Metinlerarası Kitap (Kasım 2023) etiketiyle Kozmonot Apartmanı’nda İlginç Bir Davet adlı ilk öykü kitabı okurla buluşmuş. 12 öyküden oluşan, 80 sayfalık bir kitap
İdil Gürsel Himmetoğlu, 1970 Samsun doğumlu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde ve Londra City Üniversitesi’nde gazetecilik eğitimi görmüş. Muhabir olarak Cumhuriyet’in Ankara bürosunda çalışmış. Yazarlık atölyelerine katılmış. Ot, İshak, Mahal Edebiyat, Bavul, Kırmızı Edebiyat gibi dergilerde şiir ve öyküleri yayımlanmış. Metinlerarası Kitap (Kasım 2023) etiketiyle Kozmonot Apartmanı’nda İlginç Bir Davet adlı ilk öykü kitabı okurla buluşmuş. 12 öyküden oluşan, 80 sayfalık bir kitap.
Özel isimlere eklenen çokluk ekinden sonra gelen eklerin ayrı yazılmış olması ki hiç doğru görmüyorum, satır sonuna sığmayan kimi sözcüklerin yanlış hecelenmesi ki çok var; ‘hiç bir şey’, iki yerde oğlum anlamında ‘olum’, ‘babaannenim’, gibi yanlışlarla; ‘Bir Yaz Gecesi Rüyası’ adlı öyküde, ana unsurlardan ‘yer/mekân’ anlatılırken ‘derme çatma mahalleler’ denildiği hâlde en başta (kasabaların, büyük köylerin, ilçelerin mahalleleri olur tabii ki) ama bu öykünün kişilerinden birinin ‘köy’, başkasının da ‘kasaba’ demesini de saymazsak gerçekten yazarın dili akıcı ve temiz, bunu belirteyim… Kimi öykülerin benöyküsel kimilerinin de elöyküsel dilli ve anlatıcılardan bazılarını kadın, bazılarının da erkek olması yazarın seçimi. ‘Durum’ ve ‘olay’ ağırlıklı öyküler toplamı…
Yazar, öykülerinde merakı, heyecanı da kapsar biçimde duygulara ve hayallere yer veriyor. Bu yüzden de olayların ve durumların akışını okurun hayal gücüne bırakıyor. Yazarın öykülerinde asıl olan “olay” ama ‘olay’ veya ‘durum’ sona erse de her şey bitmiş olmuyor. Tıpkı hayat gibi… Çünkü kişiler nefes aldıkları sürece, kişisel ve ortak hayat hikâyeleri bilinçli veya bilinçsiz olsun seçimlerinden dolayı başına gelenler yüzünden devam eder. Kişisel ve ortak hayat hikâyeleri bitenler ancak ölülerdir. Bu açıdan baktığımızda kitaba da ad olan öykünün kişisi Zeki Bey intihar ettiğinden sonlu tek öyküsüdür yazarın. Diğer öykü kişileri yazarın yarattığı dünyada varlıklarını sürdürdükleri için birer ‘son’ yok. Bu bitmemişlik duygusu yaratacak olsa da okurda, durum hiç de böyle değil. Bence olabilecek ve olması gereken bir sonuç.
Bir bakıma asıl hikâye de bundan sonra başlar demektir. Bu tarz daha çok Çehov’da görülür ama bizde de Metin İlkin bu tarzın en iyi hikâyelerini yazmış olan biridir. Kaldırılan bir taş öylece havada kalır ya da bir gemicinin hikâyesi okuduğumuz sondan sonra devam eder kafamızda… Örneğin M. İlkin’in, Konuşmak adlı kitabı bu tarz hikâyeler toplamıdır. Anneyle Randevu, şair Didem Madak ve kardeşiyle paralellik kuran bir kadının hikâyesidir. Şairin şiirleriyle de süslenmiş. Düşle gerçek iç içedir ve trende geçer. Ada, nice sonra çocuklarını bakıcılarına ve büyükannelerine bırakıp tatile çıkan Ada ile Ege’nin uçakta başlarına gelenlerdir. Görevliler, olduklarından farklı görünmeye çalışan insanların trajikomik hâllerine dair bir hikâyedir. Ötedeki, Mardin’in mekân olarak geçtiği iki öyküden ilki olmasaydı da Mardin’de olan kimi iç karartıcı ve de acıtıcı olaylar aklıma gelirdi yine de. Yazarın gazeteci olması ve benim de günde üç gazete alıp baştan sona okumamın yararını görerek, diyebilirim ki bu öykü için evinin bahçesindeki ağaca kendini asıp intihar eden Güldal’ın hikâyesi; Mardin’in Derik ilçesine bağlı Hayırlı Mahallesi’ndeki evlerinin avlusunda intihar eden lise öğrencisi İrem A (16)’nın hikâyesinden soğurulmuş. İyi de olmuş.
