2024 Yerel Seçimleri’nin birçok açıdan yereli aşan sonuçları olacak. Zaten hem iç ve dış siyasal sürecin barındırdıkları, hem de partilerin yerel seçimlere yüklediği misyon da bu yöndedir
Sinan Çiftyürek
I – Öncelikle bu yerel seçimlerde kim neyi hedefliyor?
- Devletin yerel seçim stratejisinin ilki, değişmeyen hedefi Kürt siyasetinin yerel yönetimleri kaybetmesi yer alıyor. İkincisi, Mart seçimlerinde önümüzdeki 10-15 yılı kapsayacak merkezi iktidarın taşlarının döşenmesi hesapları hem devlet hem siyasi partilerinin hesapları içerisinde. Devlet ve iktidarları, 2015 seçimlerinin hemen ardından, Iğdır’dan Suruç’a sınır kentlerde Kürt siyasetine kaybettirme stratejisini belirlediği plan dahilinde izledi, izliyor. Öyle ki tek tek il ve ilçelerde sistem partilerini yönlendirerek o ilde en güçlü sistem partisi adayının desteklenmesi politikası izlendi. Devlet sözcülerinin “1200 km’lik güney ve güneydoğu sınırımızın öte yakası bölücülerin elindedir” söylemini daha çok dile getirdiği günümüzde, Kuzey Kürdistan sınır kentlerinde belirttiğim stratejiyi uygulayacaktır. Tutar mı tutmaz mı ya da ne oranda tutar ayrı konu. Kürt siyasetinin 2024 Mart seçimlerinde radarı tutması gereken meselelerden biri bu.
- AKP, başta İstanbul olmak üzere kaybettiği metropolleri alıp merkezi iktidarı yerel iktidarla takviye ederek iktidarını sürdürmek istiyor. Alacağı sonuçlara göre MHP ile de yol ayrımını gündeme taşıyabileceği gibi “Cumhur İttifakı’na devam” da diyebilir. Bu tamamıyla seçim sonuçlarının yol açacağı siyaset denklemine bağlı. AKP’nin seçimde İstanbul’u tekrar kaybetmesi merkezi iktidarı kaybetmeyi de tetikleyecek.
*CHP’de hesaplar şöyle; Özgür Özel-Ekrem İmamoğlu ekibinin CHP’nin 2019 yerel seçimlerinde kazandığı metropolleri korumak ana hedefleridir. CHP böylece hem parti içi iktidar mücadelesini gündemden çıkarmak hem de yerel iktidar başarısını merkezi iktidar yürüyüşünün basamağı yapmak istiyor. İmamoğlu İstanbul’u tekrar alırsa bunu 2028 Cumhurbaşkanlığı seçiminde adaylığının en önemli kaldıracı olarak değerlendirecek. Eğer CHP, toplumun ezici çoğunluğunun açlık ve yoksulluk sınırı altında kaldığı, halkın fırınlarda ucuz bayat ekmek alma kuyruğuna girdiği ekonomik kriz koşullarında ekonomik sosyal sorunları sokakta ele alma cesaretini gösterirse başta İstanbul olmak üzere metropollerde etkili olma ihtimali var.
*İYİ Parti, yerel seçimlerde bağımsız girip rüştünü ispat ederek dağılmayı durdurma arayışında. Ancak İYİ Parti’nin Mart 2024 seçimlerinde kaybedeceği zaten Mayıs 2023 seçimlerinde izlediği politik zikzaklarla açığa çıkmıştı. MHP, yerel seçimlerde kendi başarısından çok AKP’nin alacağı sonuçla ilgili. Yani AKP’nin yerel seçimlerde MHP ile iktidar ortaklığını sürdürmeye mecbur edecek sonuç alması MHP’nin hedeflerinden biridir.
