Devletin “aklıselim aklına” çağrıda bulunan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, çözümde ısrar eden PKK Lideri Abdullah Öcalan’a kulak verilmesi ve oturulup konuşulması gerektiğini belirtti
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin Meclis grup toplantısında gündemdeki gelişmelere ilişkin değerlendirmede bulundu. Konuşmasına, hem iktidara hem muhalefete hem de Türkiye halklarına önemli çağrılarda bulunacağını ifade ederek başlayan Bakırhan, “Umarım herkes kırmızı çizgilerini hem bize dönük önyargılarını bir kenara bırakarak, bugün yapacağımız bu grup konuşmasına 30 dakikasını ayırır” dedi.
‘Sahile vuran insanlıktır’
Irkçılığın dünyada giderek yayıldığını ifade eden Bakırhan, bu durumun savaşlara neden olduğunu ve milyonlarca insanın yerinden yurdundan edildiğini söyledi. Bakırhan, “Dünyanın 3’te biri neredeyse mülteci konumda yaşıyor. Her gün, her an kendi topraklarını değiştirerek, başka diyarlara daha zor bir yaşama göç etmek durumunda kalıyor. Milyonlarca insan hep kaçış halindedir. İzliyorsunuz; sahiller neredeyse her gün 3-5 mültecinin yaşamını yitirdiği cansız bedenlerle önümüze geliyor. Sahillere vuran aslında göçmen ve mülteci cenazeleri değil, insanlıktır. Mülteciler gittikleri ülkelerde de düşmanca bir muameleye maruz kalıyorlar” diye konuştu.
‘Hepimize kaybettirdi’
İktidardan farklı olduklarını ve yeryüzünün bütün insanların olduğunu dile getiren Bakırhan, “Biz iktidarın büyüttüğü yapay bölünmelere değil insanı esas alan ortak yaşamdan yana olduğumuzu her seferinde dile getiriyoruz. Bu milliyetçi ve ırkçı akıl, dünyayı, Ortadoğu’yu ve Türkiye’yi giderek bir uçuruma sürüklüyor. Dünyada ve Türkiye’de bu dalgayı arkasını almak isteyen ırkçı ve milliyetçiler, her gün ülkeye milliyetçilik, ırkçılık, düşmanlık tohumları ekiyor. Türkü, Kürde, Arap’ı, Fars’a, Sünni’yi, Alevi’ye düşman etmeye yeminli siyaset tüccarları yine bu dönemde dünyanın her yerinde olduğu gibi ortaya çıktılar. Birinci yüzyılda milliyetçi ve ırkçı toplumsal sözleşme hepimize kaybettirdi, Türkiye’ye kaybettirdi. İlk yüzyılı savaşlarla çatışmalarla asimilasyon politikalarıyla ret ve inkarla geçirdik” diye kaydetti.
‘Kürt olarak yaşayacağız’
Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girdiğini ve ırkçı çevrelerin hala farklı kimlik ve inançları susturmak istediğini belirten Bakırhan, “Bunu için elbirliği ve ağız birliği etmişçesine yine saldırmaya çalışıyor farklı olanlara. Biz bunlara diyoruz ki; başta biz Kürtler olarak bir yüzyıl daha bizi yok sayan bu anlayışa teslim olmayacağız. Açık söyleyelim biz Türk değiliz, ama bizim Türk halkıyla, Türkiye halklarıyla herhangi bir sorunumuz yok. Biz Kürtler olarak bu bölgede Farslar, Araplar, Türkler hangi haklara sahiplerse onlarla eşit haklara sahip olmak istiyoruz, bunun mücadelesini yürütüyoruz. Hiçbir halkı ve hiçbir halkın hakkını yok saymıyoruz. Biz bin yıllardır bu topraklarda doğduk. Atalarımızın, dedelerimizin mezarları bu topraklarda. Türkiye’de yaşayan Kürtler, Kürt olarak yaşamak istiyoruz. Kürt olarak kalmak istiyoruz. Başka bir kimliğin zorla dayatılmasına tekçiliğe karşı olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Bu yüzyıllardır böyleydi. Bundan sonra da böyle olacak. Bu ırkçı, milliyetçi haykırışlara, bu ırkçı, milliyetçi dalgaya asla teslim olmayacağımızı bir kez daha belirtmek istiyorum” ifadelerini kullandı.
