MAF-DAD Eş Başkanı Mahmut Şakar, tecridin kırılmasının tüm çevreler için bir onur meselesi olduğunu belirterek, Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için mücadelenin süreklileştirilmesi gerektiğini ifade etti
MAF-DAD Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Mahmut Şakar, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik 25 yıldır sürdürülen kesintisiz ve mutlak tecridi ve ilgili uluslararası kurumlar nezdinde yürütülen hukuk mücadelesini ANF’ye değerlendirdi.
‘Uluslararası hukuk yok sayılıyor’
Şakar, uluslararası hukuk mücadelesi sonucunda 25 yıllık süreçte Abdulah Öcalan için bazı kararların açığa çıktığına dikkat çekerek, “2005 yılında İmralı yargılamaların adil olmadığı yönünde bir mahkeme kararı çıktı. 2014 yılında izolasyon koşullarının 3. Maddeye aykırı olduğu yani işkence yasağı ihlal ettiğine dair bir karar çıktı. Yine aynı yıl içinde ağırlaştırılmış müebbet cezanın işkence yasağı ihlali olduğunu ifade eden bir karar çıktı. CPT’nin raporlarında talepler var. BM’nin İnsanları Komitesinin tedbir kararı var. Uluslararası hukuk mekanizmaları, ilgili kurumları Türkiye’ye karşı Sayın Öcalan ile ilgili verdiği olumlu kararlar da var. Türkiye bu kararları uygulama noktasında direnç gösteriyor. Bu kurumların kararlarını ve tavsiyelerini uygulamama da ısrar ediyor” dedi.
‘İç hukuk kapatılmış durumda’
Bugüne kadar Türkiye iç hukukunda bir tek olumlu karar verilmediğinin altını çizen Şakar “Türkiye’deki iç hukuk Sayın Öcalan’a kapatılmış durumdadır. Bu noktada bir hak elde etmek iç hukuk üzerinden mümkün değil. Türkiye’nin iç hukuku tecridin bir parçasıdır. Sayın Öcalan’ın durumu uluslararası hukuk ve uluslararası mekanizmalar açısından da bir sorun alanı olduğunu söylemek istiyorum. CPT kendi kararlarının arkasında güçlü duramıyor. Aslında kendi tüzüğünün gereği Türkiye üzerinde daha fazla baskı oluşturabilecek mekanizmaları kullanmıyor. AİHM kararlarının uygulamasından sorumlu olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Türkiye üzerinde bir baskı geliştirmiyor. Tutum almıyor” diye belirtti.
‘Kurumlar tutum ortaya koymalı’
Kurumların ciddi yaklaşmaması, kendi kararlarının arkasında durmamaları gerektiğini belirten Şakar, “Türkiye’nin bu kararları uygulamasını sağlayacak bir tutum ortaya koymamaları, örtülü ya da açık bir uzlaşı içinde oldukları anlamına gelir. Türkiye ne kadar tecridin sahibi ise Uluslararası kurumlar da bunda pay sahibidirler. Geçen yıl Avrupa’da 300 Avukat Adalet Bakanlığına başvurarak Türkiye’ye gidip Sayın Öcalan ile görüşüp avukatlığını yapmak istediler. Zaman zaman hukukçu heyetler gittiler. Yerinde gözlemlediler. Avrupa’da Sayın Öcalan’a yönelik tecritte yönelik çalışmalar devam ediyor. Çünkü bu sorun durduğu sürece bu devam edecek” ifadelerini kullandı.
‘Öcalan etkili bir siyasi aktördür’
Öcalan’ın özgürlüğü için uluslararası hukuk kurumların etkisiz kaldığını ancak gelişecek toplumsal baskı ile bu kurumların harekete geçirebileceğini ifade eden Şakar,“Sayın Öcalan’ın durumu sadece hukuki değil, kendisi aynı zamanda ciddi ve etkili bir siyasi aktördür. Bu anlamda, siyasal, toplumsal, hukuksal mücadele geliştiği ölçüde, uluslararası kurumlar da tecride karşı duyarlı hale geliyor. Bu mücadelede hukuk alanı, diplomasi alanı, siyasal ve toplumsal alanda Kürt halkı ve dostlarını yürüteceği mücadele çok önemlidir” dedi.
Abdullah Öcalan’ın durumu hem Kürt sorununda yaşanan kriz, Türkiye’de yaşanan otoriterleşmeden kaynaklı giderek politik açıdan da öne çıktığını belirten Şakar, “Ancak Sayın Öcalan’ın çözebileceği siyasal bir atmosfer söz konusu. Paradigmasının giderek yaygınlaşması, kabul görmesi, tüm bu olgular, siyasal çözüm kabiliyeti, Sayın Öcalan’a yönelik bir duyarlılık geliştiriyor. Avrupa’da özelikle STK ve şahsiyetlerin öncülüğünde bir çaba var” diyerek, Mart ayında bir konferans hazırlıklarının olduğunu, hukukçuların Türkiye’ye gitmesi konusunda çalışmalarının olduğunu belirtti.
‘Toplumsal mücadele sürmeli’
Şakar, “Türkiye’deki ailelerin, tutsakların ortaya koyduğu tutum da duyarlılığı artırdı. Bu geniş kapsamlı mücadele içinde hukukçular geniş hamle ve kampanya içinde yer alarak katkı sürüyor. Son 3 yıldır Sayın Öcalan ve arkadaşlarından hiçbir şekilde haber alamadığımız, ağırlaştırılmış mutlak tecridin kırılması, sadece Kürtler açısından değil uluslararası demokratik çevreler açısından da bir onur sorunu haline gelmiş durumda. Hem Kurdistan parçalarında, hem de Avrupa ve dünyanın her yerinde yürütülen mücadele sonuç alacak. Uluslararası hukuk kurumların da rollerini oynaması ve duyarlı hale gelmesi için bu duyarlılığın olması gerekir. Toplumsal mücadelenin sürmesi gerekiyor. Süreklileştiren bir mücadele ile bu tecrittin kırılacağına inanıyorum” dedi.
HABER MERKEZİ