Türkiye kara para ile mücadele için uluslararası alanda birçok girişime üye olsa da özellikle 2016 yılından sonra, kırmızı bültenle aranan suç örgütleri liderlerinin yakalandığı; kara paranın transfer edildiği ülkelerin başında geliyor
Yasa dışı yollardan elde edilen gelirlerin tümü “kara para” olarak adlandırılıyor. Kara para aklama mevzusu, dolandırıcılık ve çok sayıda suç örgütüne yönelik operasyon, geride bıraktığımız 2023 yılının büyük bir zaman diliminde sıklıkla konuşulan; ancak tüm boyutlarının şeffaflıkla tartışılmadığı gündemler arasında yer aldı. Türkiye kara para ile mücadele için uluslararası alanda birçok girişime üye olsa da özellikle 2016 yılından sonra, kırmızı bültenle aranan suç örgütleri liderlerinin yakalandığı; kara paranın transfer edildiği ülkelerin başında geldi.
2016 yılında “Varlık Barışı” adlı düzenleme kapsamında kaynağı bilinmeyen varlıkların sıfır vergi ve incelemeye tabi tutulmadan sisteme kaydedilmesi kararı sonrası ülkeye getirilen para, döviz ve altın, Mali Suçları Araştırma Kurulu, Gümrük, Gelir İdaresi ve Vergi denetimlerinin dışında tutuldu. 2016 yılında kaç kişinin ne kadar büyüklükte bir ekonomik varlığı sisteme kaydettiği ise hala bilinmiyor. Bu nedenlerden dolayı Türkiye 2021 yılında Mali Eylem Görev Gücü (FAFT) tarafından kara para finansmanına yönelik üzerine düşeni yapmadığı için gri listeye alındı.
Popüler figürler üzerinden
Türkiye’de kara paranın, popüler figürler aracılığıyla aklandığı ya da çok sayıda mağdur yaratması nedeniyle söz konusu isimlerin popülerleştiği çok sayıda örnek var. Biraz daha geriye gidersek Rıza Sarraf, Sezgin Baran, Thodex’in kurucusu, Çiftlik Bank’ın sahibi, Taşkesenoğulları ailesini hatırlayabiliriz. Son zamanlarda ise güzellik sektörünü sıklıkla duyuyoruz. Birkaç yılda onlarca şube ile servetine servet katanlar, uçak, helikopter yat alanlar… Kendi ismiyle çok sayıda mağazası bulunan aynı zamanda fenomen olan Dilan Polat ve eşi Engin Polat’ın tutuklanması ardından, bu sektörde yer alan çok sayıda kişinin kısa sürede servetine servet kattığı ve buna rağmen ödediği cüzi vergilere rağmen haklarında bir işlem yapılmadığı gündeme geldi. Tüm bu gündemlerin ardından Denizbank’ın şube müdürü Seçil Erzan’ın “ponzi” olarak adlandırılan sistemle özellikle futbol dünyasından çok sayıda kişiyi dolandırdığı kamuoyuna yansıdı. Tabi isimler bununla da bitmiyor, onlarca sosyal medya fenomeninin kara para aklama suçuyla hakkında soruşturma açıldığı biliniyor.
JINNEWS’ten Habibe Eren’in haberine göre; Bu isimler, dolandırıcılık ve kara para aklanan devasa sistemin görünen yüzü. “Peki, kara para mevzusu birkaç isim ve alanla mı sınırlı? Kara para nasıl aklanıyor, genellikle hangi alanlar buna elverişli, söz konusu lobilerin hükümetler ve yargıyla bağlantıları, Türkiye’nin bu noktadaki tutumu, yeraltı ekonomisine insan kaynağı nasıl sağlanıyor?” gibi soruları “Suç ekonomisi” üzerine olan çalışmaları olan ve şu an Ottawa Üniversitesi Ekonomi bölümünde Misafir Öğretim Görevlisi olarak yer alan iktisatçı Prof. Dr. Aylin Seçkin yanıtladı.
Suç ekonomisi neyi kapsar?