Asimilasyona tepki
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’ın “asimilasyona karşı en büyük silah çocuklarımıza anadillerinde öğrenmek” şeklindeki sözlerine de işaret eden Bakırhan, konuşmasına şöyle devam etti: “Peşine de Kürtler hariç diye ekliyor. Bizim de buna sessiz kalmamızı istiyor. Biz diyoruz ki; Türkler için bu anadili hak gören Erdoğan, Kürtler için de bu sözlerini tekrar eder mi? Tekrar etmeye var mı? Anadil Kürtlerin de hakkıdır, Kürtlerin hakkını yok saymak bu söylemleri boşa çıkarır.
Bu tabloya itirazımız var
Bakın Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından hazırlanan sosyo ekonomik gelişmişlik endeksinde illerin sıralamasını birazdan göstereceğiz. Bu haritada yine Kürtlerin payına yoksulluk açlık düşüyor. Yine işsizlik düşüyor. Biz kardeşiz Kürtlere eşit davranıyoruz diyenlere bizzat bu tabloyu göstermek isterim. Bu gösterilen Kürt illeridir, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Kürt coğrafyasıdır. Bu tabloya bakınca yüzyıldır ne yaşadığımızın en iyi fotoğrafı bu tablodur. Sadece diline, kültürüne, yaşamına, özgürlüklerine bir düşmanlık yok, ekonomik olarak aç bırakma, yoksul bırakmaya çalışıyorlar. Bizim itirazımız bu tabloyadır, bu tabloda özellikle Kürt illerinin bulunduğu bölgelerin renklerinin de Türkiye’nin diğer bölgeleriyle aynı olmasıdır. Başka bir derdimiz yok. Şimdi bu milliyetçi ve ırkçılar diyor ki, sadece sessiz kalmayın, aç da kalın. Bunu reddediyoruz, buna itiraz ediyoruz. Ben eminim ki hiç bir onurlu Kürt ve diğer milliyetlerden halklarımız da bu tabloyu kabul etmeyecektir, etmemelidir.
Arkasında çete çıkıyor
Bunlar istiyor ki bir yüzyıl daha kadın katliamlarına ses çıkarmayalım. İşçiler katledilsin, buna fıtrat deyip geçelim, Süryanice iki kelime konuşulmasın, Kürtçe bilinmeyen dil olarak geçsin. İhaleler yandaşların elinde dolaşıp dursun. Yine yakın zamanda takip ettiniz, bir moto kurye Somali Cumhurbaşkanın oğlu tarafından katledildi. Evet karşılığında 27 bin lira para cezası verdiler. Bir gram vicdanı olan insana soruyorum. Bir moto kurye kardeşimizin öldürülmesinin bedeli 27 bin lira olarak belirleyen bu yargı mı? Onun arkasındaki iktidar mı bu ülkeyi seviyor? Sahte yerlilik, çakma millilik yetmiyor, sürekli beka diyorlar. Bir bakıyoruz arkasında bir kadrolaşma çıkıyor. Terör diyorlar, bugün yine açtı ağzını yumdu gözünü iktidarın küçük ortağı. Perdeyi çekiyoruz, arkasında hırsızlık, yoksulluk çeteler çıkıyor.
Topluma bir faydası yok
Bu bin yıllardır böyledir. Kim çok fazla milliyetçilik yaparsa bilin ki arkasını sakladığı suçlar ve günahlar vardır. Bu ülkede değişmeyen bir kural vardır. Kim alçaklık yapıyorsa, kim vatan hainliği yapıyorsa, kim başkasının hakkını yiyorsa, maalesef milliyetçiliğe sarılıyor. Bu milliyetçi ve ırkçı dalga ikiyüzlülüktür. Tarihe bakın hem yakın geçmişe hem de uzak geçmişimize, bu sahte ve ikiyüzlü milliyetçilerin topluma tek bir faydası olmamıştır. Bütün ülke çalışmış onlar, zimmetine geçirmişlerdir.