*Dem Parti açısından 2024 Yerel Seçimleri birden fazla açıdan öneme sahip. Son iki seçimde yaşadığı oy kaybını durdurmak ve kızmış, küsmüş, daralmış ama nihai kopmamış kitlesini kazanarak tekrardan tırmanışa geçmek öncelikli hedefi. Yani Kürdistan’da gücünü koruyup etki alanını genişletmek, Türkiye metropollerinde anahtar konumunu korumak. İki dönemdir Kürt halkının iradesini gasp eden kayyım atamasının önüne geçecek politik hamleleri geliştiriyor. Kürt siyaseti, özelde Dem Parti’nin, Kürdistan ve Türkiye’de kendi adaylarıyla seçime katılarak CHP-AKP koltuk değneği olmaması kilit önemdedir. Dem Parti’den yapılan açıklamalar bu yöndedir.
- Kürdistan Komünist Partisi, kendi seçim deklarasyonu temelinde politik mücadele hedeflerini kitlelerle buluşturacak propaganda ile Dem Parti’yi destekleyecek. Kürt siyasetinin geniş ulusal demokratik ittifakla seçimlere katılarak güçlü çıkması için birlik politikasını kararlılıkla sürdürecek. Kuzeyli Kürt siyaseti, 31 Mart 2024 seçimlerine giderken Kerkük deneyiminden ders çıkarmalı. 18 Aralık 2023’te yapılan seçimlere Kürt partileri Kerkük, Musul gibi 140. Madde kapsamındaki kentlerde tek liste ile seçime katılmamanın bedelini ağır ödedi! Ayrı listelerle seçime girdiler, sonuç hepsi kaybetti! Esas Kürt halkı kaybetti! Kerkük halklarının 25.09.2017 bağımsızlık Referandumu’nda %82 ile evet iradesi ciddi yara aldı. Sömürgeci rejimler hedeflerine ulaştılar! “Kerkük Kürdistan’ın kalbidir” diyenler oturup düşünsün şimdi! AKP’nin genişletmek istediği Kürt karşıtı ittifaka karşı, Batı’da Emek ve Demokrasi İttifakı ile birlikte esas Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı’nı genişleterek büyütmeliyiz. 2023 Mayıs seçim sonuçlarından Kürt halkının çıkardığı sonuç budur. Yani Mart 2024 seçimlerine Kürt partileri kendi deklarasyonu ile Dem Parti’yi destekleyerek tek liste ile seçime girmeli.
II – Seçmenin siyasi tercihini etkileyecek belli başlı olgu ve süreçler
a – Seçimi ve seçmen tercihini tartışırken, Kürt toplumundaki sosyo-demografik dönüşüme kısaca bakmak lazım. Kentlileşen; popüler kültürle buluşma alanları genişleyen; bireyciliğin güçlendiği; internet üzerinden telefonla dünyaya bağlanan gençlik ile siyaset ilişkisinde dramatik daralmanın yaşandığı; geçmişteki Müslüman-Muhafazakar-Milliyetçi siyasi tercihin yan sıra demokrat, devrimci, sosyal demokrat, komünist olarak kendini tanımlayan siyasi tercilerin de var olduğu; ayrıca siyasi tercihlerde ana dil gibi acil ulusal taleplerinin yanı sıra iş-ekmek-sağlık gibi ekonomik, sosyal taleplerin de etkisinin güçlendiği Kürt toplumu gerçeği ile yüz yüzeyiz. Yani artık Kürt siyasetçinin karşısında eğitimli, kentli ve siyasi deneyimi arkalamış bir seçmen kitlesi var. Genel geçer söylemler, içi boş propagandalar ile seçmen ikna edilemez.
b – Rejim ve partilerinin Kürtlerin ‘emperyalizmle ilişkisi’ propagandası
Devlet sözcüleri, siyasi parti ve yazarları son yıllarda koro halinde Kürtlerin emperyalizmle “işbirliğini” yeniden keşfedip işliyorlar. Bunu 2024 seçimlerinde Kürt siyasetine karşı yoğun kullanacaklar. İngiliz-Fransız emperyalizminin anti SSCB stratejisi çerçevesinde Cumhuriyet kurulmuş ve son 71 yıldır NATO üyesi olup ABD emperyalizminin sadık işbirlikçisi. Öyle ki iktidar olmak isteyen her muhalefet lideri Washington’a gidip ABD’nin olurunu alır ve döner. Her askeri darbenin mimari ABD. Buna rağmen Türk devleti ve siyasi partileri Kürtleri “emperyalizmle ilişkilerinden” dolayı hedef gösteriyorlar. Bunları okuyunca aklıma bir Türk gazetecinin Talabani’ye “siz emperyalizm ile işbirliği içindesiniz” demesi ve Talabani’nin, “hayrola, Türkiye’nin 70 yıldır emperyalizm ile işbirliği içinde olmasını görmüyorsunuz ama bizim halkımızın varlığını korumak için Batı ile ilişkilerimizi mi eleştiriyorsunuz” çıkışı geldi. Belirtmek istediğim Kürt siyaseti bu saldırıyı püskürtecek politika belirleyip halka taşımalı.
