Ermeni siyasetçi Murad Mıhçı, katledilmesinin 17. yıldönümünde Hrant Dink’i anlattı: ‘ Hrant’la bizim dışımızdaki toplumları da tanımaya başlamış olduk. Bu durum Ermeni toplum içinde bir kırılmaya neden oldu. Yaşlı Ermeniler arasında hatalı bir davranış olarak görüldü. Yaşlılar kapalı ortamda daha güvenli hissediyorlardı. Bu anlaşılırdı, yaşanan soykırımdan dolayı ama sonsuza kadar da sürdürülebilir değildi.’
Hüseyin Kalkan
Hrant Dink’in halkların kardeşliğini dikkate alarak Cumhuriyeti sorgulaması, tel tel yapı sökümüne uğratması, bunu sakin, anlaşılır bir sesle yapması hakim tepelerde telaşa yol açtı. Hrant Dink hakkında açılan davalara mahkeme salonuna kadar gelerek müdahil oldular. JİTEM kurucularından Veli Küçük yanında bir grup çete üyesi ile Hrant Dink’in yargılandığı mahkeme salonlarında boy göstermeye başladı. Dink, tehlikenin farkındaydı ve bunu yazılarında açıkça ortaya koydu. Neden ve nasıl hedef alındığını yazdı. Hakkında davalar açılırken onun hedef gösterenler hakkında ise bir işlem yapılmadı. JİTEM yürüyerek mahkeme salonuna gelmişti. Ve herkes bunu seyretmişti. Cinayet sanığının yargılanması sırasında ise JİTEM’in üstüne gidilmedi. JİTEM hakkında açılan davalar birer birer kapatılarak itibarları iade edildi. Devletin yeni sahiplerinin de onlara ihtiyacı vardı. Kürtlere karşı yeni stratejinin ayrıntılarında kullanılacaklardı.
Kütüphanede bir öğrenci
Murad Mıhçı, Hrant Dink’i anlatırken, onun sakin ve tane tane soykırımı anlatmasının halk üzerinde etkili olduğu kadar egemenleri de ürküttüğünü belirtiyor. Mıhçı, tanıdığı Hrant’ı şöyle anlatıyor: “Hrant abinin tarihi Agos’tan öncesine dayanır. Liseyi benim mezun olduğum Surp Haç Tıbrevank Lisesi’nde okudu. İlk onu tanıdığım yer okulun kütüphanesi oldu. Sürekli kütüphanedeydi ve kitapları düzenliyordu. İlk hatırladığım ortaokul zamanında bu şekilde oldu. Daha sonra onu Agos’u kurarken gördük. Agos’u kurması onun en belirgin haliydi. O tarihlerde bizim gibi gençlerin kendilerini ifade edebilecekleri bir alanı yoktu.
O dönem Ermenilerin iki gazetesi vardı fakat çok Ortodoks bir yayın yaparlardı, çok statik bir yayın yaparlardı. Fakat Agos adı ile başlayarak gençlere bir alan açıyordu. (Agos, Ermenice’de ‘tohum atmak veya fidan dikmek için açılan oyuk, evlek’ anlamındadır) Agos ayrıca diğer halklarla kurduğu köprü açısından da çok değerliydi. Bu ad Hrant abinin siyasi bakışını da ifade ediyordu. Agos’un ilk abonelerinden biriyim. İlk ilişkim bu şekilde oldu. Daha sonrasında Hrant’ın Agos’taki yazılarının etkisi ile onun etrafında birleşen gençler olarak bize bir alan açmış oldu, bir uyanış sağlamış oldu. Hrant Ahparig ile ilgili ilk izlenimim budur.”
Türkiye Ermenileri ve Hrant
Murad Mıhçı, Hrant’ın Ermeni toplumu ile ilişkisini alatırken bu ilişkinin sorunsuz olmadığını belirtiyor. Mıhçı, oldukça kapalı bir toplum olan Ermeni toplumunun Hrant Dink’e verdiği tepki ile ilgili şunları belirtiyor: “Ermeni toplumu çok kapalı bir toplumdur. Kendi iç sorunlarını tartışmayacak kadar suskun ve kapalı bir toplumdur. Aile içinde bile iç sorular tartışılmazdı. Yayınlanan diğer iki Ermeni gazetesinde herhangi bir eleştirinin olmadığı, sadece edebiyat, kültür ve kilisenin duyuruları yer alırdı. (Günlük ve haftalık olmak üzere iki gazetemiz vardı) Agos’un kuruluşundan sonra bütün ezberler bozuldu. Ben biliyorum en büyük ezber bozulması kilisenin yönetimine dair, vakıfların yönetimine dair eleştiriler o gazetede yazılmaya başlandı. Diğer yandan doğru bilinen ama yanlış olan şeyler düzeltildi. Unutturulmak istenen ve toplumda saklanan bazı gerçekler gündeme getirildi. Aslında bunun dışında Ermenilerin dışındaki aydın kesimle kurduğu diyalog vardı.