Başımız dik, alnımız açıktır
Yine son dönemlerde sık sık partimize, halklarımıza dönük bir söylem var. Ona da bir yanıt vermek isterim. Bizi sömürgecilerle, emperyalistlerle aynı cümlede dile getirenlere bu cevabı vermek istiyorum. Kürt halkı da DEM Parti de, DEM Parti’nin geleneğinden geldiği partilerin tamamı da sömürgeciliğe ve emperyalizme karşıdır, karşısında durmuş ve mücadele etmeye devam edecektir. Bu ülkedeki diğer siyasi geleneklere baktığımız zaman asıl onların geçmişinde bugünün de emperyalizm ve sömürgeciliğin etkilerini, izlerini görürsünüz. Allah’a çok şükür bu konuda başımız dik, alnımız açıktır. İlk günden beri ısrarcıyız; Türkiye’nin en temel sorunu Kürt sorunudur ve en çıkar yolu da çözümü dışarıda görmek değil, Türkiye içerisinde çözmektir. Kaybolan şeyi, kaybolan topraklarda ve yerde aramaya devam edeceğiz.
Ülke uzlaşısı
Değerli arkadaşlar dolayısıyla bu alaca karanlık içerisinde bir mum yakmak için iki önemli çağrı yapmak istiyoruz. Birincisi Türkiye halklarınadır. Yükselen milliyetçi ve ırkçı dalgaya karşı bizi ancak ortak değerlerimiz olan barış ve demokrasi bir arada tutabilir, güçlendirebilir. Bu sebeple herkesi güçlü bir ülke uzlaşısına katkı sunmaya davet ediyoruz. Bizler toplumsal uzlaşıyı güçlendirebilirsek, bu milliyetçi ırkçı dalgayı durdurabiliriz. Yine ikinci çağrımız zerre-i miskal kadar bir devlet aklı kalmışsa onadır; Siz de yakinen izliyorsunuz, bölgemizde, komşu ülkelerde ciddi bir çatışma, gerginlik, savaş, kaos hali hakimdir. Bundan çıkmanın en iyi yolu Türkiye’de toplumsal barışı sağlamaktır. Asıl güvenlik tehdidi hakkını arayan, isteyen Kürtler değil, asıl güvenlik tehdidi bu ırkçı ve milliyetçi kesimlerden geldiğini de Türkiye halkları görmelidir. Buna karşı demokratik çözüm ve barış için adım atmak gelecek nesillere olan borcumuzdur.
Çözüm İmralı’da
Eğer halen aklıselim düşünmeye meyilli bir devlet ve onun kırıntısı kalmışsa şu iyi görünmelidir; İmralı kapıları her aralandığında demokratik çözüm umudu büyümüştür, ülke huzura kavuşmuştur. Ülkenin ekonomisi yükseliş trendine geçmiştir. Türkiye’de çözümde yıllarca ısrar eden Sayın Öcalan’a kulak verilmeli ve oturulup konuşulmalıdır. Ülkemizde barışı mayalamak isteyen Sayın Öcalan’a mı yoksa kanayan yaramız üzerinde tepinmeye çalışan, tuz döken bu ırkçı milliyetçilerin zihniyetini mi tercih edeceğiz? Bu iki seçenek arasında bizim seçeneğimizin hangisi olduğu zaten belirtmiştim.
Tarihi Kürt barışı
Herkes bilsin ki bugün artık tek bir ihtimal vardır. Ya toplumsal barışı sağlayacağız, demokratik ve adil bir düzen inşa edeceğiz ya da bu ırkçı milliyetçi dalgaya teslim olacağız. Yani bir devlet aklı ortada yok. Yeni yüzyılın sadece Türkiye için değil tek kurtuluş reçetesi demokrasiye ve ortak akla dayalı uzlaşmadır. Türkiye’de de Türkiye uzlaşmasıdır. Türkiye halkları için tek çıkar yol, tarihi Kürt barışıdır. Demokratik, adil, özgürlükçü bir düzendir. Alevinin eşit yurttaşlık hakkına sahip olduğu, ibadet hakkının güvence altına alındığı, tek bir Ermeni’nin bile güvercin tedirginliği hissetmediği bir ülke olsun istiyoruz. Bunun mücadelesini yürütüyoruz.
