Şex Saîd’in torunu Bedri Fırat, Kürt liderlerine yönelik saldırı kampanyasını gazetemize değerlendirdi: Bu ilandan sonra iki cephe oluştu. Bir cephe nasyonalist ırkçılarla, ulusalcı kesimler bir araya geldi. Diğer yanda da AKP bundan nemalanmak istiyor. Bu meseleyi kullanarak bölgede kendine alan açmak istiyor. AKP’nin Şex Saîd’i kullanmaya kalkmasından rahatsızız. Şex Saîd, Kürtlerin ortak değeridir
Hüseyin Kalkan
Şex Saîd isyanını, Kemalistler batılı güçlerin desteği ile bastırabildiler. Eğer Fransızlar izin vermeseydi Türkiye bölgeye asker sevk edemiyordu. Çünkü o günlerde Suriye Fransızların denetimi altındaydı ve tren yolunun bir bölümü Suriye topraklarından geçiyordu. Bu bölümü de geçmeden bölgeye asker sevk etmek mümkün değildi. Fransızlar, Kemalist iktidara gerekli izin verdiler.
Profesör Robert Olson, Şex Saîd isyanını ve meydana geldiği koşulları etraflıca araştırdı. Bu araştırmasının sonuçlarını “Kürt Milliyetçiliğinin Kaynakları ve Şeyh Said İsyanı” isimli kitapta topladı. Prof. Olson’un kullandığı kaynaklardan biri de İngiliz gizli belgeleri idi. (Beli bir süre geçtikten sonra gizlilik durumu sona erdiği için bu arşiv belgeleri araştırmacılara açık olduğu için Olson bu kaynaklara erişbilmişti) Bu arşivlerde İngilizlerin Şex Saîd isyanının desteklediklerine dair bir belgeye rastlamamıştı. Olson, kitabında İngiliz Devlet Arşiv bürosunda yaptığı araştırmada İngilizlerin Şex Saîd isyanını desteklediklerine dair herhangı bir belgeye rastlamadığını yazar. (A.g. e, s. 191-192) Şex Saîd’in torunu Bedri Fırat ile konuştuk. “Bugünlerde Türkiye’de bu temelde başlayan tartışmanın bir tarafı Kürtlerin değerlerini seçime teşmil etmeye çalışırken bir taraf bu vesile ile Kürtlere duydukları kini kusmanın vesilesi yapmaya çalışmaktadır” diyen Şex Saîd’in torunu Bedri Fırat, kayyımın bu icraatının yaklaşan seçimlere yönelik bir tutumu olduğunu söylüyor. Fırat, şunları belirtiyor: “Oynanan bir kirli oyun var, bunu boşa çıkarmak gerekiyor. Kayyım tarafından tamamen bir senaryo dahilinde oynanan bir oyun var. Türkiye’de Kürt liderlerine yapılan saygısızlık dönem dönem değişiyor. Bunlar sürekli olarak sıkıştıkları anda bölgede bu yönde bir siyaset geliştirmekteler. Bugünkü tartışma da bu türden bir olaydır. Bu alan zaten Şex Saîd alandır. Bizim belediyelerimiz tarafından verildi bu isim. Bu yüzden de birçok arkadaşımız, yargılandı ve ceza aldı. AKP’nin kayyımları bu ismi kaldırdıklarını ilan ettiler. Resmiyet ve kağıt üzerinde de kaldırdılar. Ama Kürt halkı için o meydanın ismi değişmedi. Sonsuza kadar da değişmeyecektir. Bugün yapılan, Şex Saîd ismini tekrar alana verildiğini ilan edilmesi ise yaklaşan yerel seçime yönelik bir tutumdur.”
‘Rahatsızız’
Bedri Fırat, Şex Saîd’in artık günlük siyaset üstü bir figür haline geldiğini belirterek, isminin günlük siyasi kaygılar için kullanılmasından rahatsız olduklarını söylüyor. Kayyımın bu girişiminden sonra Türk siyasetinde iki cephenin meydana geldiğini vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bu ilandan sonra iki cephe oluştu. Bir cephe nasyonalist ırkçılarla, ulusalcı kesimler bir araya geldi. Diğer yanda da AKP bundan nemalanmak istiyor. Ve bu meseleyi kullanarak bölgede kendine bir alan açmak istiyor. Bu alanı da Kürt halkının gözüne şirin gözükmek için Kürtlerin değerlerini öne çıkarıp bu değerlere sahip çıkıyor görüntüsü vermek istiyorlar. Bunlar bir mizansen dahilinde gelişen olaylardır. AKP’nin ve sözde karşı cephenin bu yaklaşımından rahatsızız. AKP’nin Şex Saîd’i kullanmaya kalkmasından rahatsızız. Şex Saîd, siyaset üstüdür. Kürtlerin ortak değeridir ve AKP’nin bunu kullanmaya kalkması rahatsız edicidir.”