Suç ekonomisinin, hukuksal ekonomi ve işgücü piyasaları teorisinin kriminal davranışa uygulanmasını, suçların kapsadığı yasadışı gelir, zarar ve toplumsal ekonomik etkilerin analizi ve teorik olarak modellenmesini içerdiğini kaydeden, Seçkin bu alanda ilk önemli akademik çalışmanın Nobel ödüllü ünlü iktisatçı Gary Becker’ın “Suç ve Ceza” başlıklı makalesine dayandığını aktardı. Ancak bu alanın ekonomi politiği üzerine Bentham’dan beri süre gelen bir literatürün bulunduğunu ifade eden Seçkin, sözlerine şöyle devam etti: “Esasında Becker, suçlunun optimal bir seçim yaptığını, emeğin yasal ve yasal olmayan aktivitelere paylaştırılmasında bireyin optimizasyon yaptığını varsayar. Birey ya da firma kanunu çiğnemenin faydaları ve olası maliyetleri ve zararlarına göre kâr/zarar analizi yaparak optimal bir karar verir. Makale, suç oranı ile yakalanma olasılığı ve yakalanma maliyetinin ters orantılı olduğunu gösterir. Devlet suçluları yakalamak için Gayrisafi Milli Hasıla’nın yüzde kaçını harcamalıdır? Makale, hangi suçlara hangi oranda göz yumulmalı, hangi suçlar hangi cezalarla kontrol altına alınabilir gibi soruların cevaplarını ‘caydırma teorisi’ üzerinden formüle eder.”
Suç işleri piyasası
İş piyasalarının bazı alanlarının kapalı, diploma ve belli sertifikalarla işe alım süreçleri gözettiğini suç piyasasının ise birey için tamamen tam rekabete açık bir ortam sunduğunu söyleyen Seçkin, “Suç işleri piyasası yaşa, dile, formasyona bakmaksızın herkese açık bir piyasadır. Bireysel suç üretiminin yanında küçük çaplı örgütler ya da organize büyük yerel ve global mafya grupları olarak organize olur. Tıpkı bireysel sporlar veya takım sporları ve liglerinin ekonomik modelleme çerçevesini mafya modeli için de kullanabiliriz. Bu organizasyonlar yasal bir firmanın benzeri ekonomik faaliyet organizasyon şemasını izlerler. İş piyasasının dinamikleri ile yeraltı dünyasının iş gücü hareketleri ve kümelenmeleri arasında bir bağ vardır. İşsizliğin hızlı artması, iş güvencesinin zayıf olduğu, dar gelirli yaşam formlarında yeraltı ekonomisine kaymalar hızlanır. Buna örnek Fransa’daki banliyölerdeki uyuşturucu ve silahlı örgüt ve çeteleşmeleri verebiliriz. İstanbul, Ankara, İzmir ve diğer büyükşehirlerimizde gettolaşma bu yapıların hızla artmasına sebep vermektedir” dedi.
Yasadığı ekonomi milli gelirin yüzde 30’ü civarında
Her ülkede “yasadışı ekonomi” olduğunu, devletin bu aktivitelere bakış açısı ve ceza yaklaşımının ise önemli olduğunu kaydeden Seçkin, “Türkiye üzerinden her yıl ortalama 100 ton uyuşturucu geçtiği tahmin ediliyor. Yakalananlar sadece bunun yüzde 5’i civarında. Bu alanda veri bulmak çok zor. Kayıt dışı ekonomi toplam milli gelirin yüzde 30’u civarında. Ancak kayıt dışı ekonominin ne kadarı kara para aklama ile ilgili bunu tespit etmek kolay değil. Bunun için bazı algoritmalar kullanarak MASAK’ın takip etme ve suçluları tespit etme imkanı var. Ancak bu konunun yeterli derecede üzerine gidilmediğini düşünüyorum.
‘Kara paraya takip devletin iradesi ile olur’
Türkiye’nin döviz ihtiyacı sürdüğü müddetçe bu konunun üzerine gidilmesinde isteksizliğin süreceğine işaret eden Seçkin, yurt dışından getirilen servetin kaynağının soruşturmaya tabi tutulmamasının da şeffaflığın önündeki en önemli engel olduğunu ifade etti.
