İklim değişikliğini önlemek adına doğada büyük yıkımlar yaratacak olan nadir toprak element ve mineral madenciliği büyütülüyor. Afrika, Ortadoğu ve Güney Asya’yı mineral madenciliğine açma adımları hızlanıyor
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Kapitalizm dünyada ihtiyaç duyduğu her türden hammaddeye ulaşmak ve sermaye birikimini hem emek hem de doğa sömürüsü ile sürdürüp büyütmek için yeni bir düzen kurma adımları atıyor. Doğası yıkıma uğratılmış, yeraltı kurutulmuş, toprağı ve suyu kirlenmiş olan Afrika, Ortadoğu ve Güney Asya coğrafyalarında paylaşım savaşları yaşanırken, halklar, doğal yaşam ve tüm canlılar için adeta bir cehennem yaratılmak isteniyor. Bu hedefle hazırlanan bir raporun Riyad’da sunulması ise dikkat çekici.
‘Gelecek Mineralleri Forumu’
Merkezi İskoçya’da bulunan araştırma ve danışmanlık şirketi Wood Mackenzie tarafından hazırlanan ve Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’daki ‘Gelecek Mineralleri Forumu’nda sunulan “Süper Bölgeler: Enerji Dönüşümü Nasıl Sağlanır?” başlıklı rapora göre, maden zengini “Süper Bölgeler”in dünya genelinde enerji dönüşümünün gerçekleştirilmesi için büyük katkı sağlayacağı iddia edildi. Raporda, küresel kobalt rezervlerinin yaklaşık yüzde 80’i, mangan rezervlerinin yüzde 44’ünün yer aldığı ve küresel grafit rezervlerinin yüzde 21’inin Afrika’da işlenmeyi beklediği belirtildi.
400 milyar dolar yatırım
Türkiye’nin de arasında bulunduğu; Afrika, Ortadoğu ve Güney Asya’daki maden zengini ülkelerin oluşturacağı “Süper Bölgeler” için 400 milyar dolarlık ilk yatırım tutarına ihtiyaç duyulduğu raporda vurgulandı. Afrika’da bakır ve kalay rezervleri ise ‘benzersiz’ olarak değerlendirildi. Raporda, Afrika’da gelişmemiş finansal ekosistem, altyapı olanaklarının yetersiz olması ve Afrika ülkelerine yatırım iştahının yeterli olmaması, bu kaynakların kullanılmasındaki “zorluk” olarak nitelendiriliyor.
Ekonomik talep!
Enerji teknolojileri için gerekli minerallerin üretiminde küresel güç olmanın mümkün olup olmadığı tartışılırken kritik madenlerin çıkarılması, rafineri ve döküm gibi alt ve üstyapı işlemleri için yatırım planları gerekiyor. Rapora göre süper bölgeler: ekonomik, coğrafi ve kültürel olarak benzerlik gösteren ve maden rezervi açısından zengin, işleme yeteneği ve finansal desteği bulunan ve işlenen madenler için ekonomik talep yaratabilen ülkeleri kapsıyor.
‘Süper Bölgeler’de finans!
Raporda, madencilikte ‘Süper Bölgeler’in oluşturulmasında Ortadoğu ve Afrika’nın finansal ve altyapı problemlerinin çözümü için önemli rol oynayacağı vurgulanırken, trilyon dolarlık devlet fonlarını yöneten Ortadoğu ülkelerinin, fiziksel altyapı ve madencilik konularında bölge dışında yatırım yapma tecrübesine sahip olduğu belirtiliyor. Ayrıca, Ortadoğu ülkelerinin, bu tecrübelerinin madencilikte Süper Bölge için de mineral tedarik zinciri oluşturulmasında kaldıraç etkisine sahip olacağı ifade ediliyor.
Hindistan’ın elektrikli araç hedefi
Ortadoğu, küresel petrol rezervlerinin yüzde 35’ine sahip ancak kobalt, nikel, lityum ya da grafitte anlamlı miktarlarda üretim gerçekleştiremiyor. Rapora göre bu durum Süper Bölge’deki yatırım olanaklarının ortaya çıkmasına yardımcı oluyor. Rapora göre, Güney Asya Bölgesi ne Ortadoğu gibi finansal yeterliliklere ne de Afrika gibi doğal kaynaklara sahip ancak talep ve üretim tarafında güçlü yönleri bulunuyor. Hindistan’ın 2020’ye kadar 152 gigavat güneş enerjisi kurulu gücü, 2050’ye kadar ise 19 milyon elektrikli araç hedefi mineral talebinin bu bölgede oldukça fazla olacağının göstergesi olarak görülüyor.
Mineral madenciliği yıkım demek
Kapitalizmin küresel ısınmaya karşı ortaya koyduğu dönüşümün temel nedeninin, uzun yıllardır içinde debelendiği yeterli büyümeyi sağlayamamasından kaynaklı olduğu biliniyor. Büyüyememe sorunu kapitalizm için bir varlık ve yokluk sorunudur. Kapitalizm, neden olduğu iklim sorununu fırsata çevirip yeniden yüksek büyüme olanaklarını yaratmak istemekte. Bugün yaşamı adeta yok oluşa bağlayan nedenlerin başında, aşırı üretim ve tüketimi sürdürmek amacıyla konvensiyonel yolla yürüttüğü maden, petrol, kömür, doğalgazın yoğun kullanımıdır. Ancak karbon yakıtların ekosistemde yarattığı yıkımları mumla aratacak bir sürece ‘yenilenebilir’ enerji adımıyla girildiğini gösteren gerçekler karşımızda durmaktadır.
