Avukat Ali Çimen, 4 yıl önce Dersim’de kaybedilen Gülistan Doku’yla ilgili son gelişmeleri gazetemize anlattı
Nesli Şahiner
21 yaşında gencecik bir kadındı Gülistan Doku. Diyarbakır’da ailesiyle birlikte yaşıyordu. Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü’nü kazanınca üniversite eğitimi için Dersim’e geldi ve okulun yurduna yerleşti. Hayatı olağan bir şekilde sürüyordu. Ta ki eğitiminin ikinci yılında 5 Ocak 2020’ye kadar. Gülistan Doku bu tarihte kaybedildi. Baş şüpheli ise Zaynal Abakarov isimli kişiydi. Çünkü Gülistan Doku kaybedilmeden bir gün önce ve kaybedildiği gün en son onunla görüştü, bir daha da kendisinden haber alınamadı.
Sır edilen Gülistan Doku için Emniyet daha ilk andan itibaren “intihar” iddiasında bulundu. Yüzlerce şüpheli kadın ölümünde de çok kullanılan bu “intihar etti” iddiası, bilirkişi raporuyla çürütüldü. Özellikle ortaya çıkan en son gelişme ise büyük önem taşıyor. Baş şüpheli Zaynal Abakarov’un polislikten ihraç edilen babası Engin Yücel’e ait olan ve olaydan bir gün önce Gülistan’ın zorla bindirilmeye çalışıldığı aracın, soruşturmanın açıldığı gün kentin dışına çıkarıldığı ve yaklaşık bir hafta sonra tekrar kente getirildiği ortaya çıktı. Buna rağmen başlatılan soruşturmada hiçbir ilerleme yok.
Gülistan Doku’nun kaybedilmesiyle ilgili birçok ayrıntı ve delil var, şüpheliler de belli. Buna rağmen dört bir yanı kameralarla gözlenen, çok sayıda kolluğun olduğu bu küçücük kentte, Gülistan Doku’nun bulunamadığı iddiasına inanmamız bekleniyor. Bir kez daha soruyoruz, Gülistan Doku nerede?
Gülistan Doku’nun kaybedilmesiyle ilgili açılan soruşturmayı ve son gelişmeleri Doku ailesinin avukatı Ali Çimen’e sorduk. Çimen, taleplerinin kabul edilmediğini, suç işleyen kamu görevlilerinin korunduğunu, Gülistan Doku nezdinde bunun bir kez daha net bir şekilde ortaya çıktığını söyledi.
- Gülistan Doku’nun kaybedilmesinde baş şüpheli Zaynal Abakarov 2022’de gözaltına alınmıştı. Tam bir gelişme oluyor derken adli kontrolle serbest bırakıldı. O dönem tam olarak ne oldu anlatır mısınız?
Şüphelinin yurt dışına çıkış yasağı vardı, ayrıca 15 günde bir bağlı bulunduğu yerde imza vermesi gerekiyordu. Dosyaya bir evrak gitti emniyet müdürlüğünden, ‘şüpheli adli kontrolün gereklerini yerine getirmedi’ diye. Bunu yerine getiremediği için biz de tutuklanması için talepte bulunduk Ama tutuklama yapmak yerine sadece şüphelinin ifadesine başvurdular. Ve bu ifadeyle de ilk defa sorgusu yapıldı şüphelinin. Daha önce ‘bilgi sahibi’ sıfatıyla ifadesi alınmıştı. Şüpheli ifadesini verirken biraz sıkıştırılınca işbirliğini kesti, susma ve avukat tutma hakkını kullanacağını söyledi. Biz itiraz ettik salıverilmesine. Buna rağmen ceza hakimliği adli kontrolün ve yurtdışı yasağının devamına karar verdi. Oysa makul olan tutuklamadır, maalesef bu gerçekleşmedi, öyle bir sorun yaşadık.
- Şüphelinin adli kontrol şartı devam ediyor mu hala?
