Özellikle AKP iktidarıyla birlikte, üniversiteler sermaye için düşünen merkezlere dönüştürüldü. Bu üniversitelerden biri olan İTÜ’de maden güzellemesi yapılırken, Prof. Şengör çevrecilere ‘defol git’ dedi
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’nü ‘maden işçilerinin günü’ olmaktan çıkarıp maden şirketlerinin yağmasının savunulduğu etkinliğe dönüşen “Doğaya Dönüş” başlığı ile doğa düşmanlığı yapıldı. Etkinlik açılışını yapan İTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Koyuncu, “Bilimin ışığında el ele vermeli, madencilik hakkındaki olumsuz yargıları ortadan kaldırmaya çalışmalı ve halkı bilinçlendirmeliyiz. Madenlerimizi doğru şekilde işleterek ülkemizin kalkınmasına katkı sağlamalıyız” dedi. Maden şirketlerinin sözcüsü olarak nitelenen İTÜ Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kumral ise düzenlenen panelin moderatörüydü.
TTKD’dan YK Enerji’ye övgü
Panele, Maden Fakültesi’nin emekli öğretim üyelerinden Prof. Dr. Celal Şengör, TTKD Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. İlhami Kiziroğlu ve Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı Başkanı Prof. Dr. Güven Önal katıldı. Etkinliğe katılan Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. İlhami Kiziroğlu Akbelen’i yerle bir eden ve orman katliamı yapan Yeniköy Kemerköy Enerji şirketine övgüler düzerken, bölgenin yeniden orman vasfı kazanması için rehabilitasyon çalışmalarının bilimsel bir yaklaşımla yapıldığını iddia ederek, şirketi Türkiye’de madencilik sektörüne örnek olarak sundu.
Şengör’den çevre düşmanlığı
Panelde konuşan Prof. Dr. Celal Şengör’ün doğa ve çevreci düşmanı tutumu dikkat çekti. Şengör, “Madencilik son derece önemli bir şey, madencilik ikide bir de, panelde de duyduk, madencilik doğayı tahrip etmez. Tekrar edelim, biz doğayı tahrip etmiyoruz, doğanın yüzünü değiştiriyoruz. Bu yüz senin, bunun, onun hoşuna gitmeyebilir. Efendim, ‘Madencilik doğayı tahrip eder’ diyen adamı kovacaksın. Bakın önde gazeteciler oturuyor, ben bunlara diyorum ki; bu çevreciler zır cahil grubu, kovun bunları diyorum. Biz bunu yapamayız biz gazeteciyiz diyorlar. Ben çevreciyim ben avukatım, ‘defol git’ diyeceksin” ifadelerini kullandı. Şengör, “Burada mühim olan konu, madencilik faaliyetleri bittikten sonra bu sahalarda neler yapacağınız. Ağaç mı isteniyor; ağaçlandıracaksınız. O sahayı isterseniz bir eğitim alanı, isterseniz park şeklinde rehabilite edebilirsiniz” sözleriyle fıtratını ortaya koyuyordu.
Kaz Dağı yıkımını savundu
Prof. Dr. Güven Önal, “Maden hakkında kötü veya bizleri yadırgatan yayınlar oluyor, madene karşı çıkılıyor. İnanın ki bunların hepsi Türkiye’nin daha güçlü olmasını istemeyen çevrelerce yapılan yayınlardır” dedi. Önal, “En son Kaz Dağı denilen bir olay yaşandı. Şimdi madencilik yapılacak alan bellidir. Milli parklarda, su havzalarında, askeri bölgelerde, antik kent, sit alanlarında madencilik yapılmaz, ruhsat da verilmez. Kaz Dağları bir milli parktır ve sınırları vardır. O sınırların içerisine ruhsat falan verilmez. Kaz Dağı diye belirtilen bölgeler, basında hep öyle çıkar, halbuki Kaz Dağı değildir, Kaz Dağı’nın 40-50 kilometre dışında yerlerdir, orada da orman vardır ama Kaz Dağı değildir. Türkiye’de birçok olay kamuoyuna doğru da yansıtılmaz, bu da bir gerçektir” ifadelerini kullanması şaşkınlık yarattı. Birçok ‘gerçek’ bilim insanı Kaz Dağları’nda Milli Park olarak etrafı çitlenmiş olan alanın dışında çok geniş bir ekosistem olan Kaz Dağları ekosisteminin parçalanamaz bir bütün olduğu uyarıları yapmakta.
EKOLOJİ SERVİSİ