AB’nin çöplüğüne dönüştü
İktidar yalnızca bunları yapmadı, yıllarca Türkiye’yi AB’ye giriyoruz diye kandırdılar, günün sonunda Türkiye AB’ye girmedi ama AB’nin çöplüğüne dönüştü. Bakın Avrupa ülkelerinin bütün dünyaya ihraç ettiği çöplerin toplamı 32 milyon ton civarındadır. Türkiye’ye 12,5 milyon ton çöp göndermiş. Yani bütün dünyaya gönderdikleri çöpün neredeyse yarısına yakını Türkiye’ye gönderiliyor. Biz evrensel hukuk olsun, demokrasi olsun, özgürlükler olsun, AB’deki insan hakları ve demokratik değerleri çoğaltalım diyorum, maalesef iktidar bunun yerine çöpleri çoğaltmaya devam ediyor 3-5 kuruş için. Biz bunun da çıkar yol olmadığını, en iyi yaşamın ekolojik değerlere uygun bir yaşam olduğunu, bununla bu ülkenin huzur bulacağını belirtmek istiyoruz. Milliyetçi ve ırkçı dalganın bize dayattığı ülke, emekçilerin aç kaldığı, çocukların fabrikalarda yaşamlarını kaybettiği, velilerin karne günü sevinmediği, ülkenin çöp merkezi haline geldiği, nefes almanın bile zorlaştığı bir ülkedir.
El ele vererek nefes alabiliriz
Değerli dostlar çakma milliyetçilerin bize dayattığı bu nefessizliğe son vermek bizim elimizdedir. Önümüzde bir yerel seçim var. Elele vererek birlikte nefes alabiliriz. Geçtiğimiz hafta 90 merkezde 10 binlerin katılımıyla bir halk oylaması gerçekleştirdik. Dört bine yakın adayımız, delegelerimiz ve kent dinamikleriyle Türkiye’de bir demokrasi devrimine hep birlikte imza attık. Seçim halkın, adaylar hepimizin diyerek milliyetçi, ırkçı merkeziyetçi mantığa da demokrasinin nasıl olduğunu bu seçimlerle bir kez daha cevap verdik. Yerel demokrasiyle nefes alabileceğimizi gördük. Tüm ülkeye de gösterdik. Bu kadar baskıya rağmen dünyada, Türkiye’de demokratik değerleri büyüten, demokratik değerlerde model olan yöntemleri, yolları bulmaya çalışmamızı da ben takdire şayan olarak değerlendiriyorum. Üretenlerin, dert edenlerin, halkların ve inançların yönettiği kentlerde nefes alabiliriz dedik, onun gerekliliklerini yerine getirdik. Bizi nefessiz bırakmak için irademize ipotek koymaya çalışıyorlar.
Hilelere karşı sandıklara gideceğiz
Bu seçim hileleri sadece DEM Parti’nin görevi değildir, Türkiye’deki duyarlı bütün çevrelerin görevidir ve üzerinde durmaları gerekir. Halkımıza da çağrımız var; adalet sizlerin elindedir. Bu arsızlığa, bu hırsızlığa, kul hakkı yemeye dur demek de yine sizlerin elindedir. Hile ve hurdalarına karşı seçim günü en güçlü şekilde sandıklara gideceğiz, sandıkları savunacağız. Bu hile yapanlara da haddini bildireceğiz. Bu hile ve harama karışan, kirli oyuna karışan herkesi de uyarıyoruz. Bakın kimse bu durumun basit bir oyun olduğunu sanmasın. Ben sadece bir kaç kent merkezi ve örneklerini verdim, binlerce bu biçimde küçük farklarla kazandığımız yerlere seçmen kaydırıldı. Bir halkın iradesini hile ile gasp etmek en çok iktidara meşruluk sorunu yaratır. Bu açık bir suçtur. Bu halkın iradesine karşı işlenmiş bir suçtur. Bunun hesabı da bir gün sorulur.
