Su üzerinde tahakküm kurma adımlarını büyüten iktidar, su döngüsünü tamamen bozacak adımlarda ısrar ediyor. DSİ Genel Müdürü Balta, 127 adet yeraltı barajı kurulduğunu açıkladı
Yusuf Gürsucu
Kuraklığa karşı olduğunu iddia ettikleri 48 ilde ve 100 adet inşa etmek amacıyla başlatılan yeraltı barajlarının 2023 yılına kadar 150 âdete çıkarılacağı duyurulmuştu. Geçtiğimiz gün Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde ‘22. Türkiye Ulusal Jeodezi Komisyonu Sempozyumu’nda konuşan Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürü Mehmet Akif Balta, 127 yer altı barajı ve suni besleme projesinin tamamlandığını belirterek, “Elimizde de inşaatı devam eden 30 küsur yer altı barajımız var. Proje aşamasında 60-70 de yer altı barajı ve suni besleme projemiz var” açıklaması yapıldı.
Yeraltı potansiyeli 18 milyar m3
Balta, Türkiye’deki kuraklığı izleme ve sonucuna göre yapısal tedbirleri alma noktasındaki çalışmanın ilk ayağını başlattıklarını ifade ederek “Türkiye’de 26 su havzamız var, tamamında kuraklığı izleyebilecek altyapıyı kurma adına bir adım attık. Şu an bu projelerimizi geliştiriyoruz. Artık bundan sonra yer üstü kadar, yer altı barajları da bizim açımızdan önem kazanmış durumdadır” diye konuştu. Türkiye’nin su potansiyelinin 112 milyar metreküp olduğunu yineleyen DSİ Genel Müdürü Balta, “Bu potansiyelin 18 milyar metreküpü, yer altı suyundan temin edilen sular. Kalan 94 milyar metreküp yer üstü suyu” dedi.
Faydadan çok zarar veriyor
AKP iktidarı döneminde yüzlerce HES ve yüzlerce baraj inşa ederek enerji ve inşaat şirketlerine büyük bir birikim alanı yaratarak su kıtlığının en büyük müsebbibi olarak yeraltı barajlarıyla bu süreci büyütmektedir. İktidarın iddiası yeraltı barajlarının gelişmiş ülkelerde çok sayıda inşa edildiği yönünde. Yeraltı barajlarını en çok inşa eden ve iktidarın bakışına göre gelişmiş sayılan ve örnek verilen Japonya’nın bu barajları su ihtiyacından değil, deniz suyunun karasal alandaki akiferlere karışmaması için yaptığı biliniyor. Bunun nedeni ise yüksek miktarda yeraltı sularının kullanımı sonucu deniz suyu akiferlere kayarken yeraltı sularını kullanılamaz hale getiriyor. Japonya dışında Çin ve Brezilya’da yapılan yeraltı barajlarının ise faydadan çok zarar getirdiğini gösteren çalışmalar yayınlandı.
İddialar gerçek dışı
AKP iktidarının iddiaları, baraj inşa eden şirketlerin hazırlattığı raporlara dayanıyor. Bazı fonlanan ekoloji yapılarının da olumladığı barajlarda, yüzey sularında buharlaşma kayıplarının ve kamulaştırma maliyetinin minimize edilerek yeraltı suyuna iletilmesi, bu yolla yeraltı suyunun rezerv ve kalite açısından korunarak temiz içme suyu sağlanabildiği belirtiliyor. Bir diğer iddia ise kuraklığa çözüm olacağı yönünde. Binlerce yılda oluşmuş yeraltı suyollarının önü kesildiği noktadan itibaren bu sularla beslenen sahaların susuz kalacağı ve kuraklaşacağı açık. Suların tutulduğu noktalarda bu suların binlerce insanın ihtiyacını karşılayacağı, tarım alanlarının sulanacağı gibi iddialar ise gerçekleri yansıtmıyor.
Tek kazanan sermaye
Geçtiğimiz gün Cumhurbaşkanlığı kararıyla kurulan ‘Ulusal Su Kurulu’ ve Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın su kullanım tercihlerinde tek karar verici olması su üzerinde sermaye tahakkümüyle, sermayenin su üzerinde kontrolü tesis ediliyor. Çıktığı noktada tertemiz olan kaynak sularının tamamını su şirketlerine devreden iktidarın yeraltı barajları ile tutulan sulardan insanların, hayvanların ve doğanın yararlanabileceğini söylemesine inanmak için bir nedenimiz yok.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’yi bir A.Ş. gibi yöneteceğiz açıklamasından sonra iktidarın attığı adımları ne kadar süslerse süslesin tek yararlanan kesim sermaye kesimlerinden başkası olmadı.
Su döngüsü bertaraf edilecek
ABD Ulusal Biyoteknoloji Bilgi Merkezi (NCBI) tarafından 2019 yılı Haziran ayında yayınlanan yeraltı barajlarıyla ilgili bir çalışmada, yapay yeraltı rezervuarları (Yeraltı barajları) hidrolojik döngünün doğal dengesini değiştirdiği belirtiliyor. Çalışma Çin’in Wanghe bölgesinde yapılmış ve doğal dengede yaşanan değişikliğin hem yerel hem de bölgesel düzeyde bir dizi olumsuz çevresel sorunu ortaya çıkardığı belirtiliyor. Çalışmaya, Wanghe yapay yeraltı rezervuarının rezervuardaki ve aşağı havzadaki yeraltı suyu akışı ve kalitesi üzerinde yarattığı etkiyi incelemek üzerine başlanmış. Çalışmada, rezervuar inşasından sonra yeraltı suyu akış düzeni değişmiş ve alt havzadaki akiferlerde ciddi su kayıplarının yaşandığı tespit edilmiş.
