Musa Anter
Gözümüz aydın. TCK’nın 141-142’nci maddeleri kalktı. 45 yıldır elimizi bağladı bu uğursuz maddeler. Yazdığımız yazılar serada yetişen sebzeler gibi, tatsız tuzsuzdu. Ne hıyar hıyardı, ne de kabak kabak. Kirli sularda yaşayan balık etleri gibi lezzetsiz ve yavandı. Yazdığımız her söz için kendimizi polis ve savcı yerine kor, acaba bir şey derler mi diye çekinirdik.
Öyle ki, “ak” desek, “yok her ne kadar ak demişseniz de gayeniz kara demektir” diyerek bize etmediklerini bırakmazlardı. “İki” desen hemen milli duyguları yok etmiş olurdun. Milli duyguyu o kadar zayıf kabul ediyorlardı ki, bir kalp hastası kadar titiz idiler.
Bu ara herhalde milli duygularımız da Sayın Cumhurbaşkanı Turgut Özal gibi Amerika’da kalp ameliyatı oldu da kurtulduk. Allah her ikisine de uzun ömür versin ve Amerika’nın eline sağlık.
Milli duygularımızın zayıf olduğu zamana, yani ameliyattan önceye bir örnek vereyim: 1958’de Diyarbakır’da İleri Yurt gazetesinde şöyle iki cümlelik bir fıkram çıktı: “Bismillahirrahmanirrahim. İnellaha la hubbul zalimin” ‘Bismillah’, Allah’ın adıyladır ve diğer cümle de ‘Allah zalimleri sevmez’ der.
Vay sen misin, bunları yazan. Mahkemeler, bilirkişiler. Tabii ki hakimler işin içinden çıkamadılar. MİT hocası Ord. Prof. Sulhi Dönmezer denilen gedikli bilirkişiye gönderildi. Hocadan gelen rapor şöyle fetva veriyordu: “Efendim Musa Anter, yazısında Kürtlere Allah’ın adıyla zulme isyan edin. Yani devletimize karşı çıkın diyor. Her ne kadar açık söylemiyorsa da, gazetenin havasından bu anlaşılıyor.”
Tabii fetva büyük yerden geliyordu. Önce mahkûm oldum. Sonra temyiz bozdu da kurtuldum.
Baktım ki, Kur’an’dan ayetler bana uğur getirmiyor, bir daha ağzıma almadım. Zira yazdığım fıkra Kur’an’dan bir ayet idi.
————————
5 Mayıs 1991