DFG Eşbaşkanı ve MA editörü Dicle Müftüoğlu’nun mesleki faaliyetleri gerekçe gösterilerek tutuklu yargılandığı davanın ilk duruşması başladı. Müftüoğlu savunmasında, ‘Halkın sesi olduğumuz için yargılanıyoruz’ dedi. Mahkeme, Müftüoğlu’nun tutukluluğunun devamına karar verdi
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutsak bulunan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı ve Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Dicle Müftüoğlu’nun mesleki faaliyetleri gerekçe gösterilerek, “örgüt üyesi olmak” ve “örgüt kurmak ve yönetmek” iddialarıyla yargılandığı davanın ilk duruşması başladı.
Müftüoğlu, Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuklu bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden bağlandı. Avukatı Resul Temur da duruşma salonunda hazır bulundu.
DFG Eşbaşkanı Serdar Altan, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG), DİSK Basın-İş, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti (GGC), Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Sekreteri Banu Tuna, IPI Türkiye Temsilcisi Zeyneb Gültekin, CPJ Türkiye Temsilcisi Özgür Öğret’in yanı sıra HEDEP Milletvekilleri Adalet Kaya, Ceylan Akça ile Amed İl Eşbaşkanları ve sivil toplum örgütü temsilcileri de duruşmayı izledi. Ayrıca 5 Aralık’ta tahliye edilen MA editörü Abdurrahman Gök de duruşmayı izleyenler arasında yer aldı.
Duruşma, kimlik tespitiyle başladı.
Müftüoğlu: Halkın sesi olduğumuz için yargılanıyoruz
Duruşma Dicle Müftüoğlu, Dünya Basın Özgürlüğü gününde tutuklandığını belirterek, şahsında gazetecilerin yargılandığını söyledi.
Kürt gazetecilerin yargılandığını söyleyen Müftüoğlu, “Gerçeklerden rahatsız olanlar basına tahammül edemiyor. Gazetecilerden rahatsız oluyorlar. Özelde Kürt gazeteciler olunca baskılar daha da artıyor. Musa Anter’den Hrant Dink’e gazeteciler gerçekleri dile getirdikleri için katledildi. İktidar, baskılar ile gerçekleri yazmayı engelliyor. 62 gazeteci gerçekleri yazdığı için, halkın sesi olduğu için yargılanıyor. Bu dava da onlardan biri” dedi.
Hakkındaki iddialara yanıt veren Müftüoğlu, “Açık tanık kendisine eğitim verdiğini söylüyor ama herhangi bir delil yok. Diğer sanıklara da benzer ifadeler veren bir tanık. Kopyala yapıştır şeklinde oluşturulmuş bir ifadedir. Dediği tarihte yurtdışında gittiğime dair bir kanıt yok. 2012 yılında ağır bir kaza geçirdim.2 yıl boyunca ağır bir tedavi gördüm. 9 ay boyunca yürüyemedim. Bu şekilde kaçak yollarla yurtdışına gitme, fiziki koşullarım da yok. Yurtdışına iki defa çıktığım söyleniyor. 2017, Irak Federe Kurdistan’ın bağımsızlık referandumunu takip etmek için gittim. Yaptığım haberler bunun kanıtıdır. Nasil gazeteciler, bugün Gazze’ye gidiyorsa o gün de bu referandum Türkiye’yi de ilgilendiriyordu. Mesleki faaliyetler için gittim. Yurtdışı kaydım var diye ‘suç’ olarak değerlendirmesi kabul edilemez” dedi.
‘Talimatla yapılan gazeteciliği Roboski Katliamında merkez basında gördük’
Gizli tanık ifadelerine de yanıt veren Müftüoğlu, “Bu tanık tamamen mesleki faaliyetlerimi dile getiriyor. Basın komitesinde olduğumu söylüyor. Ben bir editörüm, stajyer ve normal muhabirlere işi göstermem mesleğin doğallığında vardır. Ortada örgütsel bir hiyerarşi yok, mesleki hiyerarşi var. Mesleği yapma durumu var. Bürolara yaptığımız öneriler, talimat olarak değerlendirilmiş. Gazetecilik, talimat ile yapılmıyor. Deneyimli gazetecinin deneyimsiz gazeteciye yaptığı önerilerle yapılır. Bu bile suç olarak değerlendirilmiş” dedi.
Roboski Katliamını hatırlatan Müftüoğlu, “Bu katliamı Dicle Haber Ajansı, olarak dünyaya duyurduk. Ancak, talimat ile hareket eden merkez basın, iktidardan onay geldikten sonra haber yaptı. Talimat ile habercilik budur. Biz gazetecilik yaptık, gazeteciliğin doğası budur” diye konuştu.
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği eşbaşkanı oldugunu hatırlatan Müftüoğlu, “Davayı izleyen salondaki gazeteciler derneğimizin üyesidir. Derneğin kurucusu olmam suç sayılıyor iddianame. Ancak, derneğimizi bakanlık onaylamış, derneğimiz hakkında açılan tek bir dava yoktur. Dernek içerisinde faaliyet yürütürken, gazetecilerin daha iyi şartlarda mesleklerini icra etmesi için mücadele ediyorum. Gazetecilere dayanışma içerisinde olan bir derneğiz. Gazeteciliği yeni başlayanlara atölyeler yapan bir derneğiz. Atölyelerimize, Türkiye’nin en bilinen isimleri katılıyor. Yaptığımız her faaliyeti usul gereği karar defterine işliyoruz. Bakanlığın denetimine sunuyoruz. Bunda örgütsel bir faaliyet aranamaz” dedi.