Çünkü yazarlar, yaşanmışlıklardan ve çevremizdeki olaylardan, gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinden dilediğini içselleştirebilir yazmak için. Bir gazeteci kadının ağzından ve onun bakışıyla dinleriz Güldal’ın dramını… I Love Şanzelize, yaptığı iç yolculukla kendini ve yaşamını değersiz bulan Harun’un hayatından bir kesittir. Dönme Dolapta Büyümek, babasının bir kadın için terk ettiği annesiyle yaşamak zorunda kalan küçük kızın ve annenin hikâyesini anlatır… Biri çocukluğunu yaşamak isterken; anne, ellerinden kayıp giden çocukluğunun peşindedir ve anılarda da olsa yaşatabilmek onun için oldukça güzel ve ilginçtir. Saksafon Kimin, anılarda kalmış hüzünlü bir aşkın hikâyesidir. Memo, bir ‘berdel’ ve erkek çocuk özlemiyle kavrulan eril zihniyetin hikâyesi… Mekân yine Mardin… Yazar Esma Ocak’ın da konuyla ilgili bir kitabı var: Berdel.
Ayrıca yazar Bekir Yıldız’ın da filmlere konu olmuş öyküleri var bununla ilgili. Sarsıcı ve yakıcı… Temeli karşılıklı dünür olma (garsıkuda) esasına dayanan geleneksel bir evlilik türü berdel. Günümüzde de yaygın ne yazık ki. Türkiye’de berdel evliliklerinin yaygın olduğu illerden biri de Mardin’dir. Berdel olmak isteyemeyen on dördündeki kızın ve annesinin hikâyesi de sarsıcı. Ivory İle Seyir Defteri: Cesur Bir Gün, Bir denizcilik hikâyesi. Fred Aster’in kişisel hayat hikâyesi sanki Türkçeleştirilmiş bir hikâye… Yazarın bende böyle izlenim bırakan birkaç hikâyesi daha var. Elbette ki bir yazarın düşünme dili anadilidir ve yazma alanı da tüm dünyadır, buna hiçbir itirazım olmaz ama kimi hikâyeler dediğim gibi bende çeviri okuyormuşum hissi uyandırdı. Yabancılar böyle yazmaya ihtiyaç duymaz, biz neden duyarız ki; en azından anlamak isterim. Bir Yaz Gecesi Rüyası, öteki görülen Köçek Sarı Osman’ın ve ondan danslar öğrenmek isteyen Lekeli Zehra’nın yaşamlarından bir kesit…
İtalyan Tarzı, bekârlığa veda partisinde kaybolan sevgilisini Dafne üç gün sonra aramaya çıkar. İki afacanla ona saldıran köpeklerinden korunmak isterken çarpışır. Elbisesi kirlenir çocukların ellerindeki vişneli dondurma ve çikolata yüzünden. Bu sebeple çocukların annesinin davetine uyar ve giysisini temizlemesi için evlerine gider ve elbisesini çıkarır, kadının ona verdiği giysiyle birlikte ‘beterin beteri var’ dedirtecek türden hikâyesini dinleriz İtalyan kadının. Tabii ki Dafne’nin bakışıyla, onun ağzından…
Kitaba ad olan öyküye gelince… Yazarın birçok öyküsü gibi ilginç ve dediğim gibi sonlu tek öyküsü üstelik… Sonunda silahını kapıcının elinden alıp şakağına dayayan ve duyulan patlama sesinden dolayı da intihar ettiğini düşünelim ya da düşünmeyelim, yani yazarın niyetini bilemeyiz ama okur olarak intihar ettiğini düşündüğümüz Zeki Bey’in o sona gelmiş olması yeterince işlenmemiş bana göre. Çünkü bir eylem, birbirine benzeyen veya birbirinden farklı dış ve iç etkenlerin toplamının sonucudur. İntiharından önce kapıcıya Zeki Bey’in apartman sakinleri ve kendisi hakkında söylediği birkaç cümle ve kişilik kazandırdığı Bebek Sem’le konuşmaları yetmiyor, o eylemi anlamamıza. Dokuz sayfalık öyküdeki diğer kişilerin Zeki Bey için sarf ettikleri de Zeki Bey’i anlamamıza yetmiyor maalesef. Baştan beri öyküye kişiliği yedirilebilirdi Zeki Bey’in. Bunlara rağmen yazarın öykü anlayışını tuttum ve dilini de sevdim. Öykülerinde yabancı adlar ve mekânlar kullanılabilir tabii ki ama başka dillerden dilimize çevrilmiş hissi uyandıran öyküler yazması yazarın en azından bana doğru gelmiyor. Beğendiğim öykülerden yola çıkarak diyebilirim ki farklı ve özel öyküler yazabilecek biri İdil G. Himmetoğlu.