19 Aralık’ta tutuklu bulunduğu Marmara (Silivri) Cezaevinden tahliye olan 78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, cezaevi koşullarına ilişkin konuştu. Kendisiyle gösterilen dayanışma sonucu tahliye olduğunu belirten Can, tüm tutsaklara sahip çıkmalıyız vurgusu yaptı
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Özgür Gündem gazetesiyle dayanışmak amacıyla başlatılan “Bir Günlük Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” kampanyasına katıldığı gerekçesiyle yargılandığı davadan 1 yıl 3 ay hapis cezası alan Celalettin Can, sağlık sorunlarına rağmen tutuklanmasının ardından, 19 Aralıkta tahliye edildi. Tahliye edilen Can cezaevi koşullarına dair Mezopotamya Ajansına konuştu.
Cezaevinde hak gaspları
Cezaevinde birçok sağlık sorunu yaşayan Can, cezaevi koşullarına dair konuştu. Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu’nun birçok haksız ve hukuksuz uygulamaya imza attığını söyleyen Can, 8 kişilik kurulda savcı, cezaevi müdürü, baş memur, sosyolog, psikolog, teknisyen ve öğretmenin bulunduğunu aktardı. Can, kurulun cezaevindeki siyasi tutsakların “iyi halli” olup olmadığına karar verdiğine işaret ederek, “Kurul, suçlarının bilinciyle devlete güven verme (samimiyet testi) sağlandığı oranda denetimli serbestlik uygulamasına geçiyor. Aksi takdirde hakkın olan denetimli serbestliği uygulamıyor, seni ‘iyi halli’ görmüyor ve sonuna kadar cezaevinde kalıyorsun. Tabi mesele bununla sınırlı değil, sosyal aktivitelere yeterince katılmama, infaz koruma memurlarıyla yaşanan en küçük sorun, hatta açlık grevine gittiğinde dahi disiplin cezaları veriliyor. Mahkumiyetin uzadıkça uzuyor” diye belirtti.
‘İdare ve gözlem kurulu ayrıştırma siyaseti uyguluyor’
İdare ve Gözlem Kurulu’nun ikili koğuş yapısı üzerinden “ayrıştırma” siyaseti uyguladığını ifade eden Can, şunları söyledi:
“Yargılandığın ve mahkumiyet cezası aldığın örgüt davanla ilgili ‘pişman’ olmanı sağlamanın bir biçimi olarak bağımsız olman ve bağımsızların kaldığı koğuşa geçtiğin takdirde orada seni bir süre ‘devlete samimiyet testine tabi kılıyorlar. Bu testi devlete güven verme esprisi içinde geçince, denetimli serbestlik uygulamasından yararlanıp cezaevinden çıkabiliyorsun. Yani senin yasal hakkın olan denetimli serbestliği ‘dışarı çıkma özleminin istismarı’ olarak sana karşı kullanıyorlar. Yoksa sen iyi halli değilsin, devlete güven vermiyorsun, sen içeride kalmaya mahkumsun.”
Kurulun kendisini de “iyi halli” görmediğine dikkati çeken Can, yaşı ve sağlık durumuna dair genelgelere rağmen tahliye edilmediğini kaydetti. Can, “Ne tedavi ne başka bir şey… sonuna kadar içeride tutmayı denediler. Sadece ben mi? Benim 20 siyasi hükümlü ile kaldığım koğuşta 8-9 siyasi hükümlü cezaları bittiği halde disiplin cezaları bahane edilerek bırakılmıyorlar. Kurulda yer alan kişilerin yukarıda da ifade ettiğim gibi hiçbiri yargıç olmadığı halde mahkemenin üzerinde kararlar veriyorlar” diye konuştu.
Tarafsız kopuş sistemi
Söz konusu kurulun raporlar hazırladığını ve “insanların hayatlarıyla oynadığını” söyleyen Can, cezaevi koşullarına da değindi. Can, “Ben daha cezaevinin kapısından girdiğim andan itibaren ‘taraflı ve tarafsız koğuş’ şeklinde bir sistem kurulduğunu söylediler. Bana ‘Git tarafsızda kal, birkaç güne kalmaz seni bırakırız’ dediler. Ben müdahale ettim, ‘Siz mahkeme misiniz, niye böyle davranıyorsunuz’ deyince, ‘yeni infaz sistemi böyle‘ dediler. Bu durumla ilgili Yargıtay Birinci Dairesi’nin öz olarak ‘Ölçü bağımsız koğuşlarda kalma değil, infaz kurumlarının böyle bir yükümlülüğü de… yok’’ biçiminde emsal kararını kendilerine açıkladım. Ama nafile.”
‘Tutsaklara özgürlük kampanyalarının düzenlenmesi gerekiyor’
Tutsaklara sahip çıkılması gerektiğini dile getiren Can, ülkede yaklaşık bin 500 politik tutsağın 30 yıl ve üstünde cezaevinde kaldığını kaydetti. Can, “Bu hükümlülerin çoğunluğu Kürt özgürlük hareketinden. Bunların bir kısmı cezaları bittiği halde sudan gerekçelerle cezaevlerinde tutuluyorlar. Hepsinin isimlerinin çıkarılması ve kamuoyuna tanıtılmaları, ‘tutsaklara özgürlük’ kampanyaları düzenlenmesi gerekiyor. Solun cezaevleri sorunun derinliğinin ayırdına varması gerekiyor. Yani 30 yıl yatan bir siyasi hükümlüye haksız ve hukuksuz biçimde üst üste disiplin cezası verip, 3-4-6 veya daha fazla yıl cezaevinde tutmanın anlamı nedir? Biraz vicdan” ifadelerini kullandı.
Can, şöyle devam etti: “Beni cezaevinde uzun süre tutmak istiyorlardı. Ama ülke içinden ve dışından güçlü bir destek ve dayanışma geldi. Ben içeride yaşanan haksız ve hukuksuzlukları sıcağı sıcağına dışarı yansıtıyor, basında yer alması sağlıyordum. Bu durum onları zorladı. Bu yüzden bırakıldım. Ben aslında dayanışmayla çıktım.”
Kaynak: MA