Savaş öldürmekten, yok etmekten, nefret ettirmekten başka hiçbir şeye yaramaz. 2023’e kadar tecrit yaşadık hep birlikte ve tecrit ile savaş iktidarın gücü oldu. Bu anlamda, tecride karşı durmak, savaşa karşı durmak anlamına gelir ve en az onun kadar önemlidir
Nihat Demir
İktidarın 21 yıllık hikâyesini elbette bir köşe yazısına sığdırmamız mümkün değil. Bizleri sürüklediklerine değinebilirim sadece. Bir araştırma şirketi olarak her kesime ulaştığımı, her kesimle ilişki halinde olduğumu kolaylıkla dile getirebilirim. Zengininden fakirine, liberalinden feodaline, şehirlisinden köylüsüne, emekçisinden işçisine, gencine, kadınına, ekoloji aktivistinden sanatçısına kadar… Seçim öncesi insanlar biraz daha cesaretliydi.
2023 yılı deyim yerindeyse insanların yeniden doğuşu gibi görünüyordu. Kimse 2023’e kadar yaşadıklarından hiç memnun değildi. İş cinayetleri, kadın cinayetleri, ekolojik kırım, tren faciaları, Soma, Şirvan, Roboski gibi yüzlerce katliama tanıklık etmişti insanlar. Kaz Dağları’ndan Hasankeyf’e yüzlerce tarihi yer tüm geçmişi, yaşama sundukları ile yok edilmiş, adeta bir kırımdan geçmişti. Çocuk istismarlarının yanı sıra, onlarca çocuğun küçük bedeninin panzerlerin altında kaldığına şahitlik etmişlerdi, Özgecan Aslan, İpek Er, Pınar Gültekin ve yüzlerce kadının katledilmesine tanıklık etmişlerdi. Gülistan Doku ve onlarca kadın faili meçhul gibi ortadan kaldırılmıştı. İşçi güvenliği, işçi sağlığı gerekliliklerini yerine getirmeyen iktidar Umut Oydaş gibi binlerce inşaat işçisini, mevsimlik işçileri canlarından etmişti. Kentsel dönüşüm adı altında toplumun çocukluğu, gençliği, kültürel varlığı, bir aradalığı, mahalle kültürü, gelenekler bir anda tuzla buz edilerek şatafatlı ucube gökdelenlerin beton bloklarına hapsedilmişti. Sokaklarda oynayan çocuk sesleri kesilmişti. Artık şiddetten bir nebze de olsa kendini kapı önüne atan, komşusuyla bir araya gelen kadınların çay keyfi bile bitmişti. Savaştan çıkmış bir kent gibi komşuluk birden yok edilmişti. Dahası, insanlar dini mezheplere, etnik kimliklere göre ilişki kurmaya başlamıştı. Türk Kürde, Sünni Aleviye düşman kesilmişti. Sivas ve Vartinis katliamını aratmayacak Dedeoğulları gibi katliamlar gerçekleştirilmişti.
Bu ölüm kokan siyasetten artık insanlar kurtulmak istiyordu. 2023 bunun için bir fırsattı. Çocuğunu okutamayan, evine ekmek götüremeyen, eşinden şiddet gören, diliyle kültürüyle alay edilen, okulunu bitirmiş atanmayı bekleyen öğretmenler, doktorlar, mühendisler, sosyologlar, psikologlar, fikirlerinden dolayı tutuklanan gazeteciler, sinemacılar, siyasi görüşlerinden dolayı tutuklanan eş başkanlar, milletvekilleri, siyasetçiler için özgürlüğe açılıştı. İnşaatlarda, tekstillerde, fabrikalarda mobbinge karşı, taciz ve şiddete, iş cinayetlerine karşı insanca yaşamak, insanca çalışmak için bir araya gelen, örgütlenmeye çalışan işçilerin karşısına dikilen iktidarın kolluk kuvvetinden, sarı sendikalardan kurtulma yılı olarak görülüyordu 2023…
Bu arada, ülkenin müteahhitler cenneti haline gelmesinin sonuçları çok acı oldu. 6 Şubat’ta meydana gelen 7.7 Büyüklüğündeki deprem binlerce insanımızın ölümüne neden olduğunda, iniltilerden sessizliğe, binalardan taşa toprağa gömülenler 2023 e kadar olanları Antakya’dan, Adıyaman’a, Antep’ten Maraş’a, Osmaniye’den Kilis’e yayarak ortaya çıkardı. Her yeri betonlaştıran müteahhit iktidarın açtığı yoldan, akıldan yoksun, bilimden uzak, doğayı havayı suyu gözetmeden dere yataklarına diktiği binaların çökmesi, seller sonucunda yaşamların yok olması, evlerin, barkların tuzla buz olması sonucunda görüldü ki, 21 yıllık iktidar nerede nasıl bina dikeceğini bile bilmemekteydi.
