Adalet can çekişiyor bu ülkede, hatta yaşam için ne varsa ölümün kıyısında.
Gültan Kışanak halen içerde rehin. 7 senedir tutuklu olmasına rağmen hala serbest değil. Selahattin Demirtaş 7 senedir tutuklu olmasına rağmen, AİHM kararlarına rağmen hala rehin ve daha birçokları. Demirtaş’ın babası vefat etti. Cezaevinde uğurlama zordur. Bitmeyen ayrı uğurlamalarımıza bir yenisi daha eklendi. Aysel Tuğluk’un annesi vefat edince cenazeye yapılanlar ne Aysel’in ne de bizim yüreğimizden silinmedi. Bu olaylardan daha acı ne olabilir ki. Gültan Kışanak da cenazede aynı muameleye maruz kaldı. Ölülerimiz ve ölü yakınlarımıza yapılanlar affedilir gibi değil. Bu acıları Kürdlere reva görenler eviniz bahar görmesin.
Erdoğan’ın Demirtaş’a karşı özel bir husumeti var sanırım. Demirtaş’ın diploması var, konuşurken ekrana bakmıyor gayet akışkan ve iyi konuşuyor, çalma şekli başka, en çok da gülüyor ve esprili. Barış, emek, demokrasi ve hukuk isteyenler cezaevinde, kendi mafya elemanları ve dünyanın diğer mafya liderleri de ülkemizde serbestçe yaşıyorlar hatta pasaportları dahi var. Soylu zamanında bu gibi tipler çoğalmaya başladı ve “bir ev al pasaport cepte kampanyası” başlatıldı. Soylu hakkında fazla konuşmaya gerek ama muhakkak yargılanacak. Onun yerine gelen Ali Yerlikaya bugünlerde göklere çıkartılıyor. Adamı melek gibi insan yaptılar. Bu kişi Soylu zamanında İstanbul valisi olarak görev yapıyordu. İnsana sorarlar İstanbul valisiyken bu çetelerden haberin yok muydu? Senelerce Cumartesi Anneleri’ne acı çektiren biri olarak aklımızda kalacaksın. Şimdi belirli kişiyle sınırlandırdığın iznin hiçbir anlamı yok. Tek anlamı, direnenlerin kazanması oldu. Bizi kandıramazsınız sakın yeltenmeyin.
Erdoğan’ın oğlu Bilal meydanlarda konuşma yapıyor ve tehdit ediyor. Hele bir tanımlama yapıyor, dinin nasıl işlendiğinin göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. “Dualarımız en büyük silahımız” diyor. Dua ne zamandan beri silah oldu. Galata köprüsü, Filistin mitingi için toplanma alanıydı, aynı duyarlılık mitingi, keşke yaşanan hukuksuzluklar, adaletsizlikler, asgari ücretliler, emekliler… için de olsaydı. O da babası gibi “bir akşam aniden gelebiliriz” havasında. Bir yandan insanları İsrail’e karşı boykota çağırıyor ama diğer taraftan İsrail ile ticaret devam ediyor. Sermaye sahiplerine ayağınızı denk atın uyarısı yapılıyor. 17-25 Aralık hesabını veremeyenler daha doğrusu kasayı sıfırlamasını bilmeyen “Bilal’a anlatır gibi” sözünün sahibi olan bu kişi hangi vasıfla tehdit savuruyor. Yakın zaman içinde iki girişimci şirket Bilal Erdoğan ismini duyunca masadan kalktı. Biri İsveç firması DİGNİTA, ikincisi de Türkiye’de takım almak isteyen bir futbol şirketinin masadan kalkması.
“Futbol yalnız futbol değildir” sözü geçen hafta yaşanan olaylarla bir daha gündeme geldi. Tam yumurta düşerken ellerini yumurtanın altına koydular. Bu kararın TFF’nin kararı olmadığı aşikâr. Cumhurbaşkanının onayı olmadan bu teklif gündem dahi olmazdı. Muhalif basında ve televizyonlarda bu konu işlendi, takımlar karşı durdu ama Riyad’a kadar gidildi ve orada yaşananlar… Bu olay toplumun nabzını ölçmek için ortaya atılan bir senaryoydu. Seçimler öncesi ortamı germe adımlarının sesi oldu. Bakalım önümüzdeki aylarda neler yaşayacağız diye düşünürken Rojava savaşı tekrardan gündeme gelebilir. Hatta Hakurke saldırısından sonra savaş naraları devreye girdi bile. Yeni yılda bütün dünya barış, insanlık, demokrasi, ekolojik toplum diye umut içinde seslerini yükseltirken, Orta Doğu’da, Ukrayna’da, Rojava’da insanların ölüm haberlerini takip ediyoruz. Putin, Ukrayna’ya karşı savaş devam edecek diyor, Netenyahu’da aynı fikirde, Erdoğan da onlara eşlik edecek, bu yılda. Tam bunları yazarken savaş jetleri o korkunç uğultularıyla başımızın üstünden uçtu. Acaba kaç kişi daha ölümle karşılaşacak. Ve senelerdir süren jet uğultularıyla büyüyen çocuklar hayat akışını nasıl değerlendirebilirler?