1 FİLM
1 YÖNETMEN
Çeviri: Tolga Er
Yönetmen Sarnet, yazar Andrus Kivirahk’ın Rehepapp kitabından uyarladığı ‘Kasım’ filminde Pagan ilmini kara mizah, rahatsız edici karelerle perdeye taşıyor.
Estonyalı yönetmen Rainer Sarnet’in November (Kasım)filmi, “bir zamanlar” ile başlayamayacak, “sonsuza dek mutlu yaşadılar” mesajıyla da sonlanamayacak kadar tuhaf bir halk masalı. November, izleyiciyi aldatıcı derecede büyüleyici bir dünyaya çekiyor: 19. yüzyılın Estonyası’ndaki yoksul bir kasabada, köylüler soğuk kışı atlatmak için şeytanla anlaşma yapıyor, kurt adamlar geziniyor, ölü komşuların hayaletleri akşam yemeği için ortaya çıkıyor ve demir çubuklardan yapılma gulyabaniler gecenin karanlığında sarhoşça sendeliyor.
Yönetmen Sarnet, Estonyalı yazar Andrus Kivirahk’ın romanı Rehepapp’tan uyarlanan filmde, Pagan ilmini kara mizah ve rahatsız edici karelerle beyaz perdeye taşıyor. Cazibesinin önemli bir bölümünü çeşitli kameraları, lensleri ve formatları bir araya getiren sinematografisine borçlu olan film, yüksek kontrastlı aydınlatmasıyla kasaba halkından insanları bile karanlık, düşmanca bir dünyadaki hayaletler gibi gösteriyor. Her bir karesi rahatsız edici bir fotoğraf niteliğinde olan November, bize şunun hatırlatıcısı: Batıl inanç, veba ve açgözlülük aslında insanlık için hiç de yabancı kelimeler değil. Aşağıda okuyacağınız söyleşide ise filmin yönetmeni Rainer Sarnet, masalı beyaz perdeye taşıma isteğinin arkasında yatan nedenleri ve filmin yapım sürecini anlatıyor.
Masalları beyaz perdeye uyarlamaya nasıl karar verdiniz?
Rehepapp kitabını ilk kez okuduğumda, onun hakkında bir film yapmak istediğime hemen karar verdim. Kitap, Estonya masallarının yapımçözümü. Yazar Andrus Kivirähk, Estonya masallarındaki temel güdünün açgözlülük olduğuna işaret ediyor. Hareketlerin ve karakterlerin tamamı açgözlülüğe dayanıyor. Mesela tilkinin sütü çalması veya tilkinin kurtu kandırması. Ana fikir buydu. Ben de bu faydacı köylü hikayesini büyülü, ruhani bir dünyaya taşımak istedim. Köylüler ruhani dünyayı kendi yararları için kullanıyor. Bu tartışmalı şeyleri bir araya getirmek ve insan doğasının karanlık tarafını göstermek benim için zorlu bir işti.
Görselleri nasıl ortaya çıkardınız?
Rainer Sarnet
Görsel ilham fotoğraflardan geldi. Johannes Pääsuke isminde, 19. yüzyılda Estonyalı köylülerin fotoğraflarını çeken bir fotoğrafçı buldum. Antropolojik bir genel izlenim gibiydi; nasıl yaşadıkları, neye benzedikleri. Oldukça tuhaf bir dünyaydı. Küçük evlerde hayvanlarla yaşıyorlardı. Garip kıyafetler giyiniyorlardı. Tabii ki çok çirkin bir dünyaydı. Böylece siyah beyaz fotoğraflardan ilham aldım. Senaryoyu görsel bir şiirmişçesine yazdım. Hikâyeyi resme döktüm. Psikolojik kırılma anları olan uzun çekimler yapmak istemedim; kısa, metafor içeren, fotoğraf gibi kareler tercih ederim.
Görsel olarak örnek aldığınız bir şey var mıydı?
Çin hayalet hikayeleri ve Jim Jarmush’un ‘Dead Man’ filmi(1995).
Bazı aktör ve aktrisler doğrudan halktan alınmış gibiydi. Onları bu sürreal mekâna taşımak için nasıl çalıştınız?
Meslekten olmayan aktörler kullandım. Bu, filmin oluşumunun bir parçasıydı; çünkü bu bir halk masalı. Filmde sıradan halkın oynamasını istedim; çünkü kırsal bir yüze sahipler ve belli bir utangaçlıkları ve sakarlıkları var. Gerçek bir dokunuşu tercih ederim.
Onları nasıl buldunuz?
Ajans fotoğrafları yolladı ve ben de fotoğraflardan seçtim. Sonra beraber prova yapmaya başladık. Ana karakterler profesyonel aktörlerdi. Profesyonel olan ve profesyonel olmayan aktörleri bir araya getirdim. Her iki taraf da böyle çalışmaktan zevk aldı. Ancak profesyonel olmayanlarla çalışmak zordu. Örneğin; cadıyı oynayan aktris, filmimizdeki cadının (onun oynadığı) hayatının neredeyse aynısını yaşıyor. Ormanda yalnız yaşıyor.İlk kez bir film setindeydi. Çıktı ve hemen metni okumaya başladı. Bazı aktörler yaşlıydı. Ne yapmaları gerektiğini anlamadılar. Aktör olmayanlarda aktörlük olmuyor; çaresiz bir durum, ancak ben bunu tercih ediyorum. Aktörlüğün fazla incelikli, fazla gelişmiş veya fazlasıyla psikoloji dolu olmasını istemedim.
Filminizin ruhu, size göre hangi yollarla modern zamanlara sesleniyor?
Hepimiz aynı pratik, açgözlü dünyada yaşıyoruz. Özellikle de Amerika’da. Bu faydacı dünyada hayatta kalmak için bir yol; güzel bir şey, bir tür umut bulmamız gerekiyor. Karanlık bir güzellik.