Akiferler susuz
Uzun vadeli yeraltı suyu seviyesi dalgalanmasının değerlendirilmesi, rezervuarın, doğal akış rejimi altında süren yüzey akışının akış aşağı akiferini yoksun bıraktığının görüldüğü çalışmada, yapay yeraltı rezervuarında depolanan suda, tarımsal olarak türetilmiş olan ve gübreleme ile sulama faaliyetleri sonucunda yoğun nitrat kirliliği ortaya çıkarken, bölgeye düşen yağış miktarı ve denitrifikasyon nedeniyle suyun yapısı zaman içinde önemli ölçüde değişmiş. Yapay yeraltı rezervuarları su sirkülasyonuna müdahale edilmesiyle su döngüsünün değiştiği görülen çalışmada, özellikle yeraltı suyu barajı, akiferin doğal davranışını aniden ve güçlü bir şekilde değiştirerek hem yerel hem de aşağı havza alanlarında yarattığı çevresel etki izlenmiş.
Yeraltı tuzlanıyor
Tüm bunlara ek olarak, yeraltı barajında su seviyesinin yüzeye yakın yükselmesi durumunda, artan buharlaşma nedeniyle toprakta tuzlanma ortaya çıkmış. Çalışmada, Brezilya’nın kuzeydoğusundaki kırsal alanlarda yaygın olarak inşa edilen yeraltı barajlarında yukarı akış alanında tuz birikimi, en büyük problem olarak kaydedildiği not edilmiş. Yapay yeraltı rezervuarlarında, yerelde kimyevi ilaç yüklü tarımsal yüzey akışı, endüstriyel atık sular ve evsel atık sular potansiyel kirlilik kaynakları olarak belirlenmiş. 2000 yılında inşa edilen ve Çin’in Lushun kentinde bulunan Longhe yapay yeraltı barajı, ciddi yeraltı suyu kirliliği nedeniyle birkaç yıl sonra kullanım dışı bırakılmış.
Biyoçeşitlilik için büyük tehdit
Yerüstünü yaşanmaz hale getirenler, belki yaşamın en değerli sigortası olacak olan yeraltı sularının tamamına göz diktiler. Bu adım Türkiye coğrafyasının tamamen susuz bırakılacağının açık göstergesidir. Yeraltı barajları, yerüstü barajlarıyla birlikte büyük ekolojik sorunları ortaya çıkaracak ve susuzluk gelecek nesillere bir miras olarak kalacak. Başta endemik türler ve biyoçeşitlilik üzerinde büyük tehditleri ortaya çıkaracak. Sismik hareketlere yol açıp depremleri tetikleyebilecek. Yeraltı sularında büyük çekilmelere neden olurken kalitesi bozulacak. Yapılan beton duvarlar ardına hapsedilen sular nedeniyle milyonlarca yıllık su döngüsü bertaraf edilecek.
Her şey paraya endeksli
Yeraltı barajları, ekosistemin milyarlarca yılda oluşturduğu döngüye açık bir müdahaledir. Yeraltı barajı fikri yüzeyden 5-10 metre aşağıya kadar inilerek duvar örülmesi yoluyla yüzey sularının biriktirilmesini hedefliyor ve özellikle Afrika’da uygulanmış bir yöntem. Kapitalizmin yarattığı ekolojik kriz nedeniyle dünyada süren iklim değişimi ve kuraklığın nasıl ortaya çıktığına bakmadan yeraltı barajlarının yaratabileceği zararları görmek pek mümkün değil. Büyük baraj inşasına göre yüzde 5-10 düşük maliyetle yeraltı barajlarının yapılabildiğini söyleyen iktidarın, her şeyi paraya bağladığı açıkça görülürken ‘şirket devlet’ işleyişini yaşıyoruz.
Yalan açıklamalar
Dünyanın büyük nehirlerinin üçte ikisi üzerinde, su depolamak ve asıl amacı enerji sağlamak olan 50 binden fazla baraj kurularak nehir ekosistemleri yok edildi. Su; enerji, maden, endüstriyel tarım vb. nedenlerle doğadan çalınıp kontrol altına alındı ve buna bağlı olarak ciddi ekolojik yıkımlar yaratıldı. Özellikle suya ihtiyaç duyan tüm canlılar ile milyonlarca insan suya erişemez duruma getirildi ve dünyada ciddi bir ekolojik kriz yaşanırken bu krizi bertaraf etmek adına hiçbir şey yapılmadı. Büyük barajları inşa ederlerken öne sürülen gerekçeler yeraltı barajlarında da öne sürülüyor. Tarım arazisinin sulanacağı, evlere enerji verileceği, insanlara su sağlanacağı iddiaları doğayı yağmanın üstünü örtmeye dönük bahaneden başka bir şey değil.
Ekolojik yıkım kaçınılmaz
Sınır ülkeleri besleyen karst akiferleriyle ilgili aynen büyük barajların neden olduğu gibi yeni ihtilafları ortaya çıkaracak. Örneğin Midilli Adası’nın suyu Kaz Dağları’nda birikip yeraltından adaya ulaşmaktadır. Balıkesir ve Çanakkale’ye inşa edileceği belirtilen 4 yeraltı barajıyla özellikle Midilli Adası ve birçok ada susuzluğa mahkûm edilirken yeni bir gerginlik ortamı ortaya çıkacak. Yeraltı barajının kurulduğu bölgenin alt havzasında doğal su akışı kesilecek ve yeni yerel birçok sorunu da beraberinde getirecek. Yeraltı barajları mevcut rezervuarlarda su kayıplarına yol açarken, yerüstü sularıyla yeraltı sularının arasındaki ilişkiyi-alışverişi bozarak büyük bir ekolojik yıkım yaratılacak.