Tohum şirketleri, ‘Yeni Yüzyılında Türkiye Tohumculuk Zirvesi’ni Antalya’da gerçekleştirdi. Atalık tohumun yasaklandığı, sertifikalı hibrit tohumun çiftçi için zorunlu hale getirildiği günümüzde şirketler rekor kârlar kırarken, çiftçiler sefil
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Tohum sanayicileri ‘Yeni Yüzyılında Türkiye Tohumculuk Zirvesi’ çalıştayını Antalya’da gerçekleştirdi. Çalıştayda, tohumculuk ‘sektörünün’ bitki ıslahı, yetiştiricilik, sanayi, dağıtım, pazarlama ve satış ile ihracat-ithalat şirketleri konuştu. Çalıştaya Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Yönetim Kurulu Başkanı Hacı Ömer Güler, TÜRKTOB Başkan Yardımcısı, Süs Bitkileri Üreticileri Alt Birliği (SÜSBİR) Başkanı Savaş Akcan ve sektörün temsilcileri katıldı. Çalıştayda konuşan Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Başkanı Hacı Ömer Güler, “Bugün 121 ülkeye tohum ihracatı yapıyoruz” dedi.
Hacı Ömer Güler yaptığı konuşmada, “Geçtiğimiz yıl 1 milyon 400 bin tona yakın sertifikalı tohumluk, 137 milyon adet meyve fidanı, 2 milyon adet asma fidanı, 6 milyar adet sebze fidesi, 91 milyon adet çilek fidesi ve 2 milyar adet süs bitkisi ürettik. Son 10 yılda sertifikalı tohum üretiminde yüzde 100 fidan üretiminde yüzde 300, fide üretimde yüzde 95, süs bitkileri üretiminde yüzde 75 artıştan söz ediyoruz” derken, “Sertifikalı tohum kullanım destekleri, tohumluk satış fiyatları ve artan girdi maliyetlerine uygun olarak düzenlenmeli, destekler zamanında açıklanmalı ve ödenmelidir. Tohumculuk desteklemeleri TÜRKTOB ve Alt Birlikleri kanalıyla ödenmelidir” sözleri dikkat çekiciydi.
Tohum çiftçiye yasaklandı
Tarımsal ürünleri işleme, ticaret, lojistik, tarımsal girdi (tohum, gübre, ilaç vd.), tarım makinalarını ve işlenmiş gıda üretim ve satışını tamamen ele geçiren tekeller, küçük çiftçiliği bitirme veya çiftçiyi maraba konumuna sürüklemekte. Dünyada tarımın her noktası bir avuç tekelcinin elinde ve halkların gıda egemenliğini yok ederek tüm insanlığı köleleştirme peşindeler. Bugün köylünün elinde bulunan herhangi bir tohumla üretilen ürün ticari olarak pazara taşınması yasaklanırken, patentli-sertifikalı tohumların kullanımı zorunlu hale getirilmiştir. Bütün tohumlar şirketlerin çıkarları uğruna kısırlaştırılmış ve köylünün ürettiği üründen tohumluk ayırması olanaksız hale getirilmiştir. Her üretim yılında tohumculara giderek tohum satın almak zorunda kalan çiftçiler artık topraklarını terk etmeye başladı. Terk etmeyenler ise ‘sözleşmeli’ tarımla şirketlerin kiralık işçisine dönüştürülmeye başlandı.
Biyoçeşitlilik toplandı
Hibrit ve GDO’lu tohum satan şirketler pazarlamalarında tohumla birlikte ilaç, gübreleme ve sulama tekniklerini de paket halinde sunmaktadırlar. Aynı zamanda patent sistemiyle tohum firmalarının ticari hedeflerinin güvence altına alınmasının, yerel gen kaynaklarının yerel ya da çok uluslu şirketlerin eline geçmektedir. Özellikle Türkiye’de son yıllarda temel gıda bağlamında olan her türden ürünün ithalata bağlanarak üretimlerde düşüşler yaşanırken, şirketler hem iç pazarda hem de ihracat yoluyla kârlarına kâr katmaya devam etmektedir. Türkiye’de bütün illerde biyoçeşitlilik tespitleri yapılmış ve atalık tohum çiftçinin elinden alınıp şirketlerin hizmetine koşulmuştu.
TRIPS ve tekeller
Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ile Dünya Fikir Mülkiyeti Örgütü (DFMÖ) arasında yapılan bir anlaşma ile Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşması (TRIPS) tesis edildi. Bu durum ise her türden tohumun ve hayvanın patentlenmesi yolunu açtı. Bu süreçle birlikte tarımın tekelleşmesi tek seçenek olarak tesis edildi. Küçük çiftçiler ya tekellerin ürettiği tohumlarla tarım yapabilecek veya topraklarını tarım tekellerine terk edecek ya da şirketlerin kiralık işçisi konumunda kendi toprağı üzerinde marabalık yapacak, başka bir seçenek yasal anlamda bırakılmamıştır. 2003 yılında Irak’ı işgal eden ABD’nin genel valisi olan Paul Bremer, Irak’ta ki tarımsal üretimin hangi koşullarla yapılabileceğini düzenledikten sonra ordusu Irak’tan çekilmişti. TRIPS kapsamında ABD valisinin hazırladığı 100 maddeden oluşan belgeyle Irak’ta çiftçilerin patentli tohum dışında tohum kullanması yasaklanmıştı.
Şirketlerin egemenliği
25-30 yıl önce dünyada 7.000 civarında tohum üreticisi vardı ve her birinin piyasadaki payı yüzde 1’den azdı. Bugün çok uluslu on büyük biyokimya şirketleri (Monsanto-Bayer, DuPont/Pioneer, Sygenta, BASF and Dow Agrosciences) tohumluk piyasasının yüzde 50’den fazlasını kontrol ederlerken hibrit ve GDO’lu (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) tohum üretimleri yapıyorlar. Küresel ölçekte GDO’lu tohum sektöründe ise Monsanto, Du Pont/Pioneer, Sygenta ve Dow/Mycogen olmak üzere başlıca dört küresel şirket yer alıyor. Yeşil devrim olarak nitelendirilen hibrit yani kısır tohumlarla şirketlerin bu sektördeki etkisi artırılmış, GDO’lu tohumlarla ise tarımın kontrolü tamamen birkaç şirketin eline bırakılma sürecine geçilmiştir.