksan evet bunlar eski mesele. Sadece mezar taşlarına yeni isimler yazıyoruz. Yaşadığım zaman açısından 90’ların ortası ve 2000’ lere daha çok tanıklık etmiş biriyim. Dediğinizin haklılık payı var. 2000’lerin panoraması.”
Egemenler biz bencil yapıyor
Balcı’ya göre sadece Türkiye’de değil dünya genelinde büyük bir kültürel çoraklaşma yaşanmakta. Bu çoraklaşmayı şöyle anlatıyor yazar: “Türkiye de kültür ve sanat dünyadan kopuk değil. Dünyadaki kültür sanat çok uzun zamandır üretmiyor. Felsefe üretimi yok, bilim ve siyaset üretimi yok. Sanatın işleyeceği konular doğa ve insandan uzak. Bunun asıl nedeni kapitalizm ve bizlerin örgütsüzlüğü. Bence sanat doğanın içine kapitalizm tarafından yerleştirilmiş kötülüğü estetik anlatımla çekip atmaktır. Fakat bu kadar tektipleşen dünyada özellikle ülkemizde bu pek mümkün görünmüyor. Okuduğumuz çoğu kitapta şehir tasviri neredeyse yok çünkü şehirlerin estetik dokusu yok edildi. Artık yazar çevresine baktığında haliyle beton blokları görüyor. Onu etkileyecek manzara olmadığı için daha kişisel ve içsel bir yolculuğa çıkıyor, ama bu da bir süre sonra beraberinde benzeşmeleri getiriyor. Gezi direnişinden hemen sonra “çaya bisküvi bandırma” edebiyatından yani ah doksanlar ne güzeldi. Soba yanıyordu ve Orhan Gencebay dinliyorduk. Şimdi ise en yalnız benim. En yalnız olan yazarımız hapishanelerdeki tecrit koşullarından habersiz. Öykülerde, romanlarda eksik olan ya da eksiltilen şey umut. Peki bu kadar çok benzer kitabın yayınlanıyor olmasının nedeni nedir? Bence tamamen politik tercih. Sanat bu ülkenin kazanının altındaki ateşi yakacak yegane kıvılcım ve egemenler bunun farkında. Egemenler bizi birey değil bencil yapmak istiyor.”
Şöyle bitiriyoruz sohbeti: “Son olarak Ahmet için çok katmanlı en azından benim düş dünyamda çok katmanlı ama kısaca bir arkadaşlık hikayesi diyebilirim. Bireyin küçük kıyametleri ve toplumun büyük kıyametlerinin sergisi. Bu vesileyle Ahmet’in kapağını ruhuna uygun resmeden ressam Deniz Sarıkaya’ya sizin aracılığınızla teşekkürlerimi ileteyim.”
Balcı ve yazdıkları
İsa Balcı, şimdiye kadar neler yazdığını şöyle özetliyor: “Ahmet, son çalışmam. Öncesinde sırasıyla;
Taze Yasin davası; 12 Eylül’den Gezi direnişine kadar süreci anlatmaya çalıştığım öykülerden oluşuyor.
Roni; Hendek direnişlerinden 10 Ekim Katliamı’na kadar olan süreci anlatmaya çalıştım.
Bisikletçi; Gecekondu mahallesinde yaşanan ve gelişen olayları öykülerin çocuk kahramanı Can’ın anlatımıyla okuyoruz.
İnek; Açıkçası şu an içinde bulunduğumuz yabancılaşmayı anlatıyor. Öyküler eski Rusya ve Fransa’da geçiyor. İçinde savaş, ezen ezilen çelişkisi, işçi kadın öyküleri bulunmakta. Gecenin Sonuna Yolculuk kitabında “vazgeçe vazgeçe başka birine benzedim” diyor yazar. Bence şu an içinde bulunduğumuz durumu en çarpıcı şekilde anlatan cümle”.
İsa Balcı kimdir?
1979 yılında İstanbul’da doğan İsa Balcı, Erzincanlı bir ailenin 6 çocuğundan en küçükleridir. Ailesi ile birlikte Kağıthane’de yaşayan yazar, ilk ve orta öğrenimini yaşadığı mahallede tamamlamıştır. Lise eğitiminden hemen sonra işçilik yapmaya başlamıştır.
2014 yılında ‘Gezi olayları’ sonrası sadece dijital platformlarda yayın yapan ve sonrasında KHK’lerle kapatılan geziye.org’da düzenli yazmaya başlamıştır. Sitenin kapatılması sonrası yayımlanan yazılarını, bir öykü kitabında toplamaya karar verdi. Balcı geçtiğimiz günlerde gerçekleşen ‘Barışa Ses Olalım’ inisiyatifinin imzacılarındandır.