Ne hukuk ne vicdan
Diyelim ki Ankara’dan Türkiye’nin herhangi bir il ve ilçesine seçmen olarak kaydınızı yapmak istediğinizde bizzat kendinizin gitmesi ve açık kimliğinizi ibraz etmeniz lazım. Başka bir şey daha istiyorlar, o ikamette oturup oturmadığınıza dair de, bir fatura götürmeniz lazım. Faturanın sizin adınıza kayıtlı olması lazım. Soruyorum binlerce kişi imza atmadan, nüfusa uğramadan nasıl adresi değişiyor. Hani bunların adında adalet vardı, hani bunlarda vicdan vardı. Bunlar 21 yıldır ülkeyi yönetiyorlar. Ne hukuk ne adalet ne vicdan olmadığını Kürdistan coğrafyasında yaşayan Kürtler ve ekonomik sorunlar yaşayan Türkiye halkları çok iyi biliyor. Bugüne kadar itirazlarımızı yaptık ama şaşırmadık yaptığımız itirazların bir çoğu reddedildi. Vatandaşın gelmesine, kimlik göstermesine gerek yok, fatura ibraz etmesine gerek yokmuş. Ama AKP’liyse. Başka bir partili ise bu prosedür ayrıntılı bir şekilde hayata geçiriliyor.
Suç duyurusunda bulunacağız
Sanıyorlar ki yanlarına bırakacağız. Emin olun bu ret kararını veren ilçe seçim kurulu başkanları hakkında suç duyurusunda bulunacağız. Arkadaşlarımız hazırlanıyor, birçok merkezde seçimi kaybetmemize sebebiyet verecek olan bu 51 bin kaçak hayali seçmen hakkında da suç duyurusunda bulunacağız. Yok öyle bedava AKP’cilik yapıp, gelip oy kullanmak. İlçe nüfus müdürleri hakkında suç duyurusunda bulunacağız. Bu defa atı alan Üsküdar’ı geçemeyecek. Bu defa herkes yaptığı hilenin hurdanın hesabını verecek. Tüm il ve ilçe örgütlerimize ve vekillerimize çağrımızdır, hayalet seçmen avcıları olarak bize düşen görev, her oya sahip çıkmaktır. Halka nefes aldırmayanlara, sandıklarda çalıp çırpanlara güçlü bir cevap vermektir. Emin olun hep birlikte mücadele ederek, onlar bir çaldıkça, bizler iki kazanarak çalmalarının önüne geçebiliriz. 31 Mart’ta zafer kazanacağız.
Zaferin şifresi
Değerli arkadaşlar, 31 Mart’ta zaferin şifresi kent uzlaşıdır. Bizler yerelden demokrasiye, kent uzlaşısından, Türkiye uzlaşısına ulaşmak için mücadele ediyoruz. Derdimiz öyle kimin hangi belediyeyi alacağıyla ilgili değil kim bizimle birlikte hareket etmek istiyorsa demokratik adil bir Türkiye’nin şifresi olan Türkiye uzlaşısına hazır olmalıdır. Bizler güçlü bir demokratik ittifakı, güçlü bir kent uzlaşısını, Türkiye uzlaşısıyla taçlandıracağız. Tek çare budur. Biz kurucu bir iddia ile seçimlere giriyoruz. Kent uzlaşısı, Türkiye uzlaşısı demokratik bir modeldir. Yerelden demokrasiye, kent uzlaşısından Türkiye uzlaşısına ulaşmanın yoludur. Bir kez daha siz değerli vekilleri ve halkımızı uyarıyoruz. Bugüne kadar çeşitli sebeplerden dolayı sandığa gelemeyen, kent dışında yaşayan seçmenlerimiz de bu hileye karşı bu yapılan irade gaspına karşı bu sefer ne pahasına olursa seçmen olarak bulundukları sandıklara gelmeleri gerekiyor. Oy kullanmaları gerekiyor, emin olun bizler, emekçiler, yoksullar, Kürtler, Türkler eğer demokratik bir Türkiye’de, özgürlükçü bir Türkiye’nin inşasında uzlaşabilir isek ırkçılık çatışma ve savaş naraları atan ama yolsuzluk, hile, haramın dışında bir şey yapmayan, bu ülkeyi yöneten zor zulüm yönetimini sonlandırabiliriz.”
ANKARA