Mezarları göstermeyen sistemin Kürt halkına ne kadar saygılı olduğu ortada. Tamamen mizansendir. Kürtlere saygılı yaklaşıyorsa tecridi kaldırmalıdır. Rojava’da halka saldıranların Kürt halkına saygılı olmadığı ortada. Kürt halkı oynanan oyuna tepkisini göstermiştir. Kürtler Şex Saîd’in manevi torunlarıdır
Mezarlarında korkuyorlar
Bedri Fırat, AKP’nin kayyım eli ile kaldırdığı ismi yine kayyım eli ile geri getirmesini ikiyüzlü bir politika olarak değerlendiriyor ve şunları ekliyor: “Bu açıklama ile ben Şex Saîd’in ismini geri getirmek istiyorum, ama şunlar şunlar karşı çıkıyor, bize saldırıyorlar, bize destek verirseniz biz bu saldırıları bertaraf ederiz’ diyerek halk arasında desteğini artırmaya çalışıyor. Oysa ki Kürt önderlerinin şu anda mezar yerleri bile belli değil. Bediüzzaman Saidi Kurdi’nin, Seyid Rıza’nın, Şex Saîd’in mezar yerleri belli değil ve açıklanmıyor. Bu konuda başvurular yapıldı. Partiler, mecliste bulunan milletvekilleri bu konuyu dile getirdi. Bunun dışında resmi kurumlara resmi başvurular yapıldı. Bunlara bir cevap verilmedi, mezar yerleri gösterilmedi. Mezar yerini bile göstermeyen bir anlayış, bir sistem nasıl Şex Saîd’e sahip çıkar, ben Şex Saîd ismini şu bulvara vereceğim der. Burada ikiyüzlü bir politika var. Mezar yerini göstermeyen bir sistem bana nasıl saygılı olur! Bana nasıl sevgi ile yaklaşır! Mezar yerlerinin açıklanması için yaptığımız başvurulara ne İçişleri Bakanı ne Adalet Bakanı ne Başbakanlık hiçbirisi bu konuda bir açıklamada bulunmadı. Herkes başka tarafa topu attı. Sorumluluğu başka tarafa yükledi. Asıl sorumlu şu anda ortada görünmeyen sistemdir. Mezarları göstermeyen sistemin Kürt halkına ne kadar saygılı olduğu ortada. Tamamen mizansendir. Kürtlere saygı temelinde yaklaşıyorsa mezar yerlerini göstermesi gerekiyor. Kürtlere saygı temelinde yaklaşıyorsa cezaevlerinde tecridi kaldırmalıdır. Bir yerde sınır ötesi operasyonlar yapıp, Rojava’da sivil halka saldıran bir sistemini Kürt halkına hiçbir zaman saygılı olmadığı ortadadır. Kürt halkı bu oynanan oyuna karşı tepkisini göstermiştir. Kürtler Şex Saîd’in manevi torunlarıdır. Şex Saîd’in bugün bu manevi torunlar tarafından sahiplenilmesi Kürt halkının artık eskisi gibi kendi değerlerine saygısızlığı kabul etmediğini gösteriyor. Bunun için bizlerin bu tür oyunlara karşı tavrımızı netleştirmemiz lazım. Tavrımızı netleştirmek için Sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride karşı çıkmamız lazım. Ağır hasta olan birçok tutsağa uygulanan hücre cezalarına ve hapiste tutulmalarına karşı çıkmamız lazım. Hasta tutsakların cezaevinde yaşamını yitirmesi ve bunları görmezden gelen bir sistemin hiçbir zaman Kürde karşı saygılı olmadığı ortadadır. Bizim bir bütün olarak bu tür oyunları boşa çıkarmamız gerekiyor. Bu oyunları boşa çıkarmak için de kendi hareketimize sahip çıkmamız gerekir. Ancak bu şekilde sorunlarımızı çözebiliriz. Bu oyunları boşa çıkarabiliriz. Bugün Fatih Altaylı’nın, TKP’nin yapmış olduğu bu tür hakaretlere karşı da bir bütün olarak, gerek sosyal medya üzerinde gerek alanlarda tepkisini gösteren Kürtlere de teşekkür etmek istiyorum. Bunun dışında da bir takım ikiyüzlü siyasetçilerin Şex Saîd’e sözde sahip çıkmalarına da aldanmamak gerekiyor. Eğer bu insanlar bu değerlere sahip çıkıyorlarsa, Kürtler karşı uygulanan soykırıma varan uygulamalara karşı çıkmaları gerek. Aksi takdirde söylemlerinin de bizim ve Kürt halkının nezdinde bir değeri yoktur. Asıl bizim gündemleştirmek istediğimiz şey de bugün Kürtlerin her alanda bir birliktelik oluşturup artık kendileri üzerinde oynanan kirli oyunlara karşı çıkmak gerekiyor. Bizi sevindiren Kürt halkının ortaya koyduğu kendi değerlerine sahip çıkma tavrıdır. Önümüzdeki günlerde Kürtlere karşı gelişecek oyunlara karşı da halkımızın duyarlı olacağına inanıyoruz. Bugün AKP’nin yapmak istediği önümüzdeki günlerde yapılacak olan yerel seçimlere yönelik bir çalışmadır. Bunu boşa çıkarmamız gerekiyor. Bu tür oyunlara prim vermememiz gerekiyor.”