HTS kayıtlarına da değinen Müftüoğlu, “Sırf iddianame dolsun diye meslektaşlarımla yaptığım görüşmeler dosyaya eklenmiş. Aynı baz altında olma durumu eklenmiş. Ben meslektaşlarımla aynı yerde kalıyorum aynı baz altında olmamız kadar doğal bir durum olamaz. Haber kaynaklarımdan Diyarbakır Barosuna kayıtlı iki avukat ile aynı baz altında olduğum söyleniyor. Haber kaynaklarım ile konuşmak, görüşmek gazeteciliğin gereğidir. Bunu suç sayılması kabul edilemez” diye belirtti.
Tutukluluğa devam kararı
İddianamedeki MASAK raporuna da değinen Müftüoğlu, son dönemdeki para aklama haberlerine değinerek, “Bu para aklama meselesine yıllarca sessiz kaldı. Demekki iddia makamı hesabımızdaki paralarla ilgilenmiş. Üniversite yıllarından beri hesaplarım incelemiş. Dayılarım, kardeşim ve babamın arkadaşının bana para göndermesi suç sayılmış. Meslektaşlarımla yaptığım bin, iki binlik para alışverişi örgütsel finans olarak değerlendirilmiş. Tamamen bizi suçlu göstermeye çalışan, dosyayı kabarık gösteren bir anlayıştır bu. Ben gazeteciyim.15 yıldır gazetecilik yapıyorum. İnternete adımı yazsanız haberlerimi göreceksiniz. Açık ve aleni bir şekilde yaptım. Gazeteciliğin suç olmadığını biliyorum. Gazetecilik suç değildir. Bu nedenle tahliyemi talep ediyorum” dedi.
Müftüoğlu’nun savunmasının ardından Savcı, tutululuk halinin devamını istedi.
Müftüoğlu’nun ardından avukatı Resul Temur savunma yaptı.
Temur’un savunmasının ardından mahkeme heyeti, MLSA avukatı Veysel Ok’un, savunma yapmasına izin vermeyerek ‘tutukluk halinin devamına’ karar verdi.
Savunma yapmasına izin verilmeyen MLSA avukatı Ok, bu durumun tutanağa geçirilmesini istedi. Ok’un savunmasının ardından heyet kararını tekrar açıklayacağını belirtti.
Ok’un savunmasının ardından konuşan avukat Emine Özhasar ise, savunma verilmeden mahkeme heyetinin kararını açıklamasının hukuk tarihine geçtiğini belirterek savunma yapmanın bir anlamı olmadığını söyledi.
Avukatların savumalarının ardından ‘tutukluluk halinin devamı’ kararını yineleyen mahkeme heyeti, duruşmayı 18 Ocak’a erteledi.
İddianame
Müftüoğlu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında 29 Nisan’da MA editörü Sedat Yılmaz ile birlikte Amed’de gözaltına alındı. Müftüoğlu, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü gününde Yılmaz ile birlikte, gazetecilik faaliyetleri gerekçe gösterilerek “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı.
Müftüoğlu hakkında “örgüte üye olmak” ve “örgüt kurmak ve yönetmek” iddialarıyla iddianame hazırlandı. 6 Eylül’de kabul edilen iddianame 43 sayfadan oluştu. Söz konusu iddianamenin 41 sayfası, “PKK ve KCK’nin genel yapısı ve işleyişi” ile gizli ve açık tanıkların bu işleyişe dair ifadelerinden oluştu.
Bu tanıklar arasında Halkların Demokratik Partisi (HDP) hakkında açılan kapatma davası ve Kobanê Davası’nda yer alan Kerem Gökalp, Sami Baran ve Ulaş gibi isimler de yer aldı. Yine Ankara merkezli soruşturmada tutuklanan ve sonrasında ilk duruşmada tahliye edilen MA ve JINNEWS muhabirleri hakkında beyanlarda bulunan “K8Ç4B3L1T5” adlı gizli tanık ifadeleri yer aldı.
Açık tanık Gökalp’ın iddiasına göre, Müftüoğlu 2014’te Hinerê alanında bir aylık ideolojik eğitim gördü. “K8Ç4B3L1T5” gizli tanığın iddiasına göre ise, Müftüoğlu Amed’de kadın örgütleri ile “içli dışlı.” Her iki tanık da Müftüoğlu’yu “PKK kadrosu” olmakla suçluyor.
İddianamede dikkat çeken bir diğer husus, Müftüoğlu’nun yurt dışına yaptığı ziyaretler. Tanık Kerem Gökalp’ın Müftüoğlu’nun 2014 yılında Federe Kurdistan Bölgesi’ne çıktığını dair iddiası iddianamede yer aldı. Ancak Müftüoğlu’nun yurt dışına çıkış tarihi 2017.
Müftüoğlu’nün Federe Kurdistan Bölgesi’ndeki bağımsızlık referandumunu takip etmek için 2017 yılında yaptığı yurt dışı gezisi, iddianamede 2014 yılı olarak lanse edildi.
Devamında ise sosyal yaşantısını “örgüt üyeliğine” kılıf yaptığı iddia edildi.
İddianamede, şu ifadelere yer verildi: “Şüpheli hakkında tespit edilen deliller bir bütün olarak ele alındığında şüphelinin PKK/KCK silahlı terör örgütünün İdeolojik Alan Merkezi içerisinde terör örgütünün ideolojisi ve talimatları doğrultusunda aktif olarak sosyal yaşantısını da kendisine kılıf olarak kullanarak gizliliğe riayet ederek faaliyet yürüttüğü (…)”
HABER MERKEZİ