İran’da katledilen Jina Emînî’nin ardından başlayan ayaklanmada eylemcilere cinsel işkence uygulandı. Uluslararası Af Örgütü, güvenlik güçlerinin çocuklar da dahil protetoculara tecavüz saldırılarını belgeledi
Ulus devlet zihniyetiyle gelişen milliyetçilik, dincilik ve militarizmle birlikte, cinsiyetçiliğe dayalı sorunlar her geçen gün ağırlaşıyor. Kadın iradesinin gerçek bir özgürlük ve eşitlik temelinde katılımını reddeden bu ulus devletler, en küçük bir karşıtlığa bile insanlık dışı işkencelerle saldırıyor. Tıpkı İran’da olduğu gibi… 16 Eylül 2022’de Kürt kadını Jina Mahsa Emînî’nin katledilmesiyle İran ve Rojhilat Kurdistan’da kadınların öncülüğünde ayaklanma başladı. “Jin jiyan azadi” sloganıyla sokaklara dökülen kadınlar ve halk, İran rejim güçlerinin yoğun saldırısına uğradı. Uluslararası Af Örgütü, 120 sayfalık bir raporla, İran rejim güçlerinin işkencelerini belgeledi. 45 eylemcinin de hikayelerine yer verdi.
Cinsel şiddet kullanıldı
Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnés Callamard, araştırmalarının İran’daki istihbarat ve güvenlik ajanlarının, 12 yaşındaki çocuklar da dahil olmak üzere protestoculara işkence, cezalandırma, kalıcı fiziksel ve psikolojik hasar vermek için tecavüz ve diğer cinsel şiddeti kullandığını ortaya koyduğunu söyledi.
Şikayetler örtbas edildi
İran’ın savcılarının ve hakimlerinin, hayatta kalanların şikayetlerini örtbas ettiğini vurgulayan Callamard, aynı zamanda sahte suçlamalarla onlara hapis ya da ölüm cezası vermek için işkenceli “itiraflar” kullanıldığını açıkladı. Raporda, tecavüz ve diğer cinsel şiddet türlerinin faillerinin tamamının devlete bağlı güvenlik güçleri olduğu da ortaya konuldu.
Hükümet sessiz kaldı
Örgüt’ün İran eyaletlerinin yarısından fazlasında belgelediği 45 vakaya; çok sayıda tutsak edilen protestocuya yönelik tecavüz, toplum korkusuyla deşifre edilemeyen vakalar da eklendiğinde, “Jin Jiyan Azadî” serhildanı sırasında cinsel şiddetin yaygınlığını tahmin etmek zorlaşıyor. Uluslararası Af Örgütü bulgularını 24 Kasım’da İranlı yetkililerle paylaştı ancak şu ana kadar herhangi bir yanıt alamadı.
Çocuklar tecavüze uğradı
Raporda vakaları belgelenen hayatta kalan 45 kişiden 16’sı tecavüze uğradı; bunlar arasında 6 kadın, 7 erkek, 14 yaşında bir kız çocuğu, 16 ve 17 yaşlarında iki erkek çocuk bulunuyor. Tecavüzler, gözaltı merkezlerinde ve polis araçlarının yanı sıra hukuka aykırı bir şekilde gözaltı yeri olarak kullanılan okullarda veya konutlarda da gerçekleşti.
Farklı işkenceler kullanıldı
Uluslararası Af Örgütü, ayrıca hayatta kalan 29 kişinin tecavüz dışındaki cinsel şiddet türlerine maruz kaldığını da belgeledi. Tecavüz ve diğer cinsel şiddete sıklıkla dayak, kırbaçlama, elektrik şoku, ne olduğu belirsiz hap veya enjeksiyon verilmesi, yiyecek ve su verilmemesi, zalimce ve insanlık dışı gözaltı koşulları dahil olmak üzere diğer işkence ve kötü muamele biçimleri eşlik etti. “Güvenlik” güçleri ayrıca tecavüzle bağlantılı yaralanmalar da dahil olmak üzere hayatta kalanların tıbbi bakımını rutin olarak reddetti.
Şikayetler tehditle bastırıldı
Hayatta kalanların büyük çoğunluğu Uluslararası Af Örgütü’ne, daha fazla zarar görme korkusuyla şikayette bulunmadıklarını söyledi. Hayatta kalan 6 kişi, gözaltındayken sorgulanmak üzere savcılık önüne çıkarıldıklarında şikayetçi oldular, ancak bunlar dikkate alınmadı. Hayatta kalan 3 kişiden 2’si serbest bırakıldıktan sonra resmi şikayette bulundu, ancak güvenlik güçlerinin öldürme tehdidi üzerine şikayetlerini geri çekmek zorunda kaldı; üçüncü kişi ise aylarca görmezden gelindi ve üst düzey bir yetkili tarafından “yanlış anladığını” söyledi.
Tutuklama emri çıkarılmalı
Yurt içinde adalet umudu olmadığından, uluslararası toplumun hayatta kalanların yanında yer alma ve adaleti sağlama görevi olduğunu hatırlatan Agnés Callamard, şu çağrıyı yaptı: “Devletleri, uluslararası tutuklama emri çıkartmak amacıyla, fail olduğundan şüphelenilen kişilere karşı evrensel yargı ilkesi çerçevesinde kendi ülkelerinde cezai soruşturma başlatmaya çağırıyoruz.”
Kaynak: NuJINHA