‘Berxwedan: Kürt halkının Erdoğan soykırımına karşı direnişi’ kitabının yazarı Laura Schrader, Abdullah Öcalan’ın varlığı kitap boyunca devam ettiğinin altını çizerek, ‘Kürt halkının sarsılmaz direnişinin ardında ortak bir konu, değişmez bir varlık var: Öcalan ve onun fikirleri’ dedi
İmralı Cezaevi’nde ağır tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 25 Mart 2021 tarihinden bu yana haber alınamıyor. Öcalan üzerindeki tecrit hali sürerken paradigması ise dünyanın bir çok yerinde ilham kaynağı olmaya devam ediyor. 1975 yılından beridir Kürt halkı ve onun özgürlük mücadelesi üzerine çalışma yürüten İtalyan Gazeteci-Yazar Laura Schrader’in, I Fuochi del Kurdistan (Kürdistan Ateşi), Civilta e Verita (Uygarlık ve Hakikat) kitaplarının ardından yakın zamanda “Berxwedan: La Resistenza Del Popolo Kurdo Contro Il Genecidio Dı Erdıgan” (Berxwedan: Kürt halkının Erdoğan soykırımına karşı direnişi) adlı 3. kitabı yayınlandı.
Abdullah Öcalan’ın kitaplarını İtalyan dilinde yayınlayan Punto Rosso yayın evi tarafından yayınlanan Laura Schrader’in kitabı, Türkiye’nin Kürt halkına karşı yürüttüğü saldırılara karşı Abdullah Öcalan’ın fikirleri ve felsefesi temelinde gelişen direnişi irdeliyor.
Schrader, son çıkan kitabına ilişkin ANF’den Serkan Demirel’e konuştu.
‘Batının suç ortaklığı’
Schrader, kendisini Kürtler üzerine çalışmaya iten nedenleri şöyle açıkladı: “1975 yılında seyahat yazarıydım ve fotoğrafçı olan eşimle birlikte seyahat ve turizm dergileri için röportajlar hazırlıyorduk. Bu dönemde, Irak’taki Kürt devriminin trajik sonucunu öğrendim. Böylelikle daha önceden tanımadığım bir halkla ilgilenmeye başladım. Uğradıkları adaletsizliğin büyüklüğü, maruz kaldıkları baskının vahşeti ve batı demokrasilerinin Kürt halkının yaşadıklarındaki suç ortaklığı beni çok etkiledi. İki dergi ve bir gazetede, İtalya’da ilk kez Irak’taki peşmergelerin fotoğraflarını yayınladım. Dönemin Irak Büyükelçiliği, yönettiğim derginin editöründen görevden alınmamı talep etmek üzere bir yetkilisini şehrim Torino’ya gönderdi. Bunla yetinmeyen Irak Büyükelçisi, İtalyan yetkililer ve basın için Saddam Hüseyin onuruna gösterişli bir resepsiyon ve onun adına bir dizi korkunç film gösterisi düzenledi. Daha sonra, birkaç yıl içerisinde Kürdistan’ın dört bir yanından siyasi ve kültürel figürlerle tanıştım. Yine birçok yayın ve sol görüşlü bir gazete için Kuzey ve Güney Kurdistan muhabirliği yapmaya başladım.”
‘Kürtler olunca medya sessiz’
Kitaplarında dikkati çeken en önemli huşulardan birinin çok iyi belgelenmiş olması olduğunu ifade eden Schrader, Kürt halkına yönelik baskının çok şiddetli olduğu kadar onun kasıtlı olarak gizlendiğini ifade etti. Kitaplarında Kürtlerin yaşadığı gerçekliği verdiğini belirten Schrader, “Günümüzden bir örnek vereyim. Gazze’deki savaş bütün büyük medyanın birinci konusu. Efrin’in işgali gerçekleşti bu duruma karşı herkes sessizliğini koruyor. Bir diğeri, bütün basın, aralık ayı ortasında bir hapishaneden diğerine nakledilen Rus muhalif Navalny’nin tutukluk koşulları hakkında ayrıntılı olarak konuştu. Öte yandan, Selahattin Demirtaş gibi binlerce demokrat ya da Osman Kavala gibi Türkiye’de tutsak edilen tanınmış isimler hakkında hep sessizler. Nelson Mandela, Luther King, hatta Gandhi seviyesinde bir lider olan Abdullah Öcalan’dan bahsetmiyorum bile. Söz konusu Kürtler olunca medya sessiz” ifadelerini kullandı.
‘Öcalan’ın varlığı sürüyor’
Kitaplarında herkese hitap etmeye çalıştığının altını çizen Schrader, “İzlenimci olarak adlandırılan ve ‘etkili’ olduğu söylenen bir üslup seçtim. Hikâye, Sur’un yıkımı, Efrin’in işgali, Cizre’nin harap edilmesi gibi büyük ve trajik olaylara ve Sakine Cansız, Fidan Doğan, Selahattin Demirtaş, Hevrin Khalef ve Erdoğan’ın kendisi gibi bazı şahsiyetlerin portrelerine ayrı bölümlerde odaklanarak ilerliyor. Abdullah Öcalan’ın varlığı kitap boyunca devam ediyor. Kürt halkının sarsılmaz direnişinin ardında ortak bir konu, değişmez bir varlık var: Öcalan ve onun fikirleri. Lider Öcalan ayrıca, ailenin bakış açısından çok ilgi çekici bir şekilde konuşan yeğeni Ayney Öcalan’ın anlatımlarıyla da sunuluyor” dedi.
‘Tecrit bir suçtur’
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde devam eden ağır tecride de dikkat çeken Schrader, “Öcalan’a uygulanan tecrit uluslararası bir suçtur ve Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği (AB) tarafından defalarca kınanmıştır. Bir başka büyük lider Nelson Mandela da çok uzun bir hapis cezasına çarptırılmıştı, ancak onun durumunda kamuoyu bilgilendirilmiş ve serbest bırakılması için yürütülen kampanyalar medyada büyük yankı uyandırmıştı. Öcalan’ın durumunda ise, özgür kalmasını talep eden milyonlarca insanın medyanın ilgisini çekmesi imkânsız olmasa da çok zor, çünkü Ankara hala Batı dünyasının önemli bir müttefiki olarak görülüyor” diye konuştu.
Demokratik Konfederalizm paradigması
Abdullah Öcalan’ın düşüncelerinden doğan ve halihazırda Rojava’da uygulanan Demokratik Konfederalizmin tüm insanlık için önemli olduğunu ifade eden Schrader, son olarak şunları dile getirdi: “Öcalan bu paradigması, insan ve yurttaş hakları adına ve farklı gruplar ve dinler arasındaki dünyası saran çatışmaları çözebilir. Uluslararası kamuoyunun bilmesini isterim ki, her kıtadan kadınları kapsayan ve etkileyen Jin, Jiyan, Azadi hareketi, PKK’nin kuruluşundan bugüne Öcalan tarafından arzulanan Kadın Devrimi’nden doğmuştur. Bu kadın devrimi, sadece İslam dünyasında değil, tüm dünyadaki baskı kültürünü yıkan bir devrimdir. Dünyanın dört bir köşesine radikal, yaşamsal bir yenilik soluğu getiren bir felsefe.”
HABER MERKEZİ