Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan 34 aydır hiçbir biçimde haber alınamıyor. Aile ve avukatların ısrarlı görüşme talebine rağmen hâlâ bu konuda bir adım atılmış değil. Adeta sağır ve dilsizleri oynayan bir iktidar mevcut. Açık ki kendi hukukunu da tümüyle bir yana bırakmış, ayaklar altına almış bir devlet yapısıyla karşı karşıyayız. “İmralı’dan bir ses çıkmasın, Abdullah Öcalan konuşmasın” diye neredeyse her şey yapılıyor.
Şüphesiz, bu katı tecrit-işkence sistemi ile ulaşılmak istenen bir amaç var ve artık hemen herkes bunun çerçevesini biliyor. Güya bu biçimde Öcalan’ın halkla ve kurduğu hareketle bağı kopacak, hem hareket hem de halk Önderliksiz kaldığı için dağılıp Türk devletine biat edecek. Akla ziyan görünse de izlenen politikanın amacını böyle özetlemek mümkün.
Peki! Türk devleti ve iktidarı böyle arzu ediyor diye gelişmeler de bu yönde mi oluyor? Yani onların isteği temelinde mi ilerliyor süreç? Hiç kuşku yok ki hayır.
Bilindiği üzere 10 Ekim’de dünyanın 74 farklı merkezinde insanlar, örgütlü güçler “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm” talebiyle bir hamle başlattılar. Bu hamlenin son halkası 10 Aralık’ta gerçekleşen küresel “Öcalan’ın kitaplarını okuma” etkinliğiydi. Hızından hiçbir şey kaybetmeden devam eden bu hamlenin daha şimdiden dünyanın belli başlı aydınlarını, muhalif güçlerini bir araya getirdiği, ortak bir amaç etrafında birleştirdiği aşikâr. Doğudan batıya, kuzeyden güneye hemen her yerde sistemden rahatsız olan kesimlerin, kadın ve gençlerin ortak sloganı “Öcalan’a özgürlük” olmuş durumda. Gün geçmiyor ki dünyanın farklı bir ülkesinden farklı bir toplumsal kesimden, halktan insanlar “Öcalan’a özgürlük” talebiyle konuşmasın, eylem yapmasın.
Kuşkusuz bu hamlenin en fazla ifadeye kavuştuğu yer Kürdistan ve Ortadoğu oluyor. Bakur, Başur, Rojava ve Rojhilat Kürdistan halkı günübirlik olarak eylem halinde ve Öcalan’ın özgürlüğünü talep ediyor. Bu talebin belki de en önemlisi ve dikkat çekeni Bakur Kürdistan ve Türkiye’den yükselen oluyor. Herhalde AKP-MHP iktidarına da en anlamlı cevabı buradan yükselen sesler veriyor.
Mübalağa sayılmaz! “Abdullah Öcalan’ın dış dünya ile bağını keser, etkisini zayıflatırım” diyenler bugünlerde sık sık “Öcalan’a özgürlük” sloganları duyuyorlar. Halbuki onlar bırakalım Öcalan’ın özgürlüğünü İmralı’daki tecritten dahi söz edilmemesini umuyordu. Beklenti var olana razı olup teslim olmaydı. Son yedi, sekiz yıllık politikanın özünü bu teşkil ediyordu.
Açık ki AKP-MHP faşist iktidarının hesapları tutmadı, izlediği siyaset boşa düştü. Abdullah Öcalan’ı unutturmak, halkın gündeminden çıkarmak isteyenlere inat bugün her zamankinden daha fazla Bakur Kürdistan ve Türkiye’de halklar Öcalan’a bağlılığını ifade ediyor ve özgürlüğünü istiyor. Sıradan yurttaştan siyasetçisine hemen herkes tek bir ağızdan “Öcalan’a özgürlük” diyor ve bunu ısrarlı bir biçimde savunuyor.
Hiç kuşku yok ki 2023 yılının en ciddi siyasal kazanımı “Öcalan’a özgürlük” talebinin en üst düzeyde dile getirilmesi oluyor. Geçmişin yarım ağız, dolambaçlı sözlerinin yerini artık net, açık ifadeler alıyor. Kürt halkı lafı eğip bükmeden kim ne der, başıma ne gelir kaygısına kapılmadan aleni bir biçimde görüşlerini dile getirmekte, “Önderliğe özgürlük” demektedir. Hakeza Kürt halkı adına siyaset yapanlar geçmişe nazaran bugün daha kararlı ve sarih bir biçimde Öcalan’a özgürlük talebini dillendirmekte ve bunun savunucusu olmaktadır. Ki demokratik siyaset açısından ulaşılan bu eşik, önümüzdeki dönem açısından oldukça kıymetlidir.
Elbette bizleri bu noktaya getiren, bu sözleri sarf etmemize yol açan esas mücadele, faşist iktidarın her türlü savaş suçunu işlemesine rağmen kıramadığı, aksine yenilgi ile yüz yüze kaldığı direniş oluyor. Başta Bakur Kürdistan olmak üzere Başur ve Rojava Kürdistan’ında yürütülen mücadele oluyor. Unutmayalım ki Bakur Kürdistan halkı teslim alınsa, Başur ve Rojava Kürdistan’ında planlanan askeri ve siyasi hedeflere ulaşılsa, iktidarın mevcut durumu böyle olmaz, deyim yerindeyse yerlerde sürünen bir görüntü verilmezdi. Kürt halkı ve onun öncü güçleri bugün her zamankinden daha gür biçimde “Öcalan’a özgürlük” diyorsa bunun kaynağında yürütülen bu mücadelenin belirleyici bir etkisi vardır. Bu mücadeleye olan büyük inanç vardır.
Hiç kuşku yok ki umutsuz bırakılmak, iradesiz kılınmak istenen Kürt halkı, hiçbir dönemde olmadığı kadar bugün, umutlu ve kararlı bir biçimde menzile doğru yol alıyor. Öyle ki içinden geçtiğimiz günler bu umudu fersah fersah büyütüyor. Şairin (Metin Altıok) dediği gibi “Umudumuz’u kalabalık” kılıyor.