Türkiye halkları 2023 yılını, biri doğal diğeri politik iki ardıl felaketin trajik sonuçlarıyla boğuşarak geçirdi. 6 Şubat 2023 günü Maraş ve çevre illerde meydana gelen büyük depremde resmi açıklamalara göre 60 bin kişi hayatını kaybetti; başka kaynaklarda bu sayı 200 bine kadar çıkabiliyor. 2024 yılbaşı gecesi Japonya’da meydana gelen 7.6 büyüklüğünde depremdeki toplam 84 can kaybıyla kıyaslandığında, insan hayatının değeri üzerine ciddi bir sorgulamanın gereği ortaya çıkıyor. Böyle bir sorgulama ya da İstanbul başta olmak üzere riskli bölgelerde ciddi bir deprem hazırlığı yerine, indirimli konut satışları ve benzeri vaatlerle hesapların kapatıldığı görüldü. Bu trajediyi izleyen aylarda gündem, ‘son genel seçimlere’ geri sayıma kitlendi. Sonuçta, beklentileri yükseltilmiş muhalif kitleler şiddetli bir psiko-politik travmayla yıkıldı.
7 Ekim’den bu yana dünyanın birçok ülkesi gibi Türkiye kamuoyunun da dikkati Gazze’ye kitlendi. İsrail’in orantısız misilleme yöntemiyle giriştiği sivil katliamın nihai hedefinin Gazze halkının Mısır’a tehciri olduğu herkesin malumu. Bunun mümkün olmaması durumunda savaş sonrası için ABD, Avrupa Birliği ve bölge ülkelerinin icazetini amaçlayan bazı projeler geliştiriliyor. Öte yanda ise, çatışmaların Yemen’den Lübnan içlerinde Beyrut’a ve İran’a kadar genişlemesine yol açabilecek bir saldırı ve suikastlar silsilesi de Orta Doğu’da kabaran denizlerin kolaycı çözümlerle durulmayacağını tüm taraflara hatırlatıyor. Filistin meselesinin, Ukrayna’da yaşanılan kadar uzun bir savaş halinin sürdürülmesi beklenmemekle birlikte 2024 yılına devreden önemli çatışmalı maddelerden biri olacağı anlaşılıyor.
Ülke ve bölge gündeminin maddeleri böyleyken yılın son günlerinde Federe Kürdistan’da verilen askeri kayıplar üzerine Türkiye kamuoyunda bir tartışma da başlamış bulunuyor. 1990’lı yıllardan bu yana TSK’nın sınır-ötesi ‘sıcak takip’ gerekçesiyle Irak ve daha yakın zamanda Suriye topraklarında üslenme çabaları içinde olduğu biliniyor. Bu askeri faaliyetler, önemli kayıplar verilmedikçe meclis tarafından soruşturulmuyor; kamuoyu yeterince bilgilendirilmiyor. Kürt milletvekillerinin ve basın-yayın organlarının bu yöndeki çabalarıysa emniyet, mahkemeler, anaakım siyaset ve medyanın koordineli saldırılarına konu olmakta. Bu koşullar altında CHP’nin yeni yönetiminden gelen ‘çatlak ses’ bir miktar umut kaynağı olma potansiyeli taşıyor.
Kamuoyu gündeminden uzak tutulan başka ‘hassas’ konular ve coğrafyalar da var. Bunların başında Afrika kıtası ve Türk SİHA sanayii geliyor. Libya, Sudan ve Etiyopya’da silah ticaretinin durumu, SİHA ve diğer silah müşterilerinin ve satış mümessillerinin kimliği ve niteliği üzerine iktidar kurumlarına ve iktidar iltisaklı ticari yapılara sorulması gereken sorular sorulmuyor, araştırılmıyor.
Dünyada geçen yıla damgasını vuran olayların bir kısmı Türkiye kamuoyunda hemen hiç gündem olmadı. Örneğin, Afrika’da birbiri ardına gerçekleşen Fransa karşıtı darbeler üzerine yeterince konuşulmadı. Oysa, iki yüzyıl boyunca Fransa’nın ‘arka bahçesi’ olarak var olmuş birçok Afrika ülkesinde Fransız usulü yeni-sömürgecilik çağının nihai olarak kapanışı, önemli bir tarihsel gelişme. Özellikle zengin uranyum, petrol ve altın yataklarına sahip olan Sahel bölgesi hareketli. Fransa karşıtı kolektif duygular 2020 Mali, 2022 Burkina Faso ve 2023 Nijer darbelerinin başlıca itici gücünü oluşturdu. Buna karşın, Rusya’nın ve Wagner’in prestijinde yükselme gözleniyor. Fransa karşıtı sloganlar, Rusya bayraklarının açıldığı meydanlarda yankılanıyor. Ama asıl ekonomik atılım Çin’den geliyor. Çin, Afrika’da askeri faaliyet göstermek yerine büyük krediler sağlayarak devasa altyapı projeleri gerçekleştiriyor. Bu yıl, küresel Doğu-Batı rekabetinin Afrika’da yoğunlaşması ve kızışmasına daha çok tanık olacağız.
Bazı yorumcular, meseleyi Fransa’yla sınırlı görmüyorlar. Bu konuda bilindik jeo-stratejik mülahazaların ötesinde Batı hegemonyasının çözülme eğiliminde olması, ‘yumuşak güç’ anlamında genel bir gerilemeye endeksleniyor. Şöyle ki, son Ukrayna savaşı ve ardından gelen Gazze katliamında sergilenen tavırlar, Batı’nın kolektif bir değerler sisteminin temsilcisi olmaktan çok bir çıkarlar toplamının takipçisi olarak hareket ettiği kanısını giderek güçlendiriyor. Artık uzun süredir medeniyet, hukuk ve demokrasi gibi Batılı değerler yerine Batı’nın ortak çıkarları ya da kazançları üzerine konuşmak daha doğru görünüyor. Bu algı değişiminin uzun vadeli sonuçları, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi uluslararası yapıların ve kurumların geleceğini de belirleyecek.
Asya’da ise en çok konuşulan mesele, 2023’te Hindistan nüfusunun ilk kez Çin’i geçerek dünyanın en kalabalık ülkesi unvanını kazanmış olması. Her iki ülkenin nüfusları da 1.5 milyar bandına yakın ama Hindistan geçtiğimiz yılın ortaları itibarıyla Çin’e 3 milyon kadar fark atmış bulunuyor. Dünya nüfusu ise 2023’te 8 milyarı aştı. Yerküre üzerine yayılmış bulunan bu devasa insan kalabalığı hep birlikte tarihte kayıtlı en sıcak yılı yaşadı. Küresel ısınma ve iklim değişikliği olguları, artık inkâr edilemeyecek boyutlara ulaşmış bulunuyor.
Bir yıl boyunca yaşananların, içine girdiğimiz yıl boyunca gündemi belirlemeyi sürdürmesi kaçınılmaz. Ama hayatın kötü vakalar kadar güzel sürprizlere de gebe olduğu unutulmamalı. Umutların daha fazla kırılmadığı, iyi bir yıl olsun.