DEM Parti Bursa İl Örgütü 4’üncü Olağan Kongresi’nde konuşan DEM Parti Bursa İl Eş Başkanı Mehmet Deniz Büyük, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi işaret ederek, ‘Kürt sorununda yöntem de muhatap da bellidir’ dedia
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Bursa İl Örgütü, 4’üncü Olağan Kongresi’ni DEM Parti Yıldırım ilçe binasında gerçekleştirdi. Kongreye siyasi partiler, kurum, kuruluş, sendika ve hukuk örgütlerinin yanı sıra DEM Parti Parti Meclisi (PM) üyeleri Selvi Kalır ile Şevin Coşkun katıldı.
Burada ilk olarak konuşan mevcut HDP Bursa Eş Başkanı Ceylan Erol, Türkiye ve Kurdistan’da açlık grevlerine dikkati çekti. Açlık grevlerinin nedenlerine değinen Erol, “Açlık grevlerinin sebebi başta İmralı olmak üzere bütün zindanlardaki arkadaşlarımızın bir an önce özgürlüğüne kavuşması ve üzerlerindeki tecridin kaldırılmasıdır. Ayrıca açlık grevine destek olan annelerimizinde başlattığı bir nöbet eylemi var. Biz de başta zindanlarda açlık grevlerine giren arkadaşlarımıza ve annelerimize sevgi ve saygı ile selamlıyoruz” şeklinde konuştu.
Daha sonra yapılan seçimlerde Bursa il eş başkanlığaına Abide Ok ve Mehmet Deniz Büyük seçildi.
‘Tecrit insanlık suçudur’
Söz alan yeni DEM Parti Bursa İl Eş Başkanı Mehmet Deniz Büyük, ülkede bir hukuk devletinin olmadığını vurguladı. Büyük, “Evet, Türkiye’de bir Anayasa, kanunlar, yönetmelikler, genelgeler var. Ama bir hukuk devleti yok. Bunu birkaç örnekle ifade etmek istiyorum. Benim müvekkilim olan ve şu anda İmralı Cezaevi’nde tutulan ve üzerinde 24 yılldır tecrit ile işkence koşulları devam ettirilen Sayın Abdullah Öcalan ve birçok cezaevinde tecrit uygulamaları ve hak ihlalleri sürüyor. Şunu vurgulamak istiyorum: Tecrit bir hak hukuk meselesidir, hukuk ihlalidir ve bir insan hakkı sorunudur. Aynı zamanda insalığa karşı işlenen bir suçtur. Bu suç halen devam ettirilmektedir” diye belirtti.
‘Kürt sorununda yöntem ve muhatap bellidir’
Büyük, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kobenê kumpas davası olarak devam eden dava sonlanma aşamasına gelmiş durumda. Ve eş genel başkanlarımız ile arkadaşlarımıza ceza verilmek isteniyor. Yine Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılma davasında da sona yaklaşıldı. Bu iki davada aslında Türkiye’de hukukun olmadığının açık bir göstergesidir. Siyasal iktidarın hukuk üzerinde kurduğu baskının somut ifadesidir. Bu davalar esasen Kürt sorununun demokratik çözümünün oluşmaması üzerine açılmış davalardır. Siyasal iktidara buradan sesleniyorum, Kürt sorununu mahkeme salonlarında çözemezsiniz. Kürt sorununda yöntem de muhattap da bellidir. Yöntemi demokratik çözüm ve müzakere masasıdır.”
HABER MERKEZİ