Adamın biri kahvede okey taşları yeniden dağıtılırken, aradan yararlanıp konuşuyor:
Vay vay vay!.. Gördünüz mü, HEDEP yine yaptı yapacağını. Seçime kendi adaylarıyla girecek, CHP’ye kaybettirecek, AKP’ye kazandıracak. Emri Kandil’den aldı. Kandil asıl CHP’ye karşı savaşıyor, AKP iktidarıyla değil. İşte foyası yerel seçimler öncesinde açıkça ortaya çıktı.
Arkasındaki duvarda kocaman bir Atatürk posteri. Bir yanında İsmet İnönü, öteki yanında Fevzi Çakmak.
Geri zekalı diyeceğim ama, “geri zeka” da sonuçta zekadır. Bunun kafasında beyin kılığında bir karnabahar var.
İyi de bu kahvedeki okey oyuncusu, böyle lafları kendisi mi uyduruyor? Uydurmuyor. Duyuyor. Yıllardır “Fırkacı” gazetelerin ulusalcı yazarlarını okumuş. Her seçimden önce “AKP-PKK’yle pazarlıkta” altyazılı TV’leri seyretmiş. Aklında kalanı aslına çok uygun şekilde anlatıyor.
Durum ne? Daha doğrusu sistem içi muhalefetin durumu ne?
Berbat. Seçimi kaybetmiş. Abondene olmuş. Yerel seçim öncesinde de beyni karışmış. CHP göbekten kendini iki parçaya ayırmış. Ötekinin GİK’i de öyle; İyi Parti’nin damından kiremitler uçuşuyor, Akşener’in tepesine kar yağıyor. Diğerlerinin esamisi okunmuyor. Altılı Masa altı parça bile değil. Paramparça.
HEDEP bunlara bakıyor ve CHP’ye “Milli Şef’i” İsmet Paşa’dan bir alıntı yaparak cevap veriyor: “Sizi ben bile kurtaramam.”
Bu işin gülünç yanı. Bir de çok ciddi bir yanı var.
Genel seçimde muhalefet kazansaydı, faşist devlet iktidarı devrilmenin eşiğine gelecekti. Onu sokaktaki halk ittirdiği gibi devirecekti. Olmadı. Oldurulmadı. Birileri Kılıçdaroğlu’nu “kazanamayacak aday” diye diye aday ilan etti. Akşener “devletime son görevimi yapıyorum” diyerek zavallı adamı beş paralık etti. CHP’deki devlet içeriden, Ankara’daki devlet dışarıdan Erdoğan’a seçim kazandırmakla kalmadı, muhalefet fiilen tasfiye oldu. HDP-Yeşil Parti o seçimde “belki olur” diyerek bunlara bedavadan destek verdi. Bence denemeye değerdi, denendi. Olmayacağı görüldü. Biraz kayba yol açsa da “deney deneydir”. Ödediğin birkaç yüzdelik oy kaybıyla deney deponu doldurur, kazançlı çıkarsın. Kazançlı çıkıldı zaten. HEDEP yenilenerek doğdu.
Şimdi yerel seçime gidiyoruz. Genel Seçim’de bile işe yaramayan bir “ittifak yöntemi”, yerel seçimde ne işe yarayacak? İmamoğlu bir kere daha Belediye Başkanı olsa ne olacak, olmasa ne olacak? Erdoğan gideydi çok şey olurdu da, İmamoğlu Erdoğan’ın adayına karşı kazansa da ülkenin “manzara-i umumiyesinde” değişen hiçbir şey olmayacak. HDP oylarıyla seçildiydi ya, kadınların, gençlerin, yaşlıların, işçilerin, kamu emekçilerinin hayatında ne değişiklik oldu, sokağa çıkan yine dayak yiyor, konuşan yine tutuklanıyor, çalışmak isteyen yine işsiz kalıyor, üniversiteli belki belediyeden bir parça yardım alıyor ama, okuduğunu bile anlayamıyor, emekliler ve asgari ücretliler yine açlığa talim ediyor, Belediye’nin tabelasında, İstanbul en büyük Kürt ili haline geldiği halde, Kürtçe tek kelime yer almıyor, metro filan yapılıyor da, metroya binen halkın durumunda değişen hiçbir şey olmuyor. Hakkari’den İstanbul’a göç eden anne anonslar Kürtçe olmadığı için, her defasında ineceği yeri şaşırıyor. İyi de hiçbir şey olmayacaksa, İmamoğlu’na bedavadan verilecek HEDEP oylarına yazık olmayacak mı? Kendine verse, oylarını arttırsa, güçlü bir muhalif alternatif haline gelse daha iyi olmayacak mı?
Şeffaf, halkın gözü önünde bir ittifak olur mu, olmaz mı, bilmem. Bana sorarsanız parti merkezleriyle ittifak olsa da olur, olmasa da olur. Muhtar seçimi Başkanlık’tan daha önemli. Mahalle halkıyla konuşmak, onunla sokakta ittifak kurmak belki daha iyi bir yol. HEDEP daha iyisini düşünür.
İstanbul’u geçelim. Serhad’a, Botan’a, Kürdistan’a gelelim. Asıl “siyasi yerel seçim” Kürdistan’da olacak. HEDEP’in kayyımlarla gasp edilen belediyeleri fazlasıyla kazanması, devletin gasp ettiği yerel demokrasiyi ve halk egemenliğini yeniden kurmak için büyük bir adım olacak. Faşist diktatörlükte kocaman bir rahne açılacak ve Kürdistan’da demokrasi yeşermiş olacak. Savaşı sona erdirmede kazanılan belediyeler birer barış mevzii olacak. Barış gelirse ne olacak? Türkiye krizden çıkıp, halk müreffeh olacak. Çok şey olacak. Ve bu defa rejim kazanılanlara kayyım atayamayacak. Soylu gitti. Yeni bakan henüz yerine ısınmadı. Halk direnişi riskini göze alamayacak.
Yerel seçimler Kürdistan’da demokratik bir sonuç verdiğinde, bu defa bilin ki, faşizmin “metro tünellerinde” ışık görünecek. AKP kaybedecek.
Şimdi CHP’ye sorun: Türkiye’ye demokrasi, barış ve refah yolunu açabilecek olan Kürdistan’daki seçimde neden HEDEP’i desteklemiyorsun? Yoksa AKP’nin kazanmasını mı istiyorsun?
İmamoğlu İstanbul’u kazandı, beş yıldır Başkan, ama Erdoğan da hala Başkan. İmamoğlu’nu iktidarı için “tehdit” saymıyor, ama Amed belediyesinde iki HEDEP’li eşbaşkandan korkuyor, korktuğu için Kürdistan’ı kayyım rejimiyle işgal ediyor. Belediye binalarının etrafı beton duvarlarla çevrili.
Deniyor ya, “İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır.” Diktatörlükte boş bir laftır bu. Ama “Kürdistan’daki kayyım işgalini kırmadan hiç kimse Türkiye’yi kazanamaz” derseniz yerden göğe kadar haklı olursunuz.
Haydi bakalım, Kürdistan’da kazanalım ki, AKP’ye kaybettirebilelim…