erkeklerin egemenliğinin yaşandığı fakat tanımlanmadığı dönemlerde burjuva siyaseti denirdi, şimdi o siyasetin sadece burjuvaziyi değil, başka egemenleri de temsil ettiğini biliyoruz. işte o siyaset, ilkelerle değil çıkarlarla hareket eder. (ezilenlerin siyasetinin de sadece ilkeler ve ahlakla hareket etmesi gerektiği doğru bir fikir değil bence, ezilenlerin çıkarlarını temsil edebilmek de önemli.) biri devlet içinde de temsilcileri bulunan bir odağı, diğeri hem ciddi bir oy potansiyelini hem de ciddi bir sermaye grubunu temsil eden, ikisi birden erkeklerin çıkarlarından milim taviz vermeyen mhp ve akp’nin, en başta şaşırtıcı olan ittifakının bozulması muhakkak ki üzeride düşünülmesi gereken bir gelişme.
akp, zaman zaman iddia edildiğinin aksine, kriz yönetimi konusunda başarılı, bunun en son ve etkili örneği, kaşıkçı cinayeti. gücünü seçmeninden değil, ilişkilerinden alan mhp ile ittifakın bozulmasının,-mhp’nin erken seçimi açıklayan taraf olduğunu da göz önüne alarak- o ilişkilerle ilgili bir krizin yönetimi olduğu çok açık, bence.
peki ittifakın bozulması, akp’nin kürtlerle ilgili siyasetini değiştirir mi?
bunun bir işaret olması için çözüm masasının devrilmesinin mhp ile ittifakla ilintili olması gerekirdi, bu mecrayı okuyan herkesin gayet iyi hatırlayacağı gibi böyle bir şey yok. masanın neden devrildiğiyle ilgili birden fazla açıklama var, ben bunun suriye siyasetiyle ilgili olduğunu düşünüyorum; suriye’ye müdahale etmek için kürt cephesinin kapanmasına ihtiyaç duyuldu ama hem bu müdahalenin başka araçlarla ve güçlerle mümkün olması bu ihtiyacı ortadan kaldırdı, zaten sonra da türkiye ve suriye savaşı deyim yerindeyse iç içe geçti. türkiye sınırları içinde başlayan müdahale, suriye sınırlarının içine taşındı. ama bu şu sonucu da getiriyor tabii; suriye’de denklemin parçası olmayan çalışan türkiye dış siyaseti, ülke içinde de bazı tavizler vermek zorunda kalabilir. ama türkiye son derece pragmatist bir siyasetle, adeta bir tahterevalli dengesiyle yürütüyor ilişkilerini ve bugüne kadar başarısız olduğunu söylemek mümkün değil.
bugün, seçimlerin demokrasinin bir aracı olmaktan çıkıp yarattığı meşguliyetle demokratik siyaseti engellemenin bir vesilesi haline geldiği bir yönetim biçimiyle karşı karşıyayız. hele 4 kasım’ın hemen ertesinde ve kayyumların icraatları bu kadar göz önündeyken bunu unutmak olacak iş değil. bunu tespit etmenin, halkın seçimlerle kurduğu ilişkiyi değiştirmediğini ben de farkındayım tabii. ama seçmenin seçimlerin işleviyle ilgili görüşlerinin hiç olmadığı kadar değiştiğine dair çok fazla veri ve gözlem var; bunun sebebi parlamenter siyasetten kopuş değil, ysk’ya duyulan haklı güvensizlik. bu durumda yapılabilecekler belli, bence. bu inancı demokratik mücadele araçlarına yönlendirmek mümkün ya da önümüzdeki yerel seçimlerde oy vermenin işlevli olması sağlanmalı ve bu da yine hiç konuşulmayan o konudan, 16 nisan’dan beri bir türlü hak ettiği ilgiyi göremeyen seçim güvenliğinden geçiyor. bugün ikna edici olabilecek her ittifakın, seçimle ilgili bütün çalışmaların önceliği bu olmalı çünkü evet, iktidar seçimlerden sonra bazı belediyelere kayyum atayabileceğini ima etti ama bundan daha vahim olan bizzat sandıklardan kayyumun çıkartılması değil mi?
siyaset, akılla kuruluyor, güçle yapılıyor. bugün türkiye’deki en önemli demokratik güçlerden biri kürt hareketi, hatta en önemlisi. ama şunu da akılda tutmak gerek; bu hareketin türkiye’de demokrasinin tesisinden başka bir derdi var, bunu anlamak da diğer güçlere düşüyor bence. öyleyse şu soru hep anlamlı; iktidarın kürtlerle ilgili siyasetini değiştirmesi ihtimali var mı? iktidarla ilgili herhangi bir değişiklik konusunda, akp içindeki sıkıntıların, uluslararası baskının mhp ile ilişkilerden daha belirleyici olduğuna inanıyorum. bunlarla ortaya çıkabilecek herhangi bir değişimden demokratik bir sonuç beklemeyi de hayalcilik olarak görüyorum. ama şunu da asla unutmamalı bence. iktidar, bütün iktidarlar iktidarını korumayı hedefler. bu hedefi etkileyecek şey de bir güç olmaktan geçer. bu yazıyı okuma ihtimali olanların kendilerini parçası hissedebilecekleri herhangi bir demokratik hareketin böyle bir güç olması ihtimali nerede ortaya çıkıyor? belki bunu merkeze olarak düşünmek daha yararlı olabilir.