Bu süreçte Türkiye’deki birçok gerçek aydını tanıma fırsatına sahip olduk. Ermeni toplumu olarak biz onları tanımıyorduk. Onlarla bir diyaloğumuz yoktu. Agos ile birlikte içsel eleştiri süreci başladı. Bizim dışımızdaki toplumları da tanımaya başlamış olduk. Bu durum Ermeni toplum içinde bir kırılmaya neden oldu. Bu ilk kuşak Ermeniler arasında hatalı bir davranış olarak görüldü. Yaşlılar kapalı bir ortamda kendilerini daha güvenli hissediyorlardı. Bu anlaşılır bir durumdur, yaşanan soykırımından dolayı ama sonsuza kadar da sürdürülebilir değildir. Agos, vakıf yönetimlerini ve kilise yönetimlerini köşe yazılarında eleştirmeye başladı. Toplumun iç sorunlarının Türkçe yayınlanan bir gazetede görünür olması çok şaşırtıcıydı.
Aslında Hrant abi Ermeni toplumu içinde de çok dinamikleri sarstı. Bu toplum içinde bir korkuya da sebebiyet verdi. Hrant’ın özgürlükçü duruş Ermeni toplumu için bir tehlike olarak görüldü. Ermeniler sinmiş bir toplumdu ve sinen bir toplumun o gazetede tarihsel gerçekleri ele alan metinlerle yüz yüze gelmesi ürkütücüydü. Bunun topluma zarara vereceği sanılıyordu, düşünülüyordu. 19 Ocak’ta Hrant’a yapılan saldırıdan sonra yapılan yorumlarda bu düşünceleri çok gördük. ‘Hrant söyledi de ne oldu. Sonunda başına bu geldi. Bu ülkede ya susacaksın ya gideceksin’ gibi düşünceler özellikle yaşlı kesimce dile getirildi. Özgürlükçü düşünceleri savunanlara ve bunları yazıp çizenlere Ermeni toplumu bu şekilde tepki veriyordu.”
Ermeni diasporası ve Hrant
“Hrant içeride sevildiği kadar dışarıda da seviliyordu. İçeride eleştirildiği kadar dışarıda da eleştiriliyordu.” Mıhçı, Hrant Dink’in Ermeni diasporası ile ilişkisini anlatmaya bu sözlerle başlıyor ve şunları ekliyor: “Hrant abi diasporayı eleştiriyordu. Bu konuda çok yazısı vardı. Diaspora da Hrant abiyi eleştiriyordu. Bakmayın katledildikten sonra yazılanlara. Hrant içerde vakıfların yönetimini, kilisenin yönetimini, iktidarla olan ilişkilerini de eleştiriyordu.”
Cumhuriyetin kodları
Hrant Dink, sadece Ermeni olduğu için değil ama cumhuriyetin kodlarını bir bir çözmesi ve karanlık geçmişini ortaya koyması onun hedef olmasına yol açtı. Soykırımı yapan İttihat ve Terakki ama sonra gelenler ve cumhuriyeti kuranlar bu soykırımı devam ettirmişlerdi. Ermeni ve Rum mallarını paylaşmak için yasalar çıkarmışlardı. Bazı Ermeni çocuklarını Türkleştirmiş ve kullanmışlardı. Murad Mıhçı bunun en tehlikeli örneğinin Sabiha Gökçen olduğunu söylüyor. Mıhçı bu konu ile ilgili görüşlerini şöyle açıklıyor: “Hatırlarsanız Hrant abinin cenazesinde hiçbir yapı kendi bayrağı ile yürümedi. Vicdanları sarsmıştı.
Sol kesime, mütedeyyin kesime, demokrat kesime seslenebiliyordu. Hrant’ın en büyük özelliği tarihsel belleği hatırlatmasıdır. Resmi tarihin tezlerini bir bir çökertti ve onların yerine gerçekleri ikame etti. Bunu yaparkende en önemli özelliği vicdanlara seslenmesiydi. Bu onunu toplumun her kesiminde dinlenmesini sağladı. Bu tabi rahatsızlık yarattı. Türkiye’de barışı savundu. Sadece Ermeni toplumunun değil, Süryanilerin, Asurilerin, Kürtlerin, Türkiye’deki sol-sosyalist yapıların da demokratik haklarını savundu, gazetesinde bunlara yer veriyordu. En önemlisi de kripto Ermenilerin deşifre olmasını sağlıyordu. Müslümanlaştırılmış Ermenilerin hatırlatılması ve bunların nasıl Müslümanlaştırılmış olduğunu gazetede ortaya koyması egemen çevrelerde son derece sıkıntı yarattı. En son tabi Sabiha Gökçen’in Müslümanlaştırılmış bir kadın olduğunu ortaya koyması devletin derinliklerinde sarsıntılara yol açtı. Nasıl savaş pilotu olduğunu anlatması da Hrant abinin hedef alınmasına vesile oldu.”
