Rızasız yol; zihniyet, kurumlaşma ve pratikleriyle tahakküm, gasp ve talan sistematiğidir. Nesneleştirerek tahakküm altına aldığı tüm ezilenleri ayrıştırıp, karşıtlaştırarak, çatıştırarak ve böylece tamamını düşürüp esareti dayatarak kendini gerçekleştirmekte, tahakkümünü sürdürebilmektedir. Çelişki ve çatışmalarına rağmen hegemon merkezler son tahlilde her türlü hak mücadelesinin karşısında küresel bir dayanışma ve işbirliği içindedirler. Buradan hareketle tüm ezilenlerin rızalaşma, ikrârlaşma temelli fikir, zikir ve eylem birliğine ulaşmaları bir zorunluluk olmaktadır.
Ezilen halklar, sınıflar ve cins özelinde fikir, zikir, eylem ve gönül birliği sağlanamadan tamamının mücadele birliğini inşa etmekte mümkün olamayacaktır. Bu manada bütünle bağını bilip koparmadan ezilen her bir halkın, sınıfın ve kadının, çeşitli toplumsal kesimlerin kendi özgün gündemleri de olmaktadır. Alevilerin özgün örgütlülük, mücadele ve gündemlerini de buradan bakarak anlamlandırmak gerekir.
Tüm saldırılara rağmen bilinen tarihleri boyunca kendi tarihsel-toplumsal hakikatleriyle varlıklarını sürdürebilmeyi başaran Alevi halklar ve sürekleri, ulus devlet süreciyle daha merkezi, daha sistematik imha politikaları sonucunda öğretilerinden önemli oranda koparılarak toplumsal kurumları darbelenip, işlevsizleştirilerek tarihsel yaşam alanlarından koparılıp, sürülerek bir kaos haline mahkûm edilmiş durumdadırlar. Amaç ise tarihsel-toplumsal hakikatimizden kopararak proleterleştirmek, düşürmek, tahakkümcü sınıfların öngördüğü tek tip iktidar alanının azami tahakküm ve sömürüsüne açık bireyler durumuna indirgemektir.
Raa/Reya Heqi-Alevilik; öğretisi bağlamında yaşamın her alanına dair önermeler bütünüdür, rızasız yolun her türlü versiyonu karşısında alternatif bir toplumsal modeldir. Çünkü rızasız yolun sınıflaştıran, ötekileştiren, cinsiyetçi ve Çar Anasır’a düşman, gaspçı, talancı nitelikleri karşısında Rıza Yolu ve Rıza Toplumsallığı olarak formüle edilen ve cümle insanla, cümle varlıkla yar olmayı esas alan hakikat Yol’udur.
Aidiyet duygusunu koruyan her Alevi’nin savunmaya, yaşamaya ve yaşatmaya çalıştığı hakikat budur. Fikir, gönül, zikir ve eylem birliği olmadan birlik makamında buluşmak, Yol’u yaşamak, yaşatmak mümkün olamayacaktır. Fikriyatımız ise öğretimizdir. Gönül, zikir ve eylem birliğimiz ise öğretimiz yani Yol’umuzun zihniyeti-önermeleri üzerine temellenir. Öğretimizden koptuğumuz yerde ise ne aidiyet duygumuz ne de zikir ve eylem birliğimiz söz konusu olabilir. “Yol cümleden uludur” derken rıza ve ikrâr temelli bir toplumsal yaşamdan ve onun hiçbir tahakküm ilişkisine izin vermeyen hakikati vurgulanır, her Alevi için bağlayıcıdır.
Bizi en savunmasız bırakan olgu ise tarihsel-toplumsal hakikatimizle aramıza konulan mesafedir, öğretiden kopuştur. Bu kopuşa bağlı olarak anlam dünyamızdan, duruşumuzdan, insan ve varlıkla ilişkilenme biçimimizden, üretim ve paylaşım anlayışımızdan da koparmaktadır ki savrulacağımız yer tahakkümcü modernitenin bataklığıdır, yani rızasız yoldur. Bu durumda bir toplumsallıktan, toplumcu ve varlıkla rızalı-barışık bir yaşam biçiminden söz etmek mümkün olamayacaktır.
Çözülüş gerçeğimize, dönemin acil ve yaşamsal ihtiyaçlarına cevap olma zorunluluğuna karşın kurumsal ve bireysel boyuttaki tartışmaların hâlâ ağırlıkla içe dönük olmasının, zihinsel ve toplumsal parçalanmanın, modernist zihniyetin ideolojik sızmalarına bu kadar açık hale düşmenin nedenleri yukarıda özetlenmeye çalışılmıştır. Öğretimizle sistematize edilmiş olan zihniyet ve anlam dünyamıza, toplumsal kurumlarımıza, dillerimize, tarihsel yaşam alanlarımıza, rızalı ve ikrârlı birliğimize odaklanan saldırılarla Yol’umuz ve toplumsal varlığımız hedeflenmekteyse savunmamız da tüm bu alanları kapsayan bütünlüklü bir mücadeleyle, araçlarını inşa etmekle mümkün olabilecektir.
Raa/Reya Heqi-Alevilik tarihin hiçbir döneminde hegemon merkezlerce kabul görmedi fakat bu Yol’un talipleri kendi hakikatlerini yaşamak için kimseden izin almadı ve kendi gerçeğini inşa edip savunarak yaşadı. Alevi’nin her şeye rağmen kendi gerçeğiyle buluşmasının önündeki en büyük engel kendisidir, bu durum aşılabilir. Demokratik mücadele için gerekli olan en doğru duruşu, örgütlenme biçimini ve kurumlaşmalarını da ancak hakikatiyle buluşmuş Alevi yaratabilecektir. Demokratik mücadele ise Yol’umuza, onun üzerine temellendirmeye çalıştığımız toplumsal varlığımıza yöneltilen saldırıları göğüsleyebilmek, yaşadığımız her coğrafyada insanlıkla beraber rızalı-ikrârlı, cümle varlığın da rızasını gözeten bir yaşam biçimini inşa etmek içindir. Ve hakikat noktasında buluşan cümle insan Yol kardeşidir.
Ve Maraş. Bize yaşatılan nice kıyım ve yıkımlardan biridir, hedefleri bağlamında da devam eden bir süreçtir. Hakikatimizle buluşabilir; dönemin, sürecin ihtiyaçlarına cevap olabilirsek mazlumlarımızın huzurunda dara durmuş olabileceğiz.
Aşk ile