Bu alan zaten Şex Saîd alanıdır. Bizim belediyeler tarafından verildi bu isim. Bu yüzdende birçok arkadaşımız, yargılandı ve ceza aldı. AKP’nin kayyımları bu ismi kaldırdıklarını ilan ettiler. Bugün yapılan, Şex Saîd isminin tekrar verilmesi yaklaşan yerel seçime yönelik bir oyundur
Kayyımın seçim oyunu
AKP kayyım eli ile kaldırdığı alan isimlerini bir başka kayyım eli ile geri getiriyor ve bundan nemalanmaya çalışıyor. Bu çaba Kürtler içinde bir sempati ile karşılanacağına tepkilere neden oluyor. Çünkü Kürtler bunun bedelini daha önce görevden alma ve cezaevine konma şeklinde daha önce ödediler. Bedri Fırat, sürece dair gerçekleri şöyle aktarıyor: “Daha önce Amed’de birçok alana Kürt liderlerinin ismi verildi. Kürt kültür insanlarının ismi verildi. Kürt coğrafyasının isimleri verildi. Kürt liderlerinin ismi verildi. Kürt coğrafyasının isimleri verildi. Qada Şex Saîd diye Osman Baydemir döneminde Dağkapı tarafına o isim verildi ve hala halk o ismi kullanıyor. O isim 2012’de verildi. O dönem verilen bu isimlerden dolayı birçok arkadaşımız, birçok belediye başkanı, belediye meclisi üyeleri yargılandı. Bunlar arasında ceza alanlar da oldu. Böyle bir durum yaşandı. Durum böyleyken kalkıp ben Şex Saîd ismi veriyor demek ikiyüzlülüktür. Bu isim daha önce verilmişti. Bunu bu dönemde tekrar halkın önüne çıkarılması seçime yönelik bir çalışmadır. Bunu bu şekilde değerlendirebilirim. Osman Baydemir’in verdiği isim AKP’nin kayyımı tarafından kaldırıldı. Birçok cadde, köy isimlerini levhalardan kaldıran ve belediyelerde eski adı ile anılan bütün levhaları söküp atan kayyımlardır. Kayyım anlayışı burada tamamen Kürtlüğü yok ederken bu dönemde kalkıp Şeyh Şex Saîd ismi ile oynamaya kalkmaları çok anlamlıdır. Bunda iyi niyet aramak saflıktır. Bir bakıyoruz Kürtlere yönelik saldırılar artarken, Gazze’ye yönelik destek mitingleri artıyor. Her nedense Filistin’e destek mitingleri hep Kürdistan’da yapılıyor. Sadece burda mı müslümanlar var, sadece burda mı İslama sahip çıkılıyor? Karadeniz’de, Ege’de veya Marmara’da neden yapılmıyor bu mitingler. Sadece bu bölgede bunların yapılması sistemin belli bir plan dahilinde çalıştığını, bu yolla kendine bir taban yaratmak istediğini gösteriyor. Asıl yapmak istedikleri şey Kürtleri kendi ulusal değerlerinden uzaklaştırıp, Arap anlayışlarını empoze etmek gibi bir çabadır.”