Son sözü ilk söylemek gerekirse, Türkiye’de Jiyanlar soykırıma uğramasın! Liseli genç Jiyan’ın arkadaş grubunda egosu yüksek arkadaşı, birlikteliği bozmak için olmadık yöntemlere başvurur. Tüm çabalara rağmen ego frenlenemez ve ilişkileri bozulur. Jiyan yalnızlaşan arkadaşına üzülür, girişimde bulunur. Bir şekilde buluşmanın-görüşmenin yolunu bulurlar. Bir araya geldiklerinde Jiyan sorar, “Ayrı olduğumuz zamanlarda bu duruma üzülüyor muydun?” Arkadaşı “hayır üzülmüyordum” der. Jiyan, “O zaman bir araya gelmenin bir anlamı olur mu? Çünkü ben üzüldüğüm ve üzülenleri gördüğüm için bir araya gelmeye çabaladım” der.
Hakan Fidan’ın bütçe görüşmesindeki konuşmasında sarf ettiği sözler şöyle: “SİHA ve F-16’larla vurduklarımız PKK’lilerdir…” Fidan’ın Türkiye’nin demokratikleşmesi için görüşüp ortak çözüm aradığı PKK’lileri vurma isteği nasıl bir duygu? Ya öldürmeyi bir başarı olarak sunmak? Hem de sorunların çözüm yeri olan TBMM’de… İlişkiler bakanlığı, savaş bakanlığı mı?
Defalarca bir araya gelip, Kürt sorununun demokratik çözümünü birlikte aradığın PKK’liler duygusundan, onları öldürmeyi planlama duygusuna nasıl evrildin? Hem de sorunun çıkışı, mensubu olduğun AKP-MHP devleti ve senin sorumluluğunda olmasına rağmen; nasıl oldu da on milyonlara yas yaşatan; ya öl ya öldür ya da yastan çıkma nesillerin gözyaşlarında boğulmasını dayatırsınız?
Jiyan’ın deyimiyle demek ki, PKK’lilerden ayrı olduğun zamanlara ve ayrılığa üzülen on milyonlara hiç üzülmemişsin. Eğer bir arada olunmadığı zamanlara, ülkenin ölen çocuklarına üzülseydin, bu ülke böyle mi olurdu? Bebelerin rızkı savaşa bütçe yapılabilir miydi? Barış sözcüğü yasaklanabilir miydi? Savaş daha çok hegemonlaşmanın ekmek kapısı olur muydu?
Ülkede kadın, insan, çocuk, farklı cinsel eğilimleri, ekolojistleri, Kürtleri, farklı inanç ve halkların haklarını ret ve inkâr edip, savaş karşıtlığına bunlar “kültür terörizmidir, bitirmek gerek” deyip, dünyada da bu dinamiklerin siyonizmin soykırımına karşı ayağa kalkmasına, partili devletin başkanıyla birlikte “dünya Filistin için ayaktadır” diye övünme ikiyüzlülüğü yaşanır mıydı? Ülkede kültür terörizmi deyip, ya katledip ya zindana kapatmak istediklerinize, TMK ve hukuk yoluyla kumpas kurulabilir miydi? Demokratikleşme için ülkede ayağa kalkan bu dinamiklere “kültür terörizmi” demenize kim inanır?
Jiyan’ın deyimine dönersek, ülke çocuklarına yazık. Birlikte ayrı olduğumuz zamanlara üzülürsek gözyaşının rengi aynıdır dersek, bir araya gelmenin çözüm görüşmelerinin bir hatırı, barış çabasının bir anlamı olurdu. Kapsayıcı, kucaklayıcı yaşamın dili olurdu.
Şimdi DEM Parti’nin önünde “sarı torbaları”, Roboski’yi kan akıtan ağızlar konuşmazdı. Aynı olan gözyaşı rengine birinin kırmızıdır ihaneti yaşanmazdı. Daha önce de ağzı kanlılar çok defa konuştu, lanetlendi. Siyonizm lanetlenirken AKP-MHP atanmış kabinesi ödül almayacak. Ancak “kültür terörizmi” dediklerinizle övünmek tarihte çok konuşulacak.
Daha fazla Jiyanlar kıyıma uğramadan öldürme duygusunu yaşatma duygusuna evriltme; öl, öldür yerine yaşa, yaşat olsun! 2024 yılının yaşa, yaşat mücadelesine evrilmesi dileğiyle…