Soykırımı tartıştırmak
Cumhuriyetin en önemli tabularından biri de Ermeni meselesiydi. Değil soykırımı tartışmak, yıllarca Ermenilerin, Müslümanlara-Türklere zulüm yaptığı anlatıldı. Resmi tarih bu tez üzerine kuruldu, okullarda bu çarpıtılmış bilgi okutuldu. Biri çıkıp sakin bir sesle gerçekleri anlatmaya başlayınca ve üstelik bu anlattıkları karşılık bulunca devletin resmi ve gayri resimi koruyucuları harekete geçti. Murad Mıhçı, Hrant Dink’in soykırım tartıştırmasıyla onun hedef alınması arasındaki ilişkiyi şöyle açıklıyor: “Soykırımı tartıştırması.
Soykırımı bir vicdani mesele olarak topluma anlatabilmesi hedef alınmasının en önemli nedeni oldu. Ama Hrant, sadece Ermeni soykırımını tartıştırmakla kalmadı, diğer halkların sorunlarını da Agos’a taşıdı. Kürt sorunu konuşuyordu, kadın sorununu konuşuyordu. Asuri Süryanilerin durumunu diğer protestanların durumu gazetede yer alıyordu. Hatta mütedeyyin müslümanların sorunlarını bile tartışıyordu. Gazetede yer veriyordu. Agos sadece bir Ermeni gazetecinin yazdığı, sadece Ermeni siyasetinin yer veren bir gazete değildi. Bütün ötekileştirilmişlerin söylemleri için bir platformdu. Ayrıca Hrant katıldığı tartışmalar ve söyledikleriyle halkta bir karşılık da buluyordu.”
Devletin karanlık dehlizleri
Hrant, tehlikenin yaklaştığını biliyordu. Bu tehlikeyi gazetesinde etraflıca yazıyordu. Bu yazılar, Agos’un arşivinde var. Daha sonraki süreç onun yazdığı gibi yürüdü. Cinayet çözülmedi. Mıhçı, bu sürece bakışını şu sözlerle açıklıyor: “Bugün tesadüfen bir haber okudum. Fethiye Çetin T24’te Cansu Çamlıbel’e konuşmuş. Hrant abinin avukatlarından ve iyi dostlarındandı. Şunu anlatıyor. Sayın Erdoğan, Rakel Dink’le görüşmesinde ‘Bizi aşan şeyler var’ demiş. Ben hep şunu söyledim. Hrant abinin tetikçisi değil de bu planı yapanlar, uygulanmasını sağlayanlar bir gün ortaya çıkarsa bu ülkede devrim olur. Devrimdir bu . Demokrasi devrimidir. Ve ben bu nedenle bu süreçte cinayetin aydınlatılacağını düşünmüyorum. Bir dönem yargılanmadan Hrant’ın katili yargılanamaz.”
Hrant’la bir anı
Murad Mıhçı, Hrant Dink ile bir anısını da bizimle paylaşıyor: “Benim çok genç olduğum dönemlerdi. Surp Haç Tıbrevank’ta okurken, biri vardı, sürekli kütüphaneyi düzenliyordu. O zaman buna çok anlam veremiyorduk. Bize çok anlamsız geliyordu. Ama onun bu çabaları dikkatimi de çekiyordu. İzlemeye başladım ve ben de kütüphaneye gidip gelmeye, kitaplara dokunmaya ve okumaya başladım. Hatta Hrant abinin bana Ermeni tarihine dair bir kitap verdiğini hatırlıyorum. Bu anlattığım dönem 80’lerin ortalarıydı. Agos kurulduktan sonra birkaç kez denk geldiğimiz oldu.”
Murad Mıhçı: Ermeni yazar, siyasetçi, aktivist
Murad Mıhçı, 1975’te İstanbul’da doğdu. 2010’da Eşitlik ve Demokrasi Partisi Parti Meclis üyesi oldu. 2014’te İstanbul Halkların Demokratik Partisi (HDP) İl yönetiminde görev alıp basın sözcüsü görevini yürüttü. 2015 yılında yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP İstanbul 1. Bölge Vekil adayı oldu. 2016 ve 2017’de Halkların Demokratik Partisi 2. Kongresi’nde Parti Meclis ve Merkez Yürütme Kurul üyesi görevlerini üstlendi. Halklar İnançlar ve Genişleme Komisyonlarında çalışma yürüttü. Turnusol, Agos Gazetesi (misafir yazar), Demokrat Haber’de yazıları yayınlandı. ”Yeniden İnşa Et ” kitap yazarlarından. DEM Parti Merkez Yürütme Kurulu üyesi ve DEM Parti Göçmen ve Mülteciler Eş sözcüsüdür. Artı Gerçek’te yazmayı sürdürüyor.