Okul kültürü, bazen cinsiyetçi unsurlar içerebilir. Örneğin, bir okulda erkek öğrencilerin erkek sporlarına veya kulüplerine katılmaları daha teşvik edilirken, kız öğrencilerin kadın sporlarına veya kulüplerine katılmaları daha az teşvik edilebilir. Bu, kız çocuklarının okulda tam olarak katılmalarını ve başarılı olmalarını zorlaştırabilir
Arslan Özdemir
“Cinsiyetçi eğitim, tüm çocukların potansiyellerini tam olarak geliştirmelerine engel olur.”
Cinsiyetçi yaklaşımın tarihçesi, kadınların erkeklerden daha düşük olduğu ve ikinci sınıf vatandaşlar olduğu fikrine dayanmaktadır. Bu fikir, antik çağlardan beri var olmuştur ve Batı dünyasında Orta Çağ’da özellikle yaygın hale gelmiştir. Bu dönemde, kadınlar erkeklerden daha az akıllı, daha az güçlü ve daha az arzu edilir olarak görülüyordu. Bu görüşler, kadınların toplumdaki rollerini sınırladı ve onları eğitim, istihdam ve siyasi temsilden dışladı.
18. yüzyılda, Aydınlanma Çağı’nın ilkelerine dayanan yeni bir cinsiyetçi yaklaşım ortaya çıktı. Bu yaklaşım, kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması gerektiğine inanıyordu. Bu görüşler, kadınların eğitim alma, oy kullanma ve çalışma hakkını kazanmaya başlamasına yol açtı. Ancak, cinsiyetçilik hala yaygındı ve kadınlar hala erkeklerden daha az haklara sahipti.
19. yüzyılda, kadın hakları hareketi cinsiyetçiliğe karşı mücadeleye başladı. Bu hareket, kadınların oy hakkı, eğitim hakkı ve çalışma hakkı için kampanya yürüttü. Kadın hakları hareketi, kadınların toplumdaki konumunu iyileştirmede önemli bir rol oynadı.
20. yüzyılda, cinsiyetçiliğe karşı mücadele devam etti. Bu yüzyılda, kadınlara karşı ayrımcılığı yasaklayan yasalar kabul edildi. Kadınlar ayrıca eğitim, istihdam ve siyasi temsilde daha fazla fırsat elde etti. Ancak, cinsiyetçilik hala bir sorun olmaya devam ediyor ve kadınlar hala erkeklerle eşit haklara sahip değil.
Günümüzde, cinsiyetçilik, kadınların toplumdaki konumunu sınırlamaya devam eden bir sorundur. Kadınlar, erkeklere kıyasla daha düşük ücret alır, daha az terfi alır ve daha az iş fırsatına sahiptir. Kadınlar ayrıca şiddet ve taciz riski altındadır. Cinsiyetçiliğe karşı mücadele, kadınların eşit haklara ve fırsatlara sahip olması için devam etmesi gereken bir mücadeledir.
Cinsiyetçi eğitim, eğitim sisteminde cinsiyete dayalı ayrımcılık, önyargı veya klişeleştirmenin varlığını ifade eder. Bu, müfredat, ders kitapları, öğretmen tutumları ve okul kuralları gibi çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir.
Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın ve erkeklerin, cinsiyetlerine bakılmaksızın, eşit haklara, fırsatlara, kaynaklara ve korumaya sahip olduğu bir durumdur. Bu, kadınların ve erkeklerin toplumda eşit konumda olduğu ve eşit şekilde değer görüldüğü anlamına gelir.
Toplumsal cinsiyet eşitliği, temel bir insan hakkıdır. Birleşmiş Milletler’in İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde, “Herkes cinsiyet, ırk, renk, din, dil, siyasi veya başka bir görüş, ulusal veya toplumsal köken, mülkiyet, doğum veya başka bir statüye bakılmaksızın, bu bildiri’de ilan edilen bütün hak ve özgürlüklere sahiptir” denmektedir.
