Şu zaman insana neler göstermiyor ki. Kürtçede bir atasözü vardır; denir ki, “Him gi serî minû, qun ecedî linû.” Yani baş yaşadıkça, kıç acayip şeyler görüyor. Şimdi bizim köy korucuları ile yemin bu acayip görüntülerdendir.
Geçen gün Nusaybin’de birkaç Kürt genci kahvede kağıt oynuyorlarmış, birinin hile yaptığından şüphe edilmiş. Arkadaşları:
-Arkadaş hile yaptın.
-Vallahi yapmadım.
-Yok yaptın.
-Kur’an hakkı için yapmadım!
-Yemin etme Allah’a, Kuran’a, yaptın!
– Yahu köy korucusu olayım yapmadım.
-Eh peki, peki şimdi inandım.
Şimdi burada köy koruculuğunun ne manaya geldiğini, okuyucuya bırakıyorum.
Vallahi hem de onlara acıyorum. Yüzde doksanı, bu çirkin işi fakirlikten yapıyor. Geçen gün biri bana ağlayarak, “Dayı bu işin pis olduğunu bilmez miyiz? Ama ne yapacaksın, yedi tane çocuk elime bakıyor. Benim ne sanatım, ne kredim, ne sermayem ve ne de malım mülküm var. Eskiden kaçakçılık yapıyordum, mayınlar arasından gelip geçiyorduk. Çocukların nafakası için her an ölümle burun buruna idik. Ama şerefsiz sayılmazdık. Ve herkes de bize acır ama saygı gösterirdi. Ama şimdi bu lanet köy koruculuğu bizi insanlıktan çıkarmış. Siz televizyonda ‘bir köy korucusu şehit oldu’ demelerine bakmayın. İnanın koskoca bir köyde mezarımızı kazacak bir adam bulunmuyor. En azından akrabalarımız bile, başsağlığına gelmiyorlar.
Gerçi hakikatte milletimize karşı şahsen hiç hıyanetim yoktur ama adı lanettir. İnan Musa Dayı, o kirli maaşı aldığım zaman, sanki kör bir yılanı cebime koyuyorum. Gerçi haksızım ama ne yapayım ki, çoluk çocuğum aç. Geçen gün düşündüm kalk ulan hepsini vur, en sonunda kendini vur ve bu rezaletten kurtul. Yine çocuklara kıyamadım. İlkin bu işi bayağı bekçilik zannettik. Eh zararı yok, dedik. Eskiden beri bekçiler var. Kimse de onlara kızmıyordu. Meğer bizimki başka bekçilikmiş. Rezil olduk vallahi. Allah bizi kurtarsın!”
11 Ağustos 1991