Kongra Star Demokratik İlişkiler ve İttifaklar Sorumlusu Komite üyesi Ruken Ahmed, ‘Abdullah Öcalan’ın paradigmasına sahip çıkmayı tarihsel sorumluluğumuz olarak görüyoruz’ dedi
“Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm” kampanyası ekseninde dört bir yanda eylem, etkinlik çalışmaları yapılırken, diplomatik temaslar da sürüyor. Rojava’da eylemler devam ederken, yeni etkinliklerin hazırlıkları yapılıyor. Kongra Star Demokratik İlişkiler ve İttifaklar Sorumlusu Komite üyesi Ruken Ahmed, Rojava’da kampanya kapsamında yürütülen çalışmaları ve tecridi JINNEWS’ten Melek Avcı’ya değerlendirdi.
- PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğün sağlanması için uluslararası bir hamle başlatıldı. Rojava’da bu hamleyle bağlantılı olarak neler yapılıyor?
Kuzey ve Doğu Suriye’de olduğu gibi Rojava’da da hemen hemen her şehir ve kasabada tecrit karşıtı ve Önderliğin özgürlüğü lehinde bir bildiriyle gösteri veya toplantılar yapıldı. Buradaki halk, kendi duruşunu ortaya koymak, bölge ve ötesindeki duruma dikkat çekmek için özgürlük gösterilerine katılmayı bir tarihi görev olarak görüyor. Ayrıca Kuzey ve Doğu Suriye’deki farklı kurum ve kuruluşlar tarafından sadece Suriye’deki çatışmalar için değil, tüm Ortadoğu’daki çatışmalar için Abdullah Öcalan’ın mevcut durumu, fikirleri ve paradigması ile nasıl çözüm üretilebileceği konusunda bölgede gösteri çadırları, çeşitli forumlar, çalıştaylar, seminerler ve konferanslar düzenleniyor. Biz kadın hareketi Kongra Star olarak şu anda Orta Doğulu kadınlara yönelik olarak Önder Abdullah Öcalan’ın fikirleri ve paradigması üzerine Arapça bir konferans düzenlemeyi planlıyoruz. Önder Öcalan tecrit altında olabilir, düşünce ve fikirlerine ambargo uygulanıyor olabilir ama şahsına yönelik bu medya izolasyonunu kırmak için bir adım olarak onu ve fikirlerini her yerde duyurmamız gerekiyor.
- Türkiye’nin Rojava’ya ve Kürt halkına saldırıları devam ediyor. Türkiye’nin savaş ve tecrit konusundaki ısrarı ne gibi sonuçlara yol açıyor?
Türkiye’nin her yerde demokratik bir alternatif için kampanya yürüten Kürtlere saldırdığını görüyoruz, çünkü onlar bunun açıkça faşist olan hükümetlerini zayıflatacağından korkuyorlar. Avrupa’daki Kürtler, Paris’teki iki katliamdaki yoldaşlarımız gibi, Güney Kurdistan’daki Kürtler, Mexmur’daki mülteci kampları, Şengal’deki demokratik ve alternatif sistem uğruna mücadele verenler her yerde saldırıya uğruyor. Bu alternatif sistem, Kürtlere yeni bir paradigma getirmekle kalmayıp; Kürt halkına cesaret, irade ve içinde bulundukları durum hakkında iç görü kazandıran bir alternatifin mümkün olduğunu gösteren Önder Öcalan’ın fikirleriyle şekilleniyor. Artık faşist Türkiye’nin planlarının karşısında Kürtler duruyor. Türkiye, Önder Öcalan’ın Kürt halkının içinde olmaması için bağını ve varlığını yok etmek amacı güderek, onun tecridini Kürt halkı için normalleştirmek adına onu Kürt nüfusundan izole etmeye çalışıyor. Bunun, kendi işgal saldırılarını, direnmeden gerçekleştirmelerini kolaylaştıracağını umuyorlar.
