Demokrasi ve insan hakları kavramları birbirine doğrudan bağlantılı kavramlardır. Siyasal rejim olarak demokrasi, insan haklarının gerçekleştirildiği düzeni temsil etmektedir. İnsan hakları ise temel olarak, demokrasilerin düşünsel temelini oluşturmaktadır. Demokrasi kavramına nitelik kazandırılmadıkça, demokrasi ve insan hakları üzerine söylenecek sözler, geliştirilecek yorumlar sağlam bir taban oluşturamaz.
İnsan hakları; en sade tanımıyla; tüm insanların hiçbir ayrım gözetmeksizin yalnızca insan oluşlarından dolayı eşit, özgür ve onurlu yaşama hakkına sahip olmasıdır. Herkes, cinsiyet, ırk, renk, din, dil, yaş, tabiiyet, düşünce farkı, ulusal veya toplumsal köken, zenginlik gibi fark olmaksızın kanun karşısında eşittir.
Özgür bir şekilde düşüncelerini açıklamak, istediği yere gitmek, yerleşmek, diğer insanlarla ve makamlarıyla olan ilişkilerinde insanca ve hakça muamele görmek, insanların günlük yaşamında farkına varmadan yararlandığı haklardan bazılarıdır.
Yaşanan olaylara ve bu konuda yapılan yorumlara bakıldığında; insan hakları fikrini referans almaktan tümüyle vazgeçen siyasal iktidarın ekonomiden toplum sağlığına kadar ülkenin tüm meselelerini güvenlik sorunu haline getiren, toplumu kutuplaştıran, şiddeti esas alan, bilhassa da Kürt Sorunu’nun ve uluslararası sorunların çözümünde çatışma ve savaşı tek yöntem haline getiren politikaları sonucu 2023 yılında da kaygı verici boyutta yaşam hakkı ihlalleri yaşandı.
Elbette yaşam hakkı ihlalleri, sadece devletin güvenlik güçleri tarafında gerçekleştirilen ihlaller ile sınırlı değildir. Yapısal şiddetin bir ürünü olarak veya üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilen fakat devletin, “önleme ve koruma” yükümlülüğünü yerine getirmeyerek neden olduğu ihlalleri de kapsamaktadır.
Bu konuda Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İnsan Hakları Derneği (İHD) Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından derlenen verilere bakıldığında durumun vahametini görmek mümkün:
Bu verilere göre 2023 yılında: Kolluk güçlerinin yargısız infazı, dur ihtarına uyulmadığı gerekçesiyle veya rastgele ateş açması sonucu 3’ü mülteci 12 kişi yaşamını yitirdi, 6’sı mülteci toplam 12 kişi yaralandı.
Güvenlik güçlerine ve/veya resmî kurumlara ait araçların çarpması sonucu 3’ü çocuk, en az 6 kişi yaralandı.
Mülteciler/göçmenler, Kürtler, LGBTİ+’lar, Aleviler ve gayrimüslimleri hedef alan ırkçı, fobik ve nefret içerikli saldırılar sonucu en az 13 kişi yaşamını yitirdi, 24 kişi ise yaralandı.
Zorunlu ya da muvazzaf olarak askerlik görevini yaparken en az 15 kişi kaza, patlama, intihar ve/veya şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi, 14 kişi yaralandı… Liste uzayıp gidiyor.
Yine İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre iş kazaları/cinayetleri sonucu Türkiye’de 2023 yılının ilk 11 ayında en az 1772 işçi yaşamını yitirdi.
Bianet’in verilerine göre 2023 yılının ilk 11 ayında erkekler tarafından en az 303 kadın, 27 çocuk öldürüldü.
Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği, 2023 yılında 168 kadın gazetecinin yargılandığını ve 10 kadın gazetecinin halen tutsak olduğunu açıkladı.
İHD’nin verilerine göre hapishanelerde hastalık, intihar, şiddet, ihmal, firara müdahale vb. gerekçelerle en az 43 kişi yaşamını yitirdi.
Bizler insan hakkı gibi kavramları, demokrasi, özgürlük gibi erdemleri birilerinin safına ve tekeline bıraktığımız sürece bu sorun devam edecek, bu kimseler adaleti kendi çıkar ve inançları doğrultusunda dağıtacaktır. İnsan hakları konusundaki ilerlemeler, egemen güçlerin hoşgörüsü ile değil ama toplumsal kesimlerin kendi haklarını elde etmek için verdikleri mücadelelerle sağlanabilmiştir. Bugün gelinen noktada insanlık için tek çıkar yol, barış içinde özgür yaşamayı hedef alan bir düzen sağlamaktır. Yaşama hakkı temelinde, nimetlerin ve külfetlerin eşit paylaşıldığı demokrasiler inşa etmek zorundayız.