‘Eril dil edebiyatın içinde yaşamaya devam ediyor’ diyen yazar Onur Bütün, Bu durumun örgütlenme ve mücadeleyle değişebileceğini söyledi
Politika, edebiyat, feminizm ve feminist edebiyat eleştirisi üzerine yazdığı yazılarla bilinen yazar Onur Bütün, “Anlatmaya Değer Bir Hikayen Var mı?” adlı öykü kitabıyla Ekim ayında okuyucuyla buluştu.
Bütün, Everest Yayınları tarafından yayımlanan kitabında, günümüzde “sıradanlaştırılan” şiddetin her türlüsünü konu edinerek, ayrımcılığa odaklanıyor. “Serbestî”, “Kör Noktalar”, “Çıkış Kapıları” ve “Sınırlar” isimli dört bölümden oluşan kitap, 11 kısa öykü içeriyor.
Mezopotamya Ajansı’ndan Ömer İbrahimoğlu’na konuşan Bütün özelde kadınların öykülerinden oluşan kitabın yanı sıra edebiyattaki “eril dil” ve bu dile karşı mücadeleyi anlattı
‘Eril dil iktidar dili’
Eril dilin iktidar dili olduğunu belirten Bütün, bu dilin tahakküm alanlarının yeniden inşa edildiğine dikkat çekti. Bütün, “Eril dil mütemadiyen yeniden inşa edilen, yapısal nitelikleriyle ideolojinin iç içe geçtiği, ‘konuşan ve yazan özne’nin erkek olduğu bir sembolizme sahip. Üstelik bu dil yalnızca erkekleri değil tüm cinsiyetleri etkiliyor. Çünkü dil canlı bir organizma. Psikanalist ve yazar Julia Kristeva, dil üzerine düşüncelerini anlatırken dişil dilin karşısında eril dili, eril metafor ve sembolleri üzerinde uzun uzun çalışılacak bir seçenek olarak gördüğünü söylüyordu. Bu manada bizim de yolumuz uzun ve meşakkatli” diye belirtti.
‘Eril dil edebiyatın içinde yaşamaya devam ediyor’
Eril dilin edebiyattaki varlığına değinen Bütün, eril tahakkümün tüm dünyada farklı biçim ve kültürlerinin yaşandığına işaret etti. “Edebiyatında bundan azade olamayacağını dile getiren Bütün, “Bu bağlamdaki pozitif olumluluk hali, ‘dişil dil’ yaratmak için çaba harcayan yazarların, şairlerin, çevirmenlerin ve daha önemlisi queer feminist politikanın katkısıdır. ‘Büyük erkek yazarlar’ın okuma, yazma faaliyetleri ve edebiyat eleştirisine dahil oldukları paradigma, yine eril tahakkümden beslenen hatta bu tür bir dili benimseyen bir yordamla bakışımlıdır. Bu paradigmanın dışına çıkarak, eşitlikçi bir dil ve metin dünyası yaratmak için çaba harcayan örneğin Ahmet Tulgar, Selahattin Demirtaş, Murathan Mungan ve daha isimlerini sayamadığım yazarlar, şairler çok az sayıda olsalar da diğer erkek yazarların kalemini olumlu manada etkilediler. Yayınevlerinin karar mekanizmaları, metin seçimleri, tanıtım ve reklamları, kültürel sermayenin iktidarıyla senkronize bir biçimde eril tahakkümün temsilcilerine dönüştüğü için eril dil edebiyatın içinde yaşamaya devam ediyor” dedi.
‘Kadınlar daha çok okumaya, yazmaya başladılar’
Edebiyattaki eril dilin örgütlenme ve mücadeleyle değişebileceğini dile getiren Bütün, “Örneğin son 15-20 yılda yayımlanan edebi metinlerdeki tema, dil ve üslup değişiklikleri edebiyata kendisinin dışından katkılarla ortaya çıktı. Kadınlar daha çok okumaya, yazmaya ve tartışmaya başladılar. Eğer kadınlar ve queerler eril dilin içinde eşitlikçi bir biçimde yoklarsa ki ağırlıkta yoklar, kitaplarda nasıl konuşabilecekler? Bu bağlamda 2’nci Dalga Feminizm’in önemli temsilcileri yapı söküm ve gözden geçirme, feminist bir dil kurma, bunun kuramını üretme gibi temel meselelerle meşgul oldular. Bizde bunun en güzel örneklerinden biri Leyla Erbil’in ‘Cüce’ adlı romanında geçer. Leyla Erbil bir kadın yazarın dil aracılığıyla toplumsal cinsiyeti nasıl bilme edimine çevirdiğimizi de anlatır. Dili kullanma biçimi, ister eksiltileri ile ister söz dizimi ile feminist bir dilin inşasının adımlarıdır” ifadelerini kullandı.