Sadece 6 Şubat değil, umudun bağlandığı 2023 yılı seçimlerinin sonucu da toplumda bir deprem etkisi yarattı. Beklenen 2023 seçimleri toplumda karşılık bulamadı. Seçimle birlikte, 21 yıllık iktidar boyunca yaratılan krizler daha da derinleşti. Yeni eşitsizlikler, adaletsizlikler, hukuksuzluklar boy göstermeye başladı. Her geçen gün bir önceki günü aratmaya başladı. Her gün zamla işsizlikle, yoksullukla, cinayetle, istismarla, tutuklamayla, yasaklarla başladı. Hayat gittikçe pahalılaştı, yaşam gittikçe zorlaştı. Emekçilerin ücretleri enflasyona yedirildi. İktidar, bir avuç patronun kârına kâr katmak için işçilere adeta savaş açtı. Yönetenler saraylarından lüks araçlarından, geniş boğazlarından hiçbir şey eksik etmediler, konforlu yaşamlarından asla ödün vermediler. Öyle bir politika sürdürdüler ki, sanki bütün bu pahalılığı sebebi halkmış gibi gösterildi. İktidarın bu ‘yerli’ ve ‘milli’ siyaseti ana muhalefeti ve diğer sağ muhafazakâr partilerde de karşılık buldu. Onlar kim kimden daha ‘milli’ naraları atarken işçiler, emekçiler, halklar geçim darlığı ve açlıkla boğuştu.
İnsan hakları, doğa hakları, emekçi hakları için sancılı geçen 2023 için bizlerin de vicdani ve ahlaki bir muhasebeye, özeleştiriye ihtiyacımız var. Geçtiğimiz yılların özeleştirisini vermeliyiz birbirimize. Yeni yılda özlenen eşitliği, özgürlüğü, barışı nasıl elde edebiliriz, bunun plan programını güçlü ortaya koymalıyız. Tecritle düğümlenen işçilerin, emekçilerin, kadınların, doğanın üzerindeki baskının, zulmün ne kadar derin olduğunu, ne kadar bağlantılı olduğunu açıkça birbirimize anlatmalıyız. Bir merminin fiyatı ne kadardır diye topluma soru soran ülkenin cumhurbaşkanı aslında her şeyi ifade etmekte. Bu soru, kardeşimiz dedikleri Kürt halkına karşı kullanan son teknoloji savaş aygıtlarının sırtımızdan, alınterimizle nasıl alındığını, ekmeğimizden nasıl dilim dilim koparıldığını, savaşın sırtımızdan nasıl beslendiğini açıkça ifade ediyor. Bu savaşın bizim olmadığını, bu savaşın bize hiçbir yararı olmadığını kendimize ve çevremize anlatmalıyız. Savaş acıdan başka hiçbir şey vermez. Savaş sofranızdan ekmeği azaltmasından başka bir şeye yaramaz. Savaş öldürmekten, yok etmekten, nefret ettirmekten başka hiçbir şeye yaramaz. 2023’e kadar tecrit yaşadık hep birlikte ve tecrit ile savaş iktidarın gücü oldu. Bu anlamda, tecride karşı durmak, savaşa karşı durmak anlamına gelir ve en az onun kadar önemlidir.