Evet, ediyor. Hatta şüpheli yurt dışına çıkamadığı için biliyorsunuz annesi CİMER’e şikayette bile bulundu. ‘Biz çocuğumuzu yurt dışına gönderemiyoruz, biz mağduruz’ diye. Bu dosya gerçekten de ilk başından beri yeterince soruşturulmuyor. Bunu hep söylüyoruz, söyledik. Hatırlarsanız Gülistan 4 Ocak gecesi alıkonmuştu. Bu alıkonulma bir vatandaşın ihbarıyla ortaya çıkmıştı. Baş şüpheli Gülistan’ı bir araca zorla bindirmeye çalışıyor, bir ihbarla olay yerine biri zırhlı, diğeri polis arabası olmak üzere iki araç gidiyor. Kamera kayıtları da var. Olay yerine intikal eden polisler baş şüphelinin polis olan babasını arıyor, babası oraya gidince şüpheli salıveriliyor. Hatta savcı talimatı olmadan yapılıyor bu. Ayrıca bu olay bir ısrarlı takip vakası. Mağdur şikayetçi olmasa bile kamu davası açılması gerekirdi. Üstelik polis baba da o dönem bu soruşturmayı yürüten birimde görevliydi. Ve baş şüpheli serbest bırakıldı.
- Gülistan Doku’nun kaybedilmeden son iki gün şüphelinin zorbalığına maruz kalması normal mi karşılanıyor
Bilirkişi raporunda, güvenlik kamera görüntülerinde Gülistan’la baş şüphelinin 8 dakika boyunca görüştüğü belirlenmişti. Beden dili uzmanlarınca yorumlandığı üzere oradaki hareretten dolayı bu iki insanın sırdan konuşma biçimi değildi. Gülistan bu görüşmeden sonra dolmuşa biniyor ve üniversiteye doğru gidiyor. Sonrasında da akıbeti belirsiz. Bunun çok daha azında bile insanlar cezaevinde yatıyor, mahkum oluyor. Bu kadar delil yokken bile insanlar içeride çürüyor.
- Daha ilk günden Emniyet’en Gülistan Doku’nun intihar ettiği açıklamasını duyduk. Hiçbir araştırma yapılmadan bu nasıl söylenebiliyor?
Evet, Asayiş Şube’nin tuttuğu bir tutanak vardı. 5 Ocak 2020 günü, saat 12.26 sıralarında tutanak tutuyorlar ve suya düşen bir nesne izlenimi yaratıyorlar. Bundan sonra bir intihar dalgası başladı. Gülistan aylarca o suda arandı. Orada kamu görevlileri aileye özellikle ‘kızınız intihar etti, barajda’ diyerek tutanağı gerekçe gösterdiler. Dosya sürünecemede bırakıldı. Bunun dışında hiçbir işlem yapılmadı. Sonrasında biz bu tutanağa itiraz ettik. Dosya bilirkişiye gönderildi. Asayiş Şube dosyanın bilirkişiye gittiğini anladığında bu sefer ‘suya düşen nesne değil, suda parlama olduğunu’ söylediler.
- Gülistan Doku’nun kaybolduğu günle ilgili hangi bilgilere sahipsiniz şu anda?
Dosyayla ilgili savcılık tüm çalışmalarını Gülistan’ın kaybolduğu gün için saat 12.26’dan önce yaptı. Oradan o saate kadar geçen araçların HTS’lerine bakıldı. Oysa aynı gün üniversitede görevli iki kişi saat 16.41’de oradan geçtiklerini, net şekilde tarifini yaparak Gülistan’ı gördüklerini söylüyor. Yani Gülistan’ı 16:41’de görenler var ama 16.41’e kadar herhangi bir işlem yapılmadı. Bizim ısrarlarımızla gece 23’00’e kadar ki HTS’leri dosyaya aldılar ama oradan geçen insanların ifadelerine başvurmadılar. Biz gördük ki bu tanıkların aracı gerçekten de 16.41’de şehre giriş yapmış, ifadeleri ve HTS’leri uyumluydu, ifadeleri alınması gerekiyordu. Yanı sıra 16.00 sıralarında bu baş şüphelinin Gülistan’ı aradığı 3 saniyelik bir görüşme var ve 16.00’dan 19.30’a kadar da şüphelinin ne yaptığını bilmiyoruz.
- Gülistan Doku’nun kaybolduğu nasıl anlaşılıyor?