Eğitimde cinsiyetçiliğin en yaygın biçimlerinden biri, kız ve erkek öğrencilere farklı beklentiler ve fırsatlar sunulmasıdır. Örneğin, kızların genellikle matematik, bilim ve teknoloji gibi alanlarda başarılı olmaları beklenmezken, erkeklerin genellikle liderlik ve kariyer yapmaları beklenir. Bu beklentiler, kız ve erkek öğrencilerin eğitime farklı şekillerde katılım göstermesine neden olabilir.
Eğitimde cinsiyetçilik ayrıca, kız ve erkek öğrencilere farklı şekilde davranılması şeklinde de ortaya çıkabilir. Örneğin, öğretmenler kız öğrencilere daha az söz hakkı verir, erkeklere ise daha fazla cesaretlendirici geri bildirimde bulunurlar. Bu durum, kız ve erkek öğrencilerin eğitimden eşit düzeyde yararlanmasını engelleyebilir.
Eğitimde cinsiyetçiliğin etkileri, bireysel ve toplumsal düzeyde hissedilebilir. Bireysel düzeyde, cinsiyetçi eğitim kız ve erkek öğrencilerin öz-güvenlerine, akademik performanslarına ve kariyer seçimlerine zarar verebilir. Toplumsal düzeyde ise cinsiyetçi eğitim, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yeniden üretmeye yardımcı olur.
Eğitimde cinsiyetçiliği ortadan kaldırmak için, müfredat, ders kitapları, öğretmen tutumları ve okul kuralları gibi çeşitli düzeylerde değişiklikler yapılması gerekir. Bu değişiklikler, kız ve erkek öğrencilerin eşit fırsatlara sahip olmalarını ve eğitimden eşit düzeyde yararlanmalarını sağlamayı amaçlamalıdır.
Toplumsal cinsiyet eşitliği, bir gecede elde edilebilecek bir şey değildir. Bu, uzun vadeli bir çaba gerektirir. Toplumda, politikalarda ve kurumlarda köklü değişiklikler yapılması gerekir.
Türkiye’de eğitimde cinsiyetçilik, aşağıdakiler de dahil olmak üzere çeşitli şekillerde kendini göstermektedir:
Ders kitapları ve müfredat, genellikle erkekleri ve kadınları geleneksel cinsiyet rollerine göre tasvir eder. Örneğin, erkekler genellikle bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) alanlarında başarılı olarak tasvir edilirken, kadınlar genellikle ev ve aile işlerine odaklanan rollerde tasvir edilir. Bu, kız çocuklarının STEM alanlarında kariyer yapma olasılığını azaltabilir.
Öğretmenler, bazen farkında olarak veya olmayarak, cinsiyetçi tutumlar ve davranışlar sergileyebilirler. Örneğin, bir öğretmen bir kız çocuğunun bir STEM dersinde başarılı olmasından daha az beklentiye sahip olabilir. Bu, kız çocuklarının öğrenme potansiyelini sınırlayabilir.
Okul kültürü, bazen cinsiyetçi unsurlar içerebilir. Örneğin, bir okulda erkek öğrencilerin erkek sporlarına veya kulüplerine katılmaları daha teşvik edilirken, kız öğrencilerin kadın sporlarına veya kulüplerine katılmaları daha az teşvik edilebilir. Bu, kız çocuklarının okulda tam olarak katılmalarını ve başarılı olmalarını zorlaştırabilir.
Eğitimde cinsiyetçiliği ortadan kaldırmak, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için önemli bir adımdır.
Türkiye’de eğitimde cinsiyetçiliği azaltmak için, aşağıdakiler dahil olmak üzere çeşitli önlemler alınabilir:
Ders kitapları ve müfredat, cinsiyetçi unsurlardan arındırılmalıdır. Bu, erkekleri ve kadınları daha eşit bir şekilde tasvir ederek yapılabilir.
Öğretmenler, cinsiyetçilik konusunda eğitilmelidir. Bu, cinsiyetçi tutumları ve davranışları azaltmaya yardımcı olabilir.
Okul kültürü, cinsiyetçilikten arındırılmalıdır. Bu, kız ve erkek öğrencilerin eşit fırsatlara sahip olmasını sağlamak için yapılabilir.
Kaynakça: Empatik yazılar, Özdemir, Arslan, Sınıfsız Yayınları, 2022