Uluslararası çocuk ticareti ve istismar ağı suçlusu Epstein dosyasında Türkiye vatandaşının da adının geçmesi kayıp çocuklar ve cemaatler ilişkisini hatırlatırken, Avukat Baykal, ‘Ülkede bir çocuk güvenliği sorunu var’ dedi
2020’de ABD’de kız çocuklarına yönelik cinsel istismar ağı oluşturmaktan yargılanırken hapishanede ölü bulunan iş insanı Jeffrey Epstein’in dosyasındaki yeni belgeler tüm dünya tarafından konuşuluyor. O dönemde sadece suçu işleyen şahsa odaklanan mahkemeler geçtiğimiz haftalarda 19 dosyayı daha kamuoyuyla paylaştı.
Gazetecilerin araştırması sonucu ortaya çıkan bu organize suç örgütünde 200’e yakın isim geçerken, ismi geçen ünlüler, iş insanları, avukatlar, savcılar ve birçok kişiye ilişkin soruşturma açılmadı.
Açıklanan isimler arasında Türkiye vatandaşı N.B.K de yer alırken, Türkiye’den de çocukların kaçırılarak insan ticareti ağına dahil edildiğine dair iddialar bulunuyor.
Epstein Davası, Türkiye’de de 45 çocuğa yönelik tecavüz suçundan dolayı Ensar Vakfı’nı akıllara getirirken, yine son dönemde gündemde olan Hiranur Vakfı ve daha birçok cemaat, tarikat ile MEB’in açıkça protokoller imzalamaya devam ettiği de kamuoyunca biliniyor.
6 Şubat 2023 Mereş merkezli depremin ardından kayıp olan çocuklar da gündemdeki yerini korumaya devam ederken birçok kadın örgütü çocukların akıbetini sormaya devam ediyor. Türkiye’den N.B.K. adlı şahsın Jeffrey Epstein dosyasında yer alması ve depremde kaybolan çocuklara ilişkin Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği avukatı Hediye Gökçe Baykal JİNNEWS’e konuştu.
‘Bağlantı 99 depremi sonrasını gösteriyor’
Son süreçte dosyada ortaya çıkan belgeleri incelediklerinde suç ağının birçok ülkeye sirayet ettiğini söyleyen Baykal belgelerde ismi geçen Türkiye vatandaşı olduğunu ve suç ağının bir ucunun Türkiye’ye dokunduğunu belirtiyor.
İlgili kişinin durumu yalanladığını söyleyen Baykal, “Bu 99 depreminden sonra aslında Türkiye ile bağlantısı kuruluyor. 99 depreminden sonra refakatsiz kalan çocukların akıbetine ilişkin ortaya çıkan bir durum ve bu son yaşadığımız 6 Şubat depreminden sonra da biliyorsunuz bu konular gündeme gelmişti; refakatsiz çocukların akıbetine ilişkin bir kısmının cemaatlere verildiği bir kısmının kaçırıldığına dair durumlar söz konusuydu” dedi.
Suç duyuruları yanıtsız
O dönemde gerekli suç duyurularında bulunduklarını fakat bir sonuç alamadıklarını ifade eden Baykal, bu olay üzerine de suç duyurusunda bulunduklarını kaydederek “Bu ismi geçen şahıs ve başsavcılıkta resen tespit edilecek diğer şahıslarla ilgili bir araştırma yapılmasını istiyoruz, çünkü çok önemli bir konu. Endişelerimiz her zaman vardı, çocukların sadece cemaatlere verilmesi değil insan ticaretinde de kullanılması yurtdışına çıkarılmasına dair endişeler var. Her ne kadar yargılama Amerika’da yapılmış olsa da biz ismi geçen şahsın orada yargılanıp yargılanmadığını bilmiyoruz ama bu Türkiye’de yargılanmasına engel bir durum teşkil etmiyor Bu anlamda devletin bu çocukların akıbetini araştırması ve daha doğrusu öncelikle koruması yönünde büyük bir görev düşüyor” ifadelerini kullandı.
Depremde kaybolan çocuklar
Depremde kaybedilen çocuklarla ilgili hiçbir zaman net bir cevap alamadıklarını belirten Baykal, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın çocukların ailelerin teslim edildiğine ilişkin açıklamasını hatırlatarak, “Savcılık tarafından net bir soruşturma yapılarak bu durumun açığa çıkarılmasını istiyoruz. Yaptığımız suç duyurusunda, TCK kapsamında insan ticareti, çocukların cinsel istismarı, fuhuş suçunu bunun içine aldık. Bu konularda araştırma yapılmasını istiyoruz. 6 Şubat depreminden beri bu konu üzerinde özellikle duruyoruz, çok soru sorduk, derneğimiz ve kadın örgütleri bu konuda hareket de başlattı ama biz tatmin edici cevaplar aldığımızı düşünmüyoruz. Sayı olarak belli ama ailelerine mi teslim edildi, yurtlara mı yerleştirildi veya cemaatlere mi verildi bu konuda net bir şey yok” şeklinde konuştu.
‘Cemaatler, yurtlar güvenli değil’
Milli Eğitim Bakanı’nın ‘cemaatlerle işbirliği içindeyiz’ açıklamasına değinen Baykal, “. Bu anlamda onların “güvenli yer” dediği kavramı da aslında biraz irdelemek gerekiyor. ‘Güvenli yerde’ olmaları bu çocukların tarikatlara yerleştirildiği anlamına da geliyor olabilir, çünkü hükümetin buna ilişkin politikası var ve bunu bakanlar da açıkça ifade ediyor” dedi.
Türkiye’de cemaatlerin gündem olmasının çoğu sebebi cinsel istismar olduğunu vurgulayan Baykal, Hiranur Vakfı, Ensar Vakfı ve Erzurum kuran kursu gibi örneklere değinerek, “. Bunların ne kadar güvenli olduğu şüpheli, çocuklar oraya bir ‘eğitim’ almak için gönderiliyor güya ama çoğu istismara uğruyor, yurtlardaki çocuklar intihar ediyor. O sebeple biz güvenli olarak görmüyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Devletin koruma yükümlülüğü var’
Devletin koruma yükümlülüğünü ve Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde bağlı olduğuna dikkat çeken Baykal, “Bu sebeple devletin, güvenli, çağdaş ve laik bir eğitim verebileceği yerlerde çocukların korunması ve kalması gerekiyor. Cemaatlerin sicili maalesef bu konuda oldukça kabarık. Deprem zamanı yine mülteci çocuklara ilişkin de iddialar ortaya atılmıştı. Özellikle Sakarya’da ve Büyükçekmece’de yaptığımız suç duyurularında mülteci çocukların da olduğu, Suriye’den gelen ve Hatay’da ikamet eden çocukların cemaatlere yerleştirildiğine ilişkin iddialar vardı. Tabi ki mülteci çocuklar kesişimsel olarak daha fazla hak kaybına uğruyorlar. Sadece deprem ve mülteci çocuklar özelinde değil, artık bu bir çocuk güvenliği meselesidir. Ülkede bir çocuk güvenliği sorunu söz konusu” diye belirtti.
HABER MERKEZİ