‘Anlatmaya Değer Bir Hikayen Var Mı’ öykü kitabı
“Anlatmaya Değer Bir Hikayen Var Mı?” öykü kitabının çıkış serüvenine dikkat çeken Bütün, kitabın işçi sınıfı, Marksizm, feminist edebiyat eleştirisi, feminist kuram, hareket alanındaki ilgi ve çalışmalarından süzülen kişisel bir yolculuğun sonucu olarak ortaya çıktığını belirtti. Bütün, “Kendinizi hem sakin hem de duru bir düşünüş imkanına bıraktığınızda yürüttüğünüz çalışmalar da tüm mücadele alanlarınızdan etkileniyor, doğal olarak. Aileniz, yakınlarınız, yoldaşlarınız ki edebiyatta da epey yoldaşımız var artık, düşünce dünyanıza, akıl yürütme zincirlerinize ve en önemlisi tahayyül gücünüze dahil oluyorlar. Ben buralarda da ortaklıklar, ağlar veya ittifaklar kurmayı seviyorum. O nedenle yeni öykü kitabımda tüm bu beslenmenin ve birikim sürecinin etkileri görünüyor” dedi.
‘Öyküde kurmaca var oluşa dönüştü’
Kitapta yer alan öykülere değinen Bütün, şöyle dedi: “Aristoteles, Poetika adlı eserinin dokuzuncu bölümünde ‘Kurmacayı olağan deneyimden ayıran şey, gerçekliğin eksik değil rasyonelliğin fazla oluşudur’ der. Bu tanım bana pek çok açıdan yarayışlı gelir. Çünkü olmayanı ya da var olmayanı ‘oluş’a dönüştürmek; yazarı, anlatıcıyı, kahramanı, gerçek olanın kefilliğinden de uzaklaştırır. Burada ‘edebi gerçek’ tanımını öne sürüyorum. Kurmacada yaratılan dünyanın kendine has gerçeği… ‘121 Numaralı Çadır’ adlı öykümde deprem sonrasında çadır kentte kalan bir anne-kızın fahişelik yapmaya devam ederek, hayatta kalma mücadelelerini kurguladım. 1999 Marmara Depremi sonrasında bir çadır kentte çalışmıştım ve 121 nolu çadırın varlığından ‘kerhane’ olarak söz edilirdi. O dönemin gerçekliğindeki ağır rasyonellik, kurmacada başka bir var oluşa dönüştü ve kendi gerçekliğini, yaratım gücünü kazandı.”
Onur Bütün kimdir?
1967 yılında Kocaeli’nin Kartepe ilçesinde doğdu. İlkokulu Yarımca ilçesinde, ortaokul ve lise öğrenimini İstanbul/Kadıköy Kız Lisesi’nde tamamladı. Marmara Üniversitesi Müzik Bölümü’nü bitirdi. Qers, Kocaeli ve İstanbul’da müzik öğretmenliği yaptı. Öğretmenlik yaparken, sendikal örgütlenme ve eğitim çalışmalarını da sürdürdü. Marksizm üzerine seminer ve eğitim çalışmaları yürüttü. Kâzım Koyuncu Kültür Merkezi’nin kuruluş çalışmalarında yer aldı ve bir yıl boyunca gönüllü olarak “Temel Müzik Eğitimi” dersi verdi. Kadın hakları mücadelesi, Feminizm ve Queer Kuram üzerine yazılar yazdı, örgütlenme çalışmalarına katıldı. 2000 yılında “Dünya Kadın Yürüyüşü” Türkiye temsilcisi olarak Paris ve Brüksel’de çalıştı. Farklı yayınevlerinde editörlük, düzeltmenlik yaptı. Gazete ve dergilere kitap tanıtım ve eleştiri yazıları yazdı. Öğretmenlik mesleğinden 2014 yılında emekli oldu. Halen piyano öğretmenliği, yazarlık ve editörlük çalışmalarını sürdürüyor.
Yedi Kat Yerin Altından Uğultular Geliyor-Yeni Çeltek’ten Soma’ya Maden İşçileri, Gülümsemeler, Feminist Okumalar, Karşı-İşgal, Değişen Arkeoloji-Changing Archaelogy, Marx’ın İşçi Anketi kitapları yayımlandı.
İSTANBUL