- Orta Doğu ve Kurdistan’da eşit ve özgür bir yaşam nasıl sağlanabilir? Burada paradigmanın sunduğu çözüm nedir?
Önder Öcalan’dan ilham alan ‘Demokratik Ulus’ modeli, sadece Kurdistan’da ya da Suriye’de değil, tüm Orta Doğu’da var olan çatışmalara bir cevap ve çözüm olabilir. Orta Doğu’da istikrarsızlığa ve orada yaşayan halklar için istikrarsız durumlara yol açan savaş ve çatışmaların nedenleri çoğunlukla ekonomik, etnik, dini ve bölgesel nedenlerden kaynaklanıyor. Yapay olarak çizilen ulusal sınırlar ve Batı’dan ithal edilen ulus-devlet sistemi hiçbir zaman bölgeye barış ve istikrar getiren bir çözüm olmamıştır ve hiçbir zaman olmayacaktır. Sadece çatışmaları körüklediler. Elbette Batılı devletler ve hegemonik güçler de Orta Doğu’nun bu kadar zayıf olmasından faydalanıyor ve Önder Öcalan’ın tabandan demokrasiye, kadın özgürlüğüne ve ekolojik açıdan adil bir topluma dayalı paradigmasıyla geliştirmiş olduğu ‘Demokratik Ulus modelini hoş karşılamamaları da bu yüzdendir. Demokratik Ulus, ulus-devlet sınırlarını yapay olarak ve yeni sınırlar çizmekten çok demokratik bir şekilde birlikte yaşamakla ilgilidir. Katı siyasi sınırlara, dile, dine ve tarihsel yorumlara bağlı olmayan demokratik ulus tanımı, özgür ve eşit yurttaşlardan oluşan çoğulcu toplulukların dayanışma içinde bir arada yaşaması anlamına gelir. Bu, ulus devletin hüsrana uğradığını gösteren mevcut çatışmalar göz önüne alındığında, Orta Doğu’daki çok kültürlü ve çoklu etnik gruptan oluşan toplumun acilen ihtiyaç duyduğu bir şeydir. Çünkü Lider Öcalan’ın ifadesiyle ulus devlet, kapitalist hegemonyayı besleyecek en önemli araçtı. Ve bugüne kadar kapitalizm halka yalnızca adaletsizlik, sömürü ve sefalet getirdi. Demokratik ulus modelinin halihazırda Orta Doğu’daki tüm çatışmaların potansiyel çözümü olmasının nedeni budur.
- Son olarak, başlatılan hamlenin etkileri uluslararası düzeyde devam ediyor. Bu kampanyaya ise birçok kadın öncülük ediyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Önder Öcalan’ın özgürlüğü kadın hareketi ve tüm Rojava halkı için önemli bir konudur. Önder Öcalan çok uzun bir süre, neredeyse 20 yıla yakın bir süre bu bölgede yaşadı. Burada bulunduğu süre boyunca başta kadınlar olmak üzere binlerce kişi kendisini ziyaret etti ve onun eğitim sahasına katıldı, perspektiflerini dinledi. Burada başlayan kadın devriminin kökleri, Önder Öcalan’ın fikir ve paradigmasına dayanmaktadır. O, nasıl ki kadınlar olarak özgürlüğümüz için ayağa kalktıysa, bizi cesaretlendirip, devrimin ötesinde birçok zafere imza attığımız mücadeleye güç verdiyse, biz de Ona ve paradigmasına sahip çıkmayı tarihsel sorumluluğumuz olarak görüyoruz. Uluslararası alandaki kadınlar da Önder Öcalan’ın kadınların özgürleşmesinde ve özerk kadın yapılarının kurulmasında oynadığı önemli rolü kabul etmiş, onun fikirlerini memnuniyetle karşılamış ve özgürlüğü için kampanya yürütmüştür. Yürütmeye de devam ediyor.