Madencilik 10 kat artacak
Yeni büyüme hedefi için ihtiyaç duyulan Nadir Toprak Elementleri (NTE) ve mineral madenciliği, kapitalizmin ortaya çıktığından bu yana doğayı yerle bir eden madencilik düzeyini katbekat aşarak, ekolojik krizi çöküşe taşıyacak özelliğe sahiptir. Elektrik üretmek için rüzgar türbinleri ve güneş panelleri ile elektrikli araçların bugün tüketim oranıyla kıyasladığında aynı miktarda enerji sağlamak için konvensiyonel üretimlere göre doğal yaşamı yıkıma uğratacak 10 kat daha fazla madenciliğe ihtiyaç duyulacaktır.
İndiyumda yüzde 8000 artış
Rüzgar Enerji Santralleri’nde (RES) kullanılan temel elemetlerden biri olan neodimyum, dünyada bugün için yıllık olarak yaklaşık 7 bin ton üretilmektedir. Mevcut enerji üretiminin yerine ikame edilmek istenen temiz enerji senaryolarına göre, önümüzdeki 10 yıl içinde neodimyum üretimi 28 milyon tona çıkmak zorundadır. Güneş panelleri üretimi için gerekli olan yarı iletkenlerin imalatında kullanılan indiyum madenciliğinin ise yüzde 8 bin artması gerekecektir.
Lityum ve kobalt
Elektrikli arabaların aküleri için kullanılan (GES ve RES üretimlerinde enerji depolama için gerekli olan lityum aküler hariç) lityum üretiminin yüzde 2.000’den fazla artmasına ihtiyaç vardır. 1 ton bakır elde etmek için 200 ton cevherin çıkarılması, taşınması, ezilmesi ve kimyasallarla işlenmesi gerekirken; 1 ton kobalt elementi elde etmek içinse yaklaşık 1.500 ton cevher kullanılması ve 1 ton kobalt cevherine ulaşmak içinse 7 bin ton toprağın kazılması gerekmektedir. Yani 1 ton kazanılmış kobalt için 10 milyon ton toprağın yerin derinliklerinden yüzeye çıkarılmasıyla ekosistemde büyük bir yıkım ortaya çıkacaktır.
Paylaşım anlaşmaları
Dünyada üstü örtülü yeni bir paylaşım savaşı sürerken, bu süreçte kapitalistler, yeni ittifaklar kurup kaynaklar açısından sınırına ulaştıkları kapitalizmi yeni birikim alanları yaratarak sürdürme peşindedir. NTE ve mineral madenciliği bağlamında kapitalist-emperyalist ülkeler arasında rekabet kızışmış durumdadır. Çin, dünya NTE madenciliğinde ve tedariğinde yüzde 97’lik bir pazara hakim olan emperyal bir güçtür. Çin’in işlenmiş NTE ihracatını durdurması halinde, ABD ve AB’de birçok sektörün üretim yapamaz hale gelme riskine karşı; ABD, Japonya, Avustralya ve Hindistan ‘güç birliği’ için anlaşma imzaladı. Almanya’nın başını çektiği Avrupa Birliği ise Güney Amerika’da Şili ve Arjantin’le anlaşmalar yapıyor. Aynı zamanda Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan’la “yeşil kalkınma, iklim değişikliği” bağlamında mineral madenciliği üzerine imzalar atılıyor.
Suudi, BAE, İran, Irak!
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Ağustos ayında Suudi Arabistan Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanı Bandar bin İbrahim Alkhorayef ile görüştüklerini ve madencilik alanında işbirliğinin önünü açacak bir mutabakat zaptına imza attıklarını söyledi. Bayraktar, anlaşmanın elektrikli araçlar, güneş paneli gibi alanlarda yeni teknolojilerde ihtiyaç duyulan kritik madenlerle ilgili işbirliğini içerdiğine işaret etti. Suudi Arabistan’ın özellikle yeşil hidrojen, rüzgar ve güneş panellerine ilgisinin olduğunu vurgulayan Bayraktar, bu çerçevede 5 bin megavatlık bir kurula güç hedefi olduğunu aktardı.
BAE ile anlaşma yürürlükte
Yine geçtiğimiz günlerde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Birleşik Arap Emirlikleri Yatırım Bakanı ve Abu Dabi Kalkınma Holdingi CEO’su Mohamed Hassan Alsuwaidi ile Bakanlıkta bir araya geldi. Temmuz ayında imzalan: kömür, GES, RES, HES, hidrojen, doğalgaz ve nükleer enerjiyi içeren toplam 24 bin 500 MW’lık anlaşma ile madenler ve yeni teknolojiler kapsamında, nadir toprak elementleri için yapılan anlaşmaya hız verdiklerini açıkladı.
Hedef Kandil Dağı mı?
Diğer yandan Türkiye’ye resmi ziyarette bulunan İran Cumhurbaşkanı Reisi ile Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi 8. Toplantısı yapıldı ve ardından 10 çeşitli anlaşma imzalandı. Anlaşmalar arasında “Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile İran İslam Cumhuriyeti Petrol Bakanlığı Arasında Enerji Sektöründe İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı” yer aldı. Reisi’nin ziyaret amacı Filistin ve PKK sorunu olarak lanse edilse de, Türkiye, İran ve Irak’ın hedefi zengin mineral yataklarının bulunduğu iddia edilen Kandil Dağı ve bölgesini boşaltıp mineral madenciliği hedefiyle sermayeye açmak amacıyla hareket ettikleri belirtiliyor..