Satış cirolarının çok fazla olduğu, fiş/faturanın düzenli kesilmediği iş kollarında para aklamanın çok kolay olduğunu vurgulayan Seçkin, sözlerine şöyle devam etti: “Fastfood zincirleri, güzellik salonları, araba yıkama yerleri, bir milyoncu tabir edilen satış noktalarında genellikle fiş kesilmiyor ve yüksek cirolar çok sorgulanmıyor. Bir diğer nokta küçük miktarlarda para hareketleri mercek altına alınmıyor. Bunların takibini yapabilecek algoritma ve yazılımlardan bankacılık sistemi yararlanıyor. Kripto para platformları ile ilgili regülasyonlar zayıf olduğu için Türkiye gri listeye alındı. Yasadışı bahis sektöründe de elden para çok yaygındı ve para aklamak mümkündü. Yasa dışı bahsin üzerine daha ciddi gidildiği için burada kara para aklamanın yavaşladığı söylenebilir. Ancak MASAK’ın kara paraya yakın takibi ancak devletin iradesiyle mümkün olabilir.”
Kara paranın aklandığı yerler
Devletlerin söz konusu yapılarla arasına mesafe koyması gerektiğine dikkat çeken Seçkin, “Bu paralar turizm sektöründe, inşaat sektöründe, restorasyon işletmelerinde, kaçak göçmenlerin çalıştığı araba yıkama noktalarında çok rahat aklanıyor. Elden para transferinin mümkün olduğu bazı kapalı fonlar, bazı emlak/arsa satışları, sahte fatura kesen ve bunun takibinin çok zor olduğu alanlarda para aklanması seri şekilde oluyor. Faturaların rahatça kesildiği yerlerden biri de kimi laboratuvarlar, güzellik malzemesi satışları yapan atölyeler. Hepsinin geriye dönük faturalarının incelenmesi sonucunda kara paranın izine rastlanabilir” dedi.
Suç endeksinin en yüksek olduğu ülke Türkiye
Türkiye’nin, suç endeksinde dünya sıralamasında 14’üncü sırada yer aldığına işaret eden Seçkin, Uluslararası Organize Suç İnisiyatifi tarafından oluşturulan “Küresel Organize Suçlar Endeksi 2023 raporunda” Türkiye’nin Avrupa’da organize suç endeksinin en yüksek olduğu ülke olarak rapora yansıdığını aktardı. Keskin, “Bir önceki yıla göre skoru daha da kötüleşen Türkiye, dünyada 193 ülke içerisinde 14’üncü oldu. Küresel Organize Suçlar Raporu, Türkiye’de çeşitli mafya gruplarının hükümet ve diğer siyasetçilerle yakın ilişki kurarak polis ve yargı karşısında koruma sağladıklarının aktarıldığını bildirdi. Türkiye’nin 2023 skoru 7,03 puan olurken bu skor 2021 yılında 6,89 idi. Genel organize suç oranı 7,03 olan Türkiye, alt başlıklarda ise devlet bağlantılı suç aktörleri ve insan kaçakçılığında 9 puan alarak en kötü sonuçlardan birini aldı. Silah ticareti, eroin ticareti ve mafya benzeri suç gruplarında ise Türkiye’nin puanı 8,5. İnsan ticareti puanın 8 olması da bunun Türkiye’de ne kadar büyük bir sorun olduğunu ortaya koyuyor” şeklinde konuştu.
‘İran ile Türkiye aynı sıralamada’
Seçkin, Küresel Organize Suç Endeksi’nin zirvesinde ise 8,15 puan ile Myanmar’ın yer aldığını, söz konusu ülkeyi Kolombiya ve Meksika’nın takip ettiğini İran ile Türkiye’nin ise aynı puan ile yine 14’üncü sırada bulunduğunu kaydetti. Seçkin, Organize Suç Endeks skoru en yüksek olan AB ülkesinin ise İtalya olduğunu sözlerine ekledi.
20 başlık
Organize suç skoru için ülkedeki suç ortamı ve suç aktörlerine bakıldığını aktaran Seçkin, şöyle konuştu: “Bunlar 20 başlıktan oluşurken, başlıklar arasında insan ticareti, insan kaçakçılığı, silah kaçakçılığı, eroin ticareti, kokain ticareti, sentetik uyuşturucu ticareti, mali suçlar, yenilenemez kaynakların yasadışı ticareti, uyuşturucu ticareti yer alıyor. Suç aktörleri için ise mafya grupları, kriminal ağlar, devlet bağlantılı aktörler, yabancı suç aktörleri ve özel sektör aktörleri inceleniyor. İnsan kaçakçılığı birilerinin kendi rızası ile kaçak yollarla bir ülkeye sokulması anlamına gelirken insan ticareti ise kişilerin rızası dışında fuhuş ve zorla çalıştırma da dâhil olmak üzere sömürü için gerçekleştirilen ticaret.”
Türkiye’de cinsel sömürü ve insan ticareti
Raporda Türkiye için, “Asya, Orta Doğu ve Avrupa arasındaki kavşakta yer alan coğrafi konumu ve uzun sınırları, ülkeyi insan ticareti ve insan kaçakçılığı için önemli bir transit ve hedef ülke haline getirmektedir” değerlendirmesinin yer aldığını aktaran Seçkin, “Özellikle cinsel sömürü ve zorla çalıştırma amaçlı insan ticareti Türkiye’de giderek yaygınlaşıyor. Türkiye büyük bir mülteci nüfusuna ev sahipliği yapmaya devam ederken, insan tacirleri bu toplulukların savunmasızlığından yararlanarak kadınları ve çocukları cinsel sömürü için insan ticaretine zorlamaktadır. Genç kızların gayri resmi dini törenler yoluyla zorla evlendirilmesi, ekonomik bir başa çıkma mekanizması olarak giderek yayılmaktadır dedi.
Mafya liderleri İstanbul’da
“Yargı, emniyet ve devletin her kademesinde suçlularla işbirliği yapacak kişiler olmasa suç işlemek bu kadar kolay olmazdı diye düşünüyorum” diyen Seçkin, Türkiye’nin, suç paralarının gelmesi karşılığında suçlulara koruma kalkanı sunduğunu ifade etti. İnterpol’ün kırmızı bültenle aradığı pek çok mafya liderinin İstanbul’da yakalandığını ya da ülkede özgürce suç işlemeye, uzaktan global mafya düzenlerini idare edebilecek altyapıya sahip olduğunu söyleyen Seçkin,“ Böyle olmasa Türkiye’ye sığınmak istemezlerdi” değerlendirmesinde bulundu.
‘Türkiye’de mafya için geniş işgücü havuzu mevcut’
İçine girmenin en kolay olduğu, giriş maliyetlerinin çok düşük olduğu yegane sektörün “suç sektörü” olduğunu vurgulayan Seçkin, “Yüksek enflasyon, gelir elde etmenin zor olduğu Türkiye ve benzeri ülkelerde mafyanın yeni işe alımlarını besleyen geniş bir işgücü havuzu mevcut. Aslında aileler ve hemşerilik üzerinden ilerleyen ilişki temelli kurulan mafya ağları söz konusu. Zengin ve lüks yaşamlar sosyal medya üzerinden mafya sisteminin çalışan havuzunu genişletmesinde en büyük etken. İyi yaşama arzusu insanları bu sektöre daha rahat çekiyor” dedi.
Seçkin, bunlara karşı alınması gereken önlemleri ise şöyle sıraladı: “Cezaların caydırıcı ve yüksek olması, kayıt dışı çalışma önüne çok sıkı engeller konulması, vergi denetimleri, banka ve bankacılık sistemi ve para transferlerinin sıkı kurallara bağlı olması, servet ediniminin açıklanma şartının olması.”
Aylin Seçkin kimdir?
Aylin Seçkin, 1991’de Boğaziçi Ekonomi Bölümünden mezun olduktan sonra, 1991-92 arasında Jean Monnet bursu ile Université Libre de Bruxelles’den Avrupa Ekonomisi üzerine Master derecesini, 1999’da Carleton Üniversitesinden (Kanada) Ekonomi Doktorasını aldı. 2001 yılına kadar Kanada’da Cirano Araştırma Merkezi, Montreal Üniversitesi, Mount Allison Üniversitesi’nde çalıştıktan sonra 2001 yazında Türkiye’ye dönerek Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü kadrosuna katıldı. 2015 yılında Profesörlük derecesini alan Aylin Seçkin, sanat ve kültür ekonomisi ve sanat yatırımları üzerine Empirical Economics, Journal of Cultural Economics, Economics Bulletin’de, nüfus, yaşlanma ekonomisi üzerine çalışmaları ise Economic Modelling gibi çeşitli akademik dergilerde birçok yayın yaptı. Seçkin, hala Ottawa Üniversitesi Ekonomi Bölümünde Misafir Öğretim üyesi.