c – Seçimlerin en önemli yeni girdisi Devletli Kürt İslam sentezi!
Devletin, Kürdistan’da oy haritasının rengini değiştirme politikası izlediği yeni değil. Somutta Kürt mütedeyyin kitleyi Kürt siyasetinden kopartma politikasını Süleyman Soylu açıkça ilan etmişti. Bu meseleyi daha önce (https://yeniyasamgazetesi6.com/yeni-bir-halay-cosku-basari-yerel-secimler/ ) adlı yazımda ele almıştım. Türk-İslam sentezi ile kurulan ve yüz yıldır bununla devam eden Türk devleti, girdiği ikinci yüzyılda içeride ve dışarıda esas Kürdistan meselesi nedeniyle tıkandı. Ve ilginçtir bu tıkanıklığı aşmak için bu kez devletli Kürt İslam sentezini arkalayarak yoluna devam etmek istiyor. Yerel seçimlere giderken bunun ön adımlarını izliyoruz. Bu politika da Kürt halkı ile birlikte yürüme-büyüme yerine bir kez daha Kürdün sırtına binerek yürüme arayışı olup çıkmaz yoldur. Kürdün sırtına binerek yürüme-büyüme stratejisi başından beri ölü doğmuştu ama yüz yıldır bu yanlışta ısrar edildi.
d – Seçimlerde en önemli diğer iç girdi, ekonomik sosyal sorunlar…
AKP iktidarı ekonomiyi yaz-boz tahtasına çevirdi. “Borç temelli ve sermaye girişlerine dayalı bağımlı finansallaşma modelinin 2013 itibariyle krize girdiğinden” beri sorunlar ağırlaşıyor. Önce düşük sonra yeniden yüksek politika faizi denemeleri ile de kriz aşılamıyor, tersine derinleşiyor. Türkiye enflasyonda sadece OECD’nin değil Dünya birincisi. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) 2022 yılı “Küresel haklar endeksi” raporuna göre Türkiye, çalışanlar için en kötü ilk 10 ülke arasında yer aldı. Kürdistan zaten bizzat TÜİK’in hazırladığı kişi başına düşen GSMH sıralamasında Urfa-Ağrı-Van en sonda. Ve en yoksul 26 il içinde 19’u Kürdistan kentleri. Kürdistan kentlerinde işsizlik özellikle genç işsizlik, Türkiye ortalamasının neredeyse 5-6 katı. Ayrıca makro ekonomik durum vahim. Büyüyen döviz ihtiyacı, taşınamayan dış borçlar, büyüyen bütçe açığı yakıcılığını koruyor ve politika faizi artışlarıyla bu yapısal sorunlar giderilemiyor.
e – Devlet elbette 22 yıldır devleti yöneten AKP iktidarı (Cumhur İttifakı) iç ve dış siyaseti yönetmekten çok süreç ve olayların peşinden sürükleniyor demek daha olur. Bir gün Yunanistan ile dost ikinci gün düşman. “Yine denize dökeriz” ya da “bir gece ansızın geliriz” saldırganlığının hemen ardından Yunanistan’a gidip “dostluk anlaşması” imzalamak. Benzer durum Mısır ile yaşandı. Devlet başkanı General Sisi için önce “darbecidir görüşmeyiz” denilerek düşman ilan edildi, şimdi dostluk eli uzatılıyor. Kısacası AKP günü kurtarma taktikleriyle bir stratejisizlik izliyor. Elbette Türk devletinin de her devlet gibi kalıcı dostu-düşmanı yoktur, çıkarları vardır. Çıkarlarına göre dost-düşman değişir fakat Türkiye’nin bütün bölgesel-küresel tehdit algılarını üzerinden belirlediği tek değişmez düşmanı Kürdistan! Bu seçimde de aynı politika izleneceği açık.
f – Savaş Gazze üzerinde sürüyor, ateşi şimdiden bölgeye sıçradı!
İran-Kızıldeniz-Lübnan üçgeninde süren ve uzatmalı boyut kazanan bu savaşın da merkezinde Kürdistan var! İsrail Gazze’yi vurdukça sömürgeciler “Kürtlere yeni fırsatlar doğar” korkusuyla kendi Gazze’leri gördükleri Kürdistan’ı vuruyor! Cumhur İttifakı’nın Gazze politikaları tamamıyla seçim ve Kürdistan endeksli. Gerek Hamas militanları gibi yüzleri kapatılan 5-10 yaş arası çocukların ellerine tutuşturulan silahlarla taşındıkları mitinglere izin verilmesi gerekse 308 STK’nın Galata Köprüsü’nde Gazze katliamına karşı “Filistin’e Destek” yürüyüşü tamamıyla seçim ve Kürt ulusal mücadelesini hedefleyen iç siyasi hesapları içermekte. Yoksa bugün “din kardeşiyiz” söylemiyle Gazze katliamına karşı sokaklara çıkanlar, dün Kürdistan Bölgesi’nde 1986-1989 yılları arası Saddam rejiminin kimyasal silahlarla gerçekleştirdiği ve 16 Mart 1988 Halepçe soykırımı ile doruğa varan 8 aşamalı Enfal Harekatı’nda kadın, çocuk ve yaşlı yaklaşık 182 bin Kürt katledilirken neden sessiz kaldılar? Neden bugün Rojava’ya yapılan saldırılara tepki vermiyorlar da bindirilmiş kıtalarla Gazze’ye destek, Kürdistan’a köstek oluyorlar.
IV – Ne yapılacak?
*Kürt siyasetinin yukarıda özetlediğim ulusal ittifakla seçimlere katılması olmazsa olmazdır.
*Anayasa’da Kürt halkının varlığının tanınması ve ana dilde eğitim propagandası dahil statü talebini içeren seçim çalışması önemle sürdürülmeli.
*Yerel seçimlere gidiliyorsa, ilgili kenttin somut yerel ekonomik, sosyal, kültürel sorun ve talepleri üzerinde propaganda ile halka gidilmeli. Özellikle ekteki harita üzerinde devletin 100 yıllık bölücülüğünün TÜİK tablosuyla belgelendiği propagandası yapılmalı.
*Devletli dine alternatif özgür inanç savunusu topluma taşınmalı.
*Sayın Salih Müslüm ile Sayın Neçirvan Barzani, uluslararası alanda Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Özerk Rojava için birlikte diplomatik faaliyet yürütmeleri halinde dört önemli gelişmeye yol açar.
– Bölgede ve esas dünyada Kürt halkının dost halkası genişler!
– Dünyada iki Federal Kürdistan parçasına siyasi, ekonomik destek olağanüstü büyür.
– Dört parçada Kürt halkında büyük sinerji ve coşku yaratır.
– Kürt siyasetine Ulusal İttifak için büyük zemin hazırlar!
*Kürdistan’daki Arap halkına dönük özgün politika izlemeli! Devlet, Cumhuriyetin kuruluşundan beri Antep-Urfa-Mardin’deki Arap halkını Kürt kartıyla korkutup rejime bağlama politikasını izledi ve etkili de oluyor! Devlet, Kürdistan’daki Arap halkına “biz olmasak Kürtler sizi burada yaşatmaz” stratejisini izliyor! Kürt siyasetinin politik açılımının ana teması şu olmalı; Biz Kürdistan’ın halklar ve inançlar mozaiğini koruyup geliştireceğiz. Tıpkı Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Özerk Rojava pratiğinde yaşandığı gibi!
*Özerk Rojava ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin mevcut statülerini hedef alan saldırılara karşı durup savunmak bir diğer propaganda olmalı.