5 Ocak günü saat 19.30’da da arkadaşları Gülistan yurda gidemeyince telaşlandılar ve çok erken saatte aramaya başladılar. Yani gece saat 12.00 gibi Gülistan’ı herkes arıyordu. Gülistan’ı arayan herkes de baş şüpheliyi aradı, onun yanında olacağını düşünerek. Ama şüpheli ısrarla telefonlara cevap vermiyor. Telefonlara cevap vermiyor ama WhatsApp’tan diyor ki, ‘ben Gülistan’ı aramaya çıktım saat 11.00’de.’ Oysa tutanaklarda baş şüphelinin söylediği yerlerde olmadığı ortaya çıktı. Biz de dedik ki bu baz istasyonları, bu frekanslar netleştirilsin. Bu talebimiz de kabul edilmedi. Baş şüphelinin materyalleri üzerindeki incelemeyi kaç yıldır tamamlayamadık, sağlıklı bir şekilde cep telefonuna inceleme yapılmadı. Evde bilgisayarı vardı, bilgisayarına el konulmadı.
- En son önemli bir gelişme ortaya çıktı. Gülistan Doku’nun kaçırılmaya çalıştığı araçla ilgili. Neler oldu anlatır mısınız?
Gülistan’ın kaybedilmesiyle ilgili soruşturma 6 Ocak 2020’de başlatılmıştı. Biliyorsunuz Gülistan kaybolmadan önceki gün zorla bindirilmeye çalışıldığı bir araba vardı, plakası da belli. Bu aracın Tunceli’den çıkışına ilişkin dosyada bir görüntü vardı. Gördük ki soruşturmanın başladığı gün bu araç Elazığ’a gitmiş. Bu araç baş şüphelinin babasına ait. Halbuki bir kamu görevlisinin şehir dışına çıkması için izin gerekiyor ama izin alınmadan çıkılmış. Elazığ’da biz bu araç nereye gitmiş diye kayıtlarını istedik. O araçta DNA incelemesi talep etmiştik, bunları da kabul etmediler. Yani Gülistan’ın akıbetinin anlaşılacağı noktalarda sürekli bir engellemeyle karşı karşıya kalıyoruz.
- Elazığ meselesi çok önemli gerçekten. Gülistan’ın Elazığ’a götürülmesi gibi bir durum olabilir mi sizce?
Araç suçun işlenmesi için kolaylık sağlayan bir araçtır. Çünkü Gülistan daha önce bu araca zorla bildirilmeye çalışıldı. Yani bu aracın suçta kullanıldığı açık, o nedenle araca direkt el konulması ve inceleme yapılması gerekiyor. Yani sonraki aşamada Gülistan’ın o araca bindirilmediği, o araçta olmadığını kim söyleyebilir? Araçta DNA incelemesi yapılmadı, bu inceleme yapılmış olsa, biz aracın nereye gittiğini tespit edebilsek, bunu açığa çıkarabilecektik. Buna engel olundu. Bu koruma zırhıdır.
- Ali Bey siz bir hukukçu olarak daha önce böyle bir davayla karşılaştınız mı?
Gülistan Doku dosyası gerçekten kadın kırımıyla ilgili sembol haline gelmiş bir dosya. Çünkü gencecik bir üniversite öğrencisi ortadan kaydediliyor ve 4 yılı aşkın süredir kendisinden haber alınamıyor, akıbeti aydınlatılmıyor. Kimsenin kabulleneceği bir durum değil. Görüşmemizin başında da söyledim, bunun çok daha azına insanlar ceza alıyor, insanlar tutuklu yargılanıyorlar. Bu dosya tutuklamanın mecburi olduğu bir dosyadır. Çünkü dosyanın mağduru ortada yok ve faillere yönelik herhangi bir tedbir almazsanız Gülistan’ın akıbeti nasıl anlaşılacak? Faillerin ilk aşamada tutuklanması gerçekleşmedi, bunun nedeni de yaratılan intihar algısıydı. Ama bilirkişi raporuyla intihar iddiası çelişince buna karşı mücadele verildi. Gülistan’ın yaşadığı haksızlık toplumsallaştı.
- Evet toplumsallaştı ama yine de gereği yapılmıyor.
Bu bence devletin belli suçlara yönelik bakış açısını bize gösteriyor. Mesela zamansal ve mekansal olarak diyelim ki bölgemizde kamu görevlileri tarafından işlenen suçlara baktığımızda hep bir yargı zırhıyla korunduklarını görüyorsunuz, ilerleme sağlayamıyorsunuz. Böyle birçok olay var basına yansıyan ya da yansımayan. Bunların tamamında kamu görevlisiyle ilgili bir suç olursa buna adliye çok isteksiz yaklaşıyor, en kaba şekliyle kapatmak istiyorlar dosyayı. Gülistan’ın dosyasında bunu yapamadılar. Çünkü hem kadın kurumları hem de basının ilgisi ve takibiyle kapatamadılar. Ama taleplerimiz de kısmen karşılandı, Gülistan’ın akıbetine ulaşılacağı noktadaki taleplerimiz bir şekilde yerine getirilmedi.
- Gülistan Doku’nun ailesine sürekli sözler veriliyor ama yerine getirilmiyor. Bir yandan da kardeşi için mücadele eden Aygül Doku’ya ceza yağıyor…
Mesela Gülistan Doku’nun pankartını taşıyan çocuklara da ceza veridi, Gülistan Doku’yu soran öğrenciler yurttan atıldı. Gülistan Doku’nun ablası Aygül Doku, şüpheliler Dersim’deki evi boşaltırken, ‘failin babasının aracında DNA muayenesi yapılmadan bırakmayın’ dediği için yargılandı ve ceza aldı. İntihar algısını çöktüren bilirkişi raporunu sizinle haber yapmıştık. Ondan sonra bize yönelik de soruşturma adımı atıldı. Soru soran herkese yönelik böyle bir yol çizdiler ama bunu da bir çözüm olmadığı anlaşıldı. Çünkü insanlar daha fazla Gülistan’ı sormaya başladı, basın daha fazla ilgi gösterdi.
- Soruşturma etkin yürütülmedi, intihar algısı yapıldı ama birden gerçekleri ortaya çıkaran bir bilirkişi raporu kararı verildi. Bu nasıl oldu?
Savcılık bu dosyada adeta bir misafir gibi davranıyor. Kolluk tarafından önüne getirilen her şeyi doğru kabul ediyor. İtirazlarımıza karşı savcılık intihar algısı yaratan tutanağa çok güvendiği için bilirkişi raporu istedi. İntihar netleşecek ve dosyayı kapatacağız diye düşündü. Ama düşündükleri gibi olmadı.
- Son olarak Gülistan Doku’nun akıbetinin aydınlatılması ve şüphelilerin tutuklanması için kadınlara bir çağrınız var mı?
Şunu diyebilirim; Gülistan Doku’nun akıbetinin aydınlatılması için sadece kaybedildiği tarihle sınırlı kalmamalıyız. Daha güçlü bir tepkinin gelişmesi, devam etmesi gerekiyor ki bir sonuç alabilelim. Sadece kaybedilme yıldönümlerinde değil her zaman herkesin, özellikle de kadınların ‘Gülistan Doku nerede?’ diye sormaya devam etmelerini rica ediyorum.
Baş şüpheli tutuklanmalı
- Ali bey, net bir şekilde Gülistan Doku’yla ilgili taleplerinizi tek tek sayar mısınız? Kamuoyunun öğrenmesi açısından.
Gülistan’ın akıbetinin anlaşılabilmesi için birinci öncelik baş şüphelinin tutuklanmasıdır. Daha sonra şüphelilerin materyallerinin detaylı incelemesinin yapılması gerekiyor. HTS trafiğiyle ilgili baz istasyonu verilerinin değerlendirilmesi lazım. Gülistan’ın zorla bindirildiği araçta DNA incelemesi yapılmalı. Ayrıca baş şüphelinin annesi ve polis olan babası ifadelerinde doğruyu söylememişlerdi. Çünkü Gülistan’ın alıkonulmak istendiği o gece, araçları suya battığı için olay yerine geldiğini söyledi polis baba. Oysa oğlunu kurtarmaya gittiği ortaya çıktı. Mesela bu çelişkiler de giderilemedi. Tüm bu işlemlerin bir arada yapılması gerekiyor. Bunlar yapıldığı zaman zaten olay ortaya çıkacak. Ayrıca o hatalı tutanakları tutanların da yargılanması lazım çünkü suya düşen nesne izlenimi yarattılar, intihar dediler. Bu yönleriyle etkin bir soruşturma yapılmasını bekliyoruz, talebimiz